Devlet, iktidar, sınırlar... İnsan, teknoloji, vicdan...
.
Vatan Haber
Hiçbir şey kendi gerçekliğinde yaşanmıyor bu ülkede sanki...
Devlet, büyük bir çete gibi...
Polis, küçük bir devlet gibi...
Ordu, köylüleri bilerek öldürdüğünden kuşkulanılan bir zanlı gibi...
MİT, suçluyu mu izliyor yoksa suç mu işliyor bilinmeyen bir sır gibi...
İnsanoğlunun devlet denilen örgütlenmeyi keşfinden beri, devlet biçim değiştirse de parayı ve bilgiyi hep elinde tuttu.
Gücünü buradan aldı.
Bu gerçek hep aynı kaldı.
Gizli istihbarat örgütlerinin kurulması, paranın basımının yalnızca devlete tanınmış bir hak olması, bilgiyle paranın devletin tekelinde kalmasını sağlamak içindi...
Ama gerçeklerin çok değiştiği bir çağdayız artık.
Bilgi ve para devletlerin kontrolünden çoktan çıktı.
Her gün yüz milyarlarca para dolaşıyor dünyayı...
Tunus’Tan bir adam bilgisayarının tek tuşuyla Tokyo borsasına bir milyar dolar aktarıyor mesela... New York’taki bir iş adamı HonKong’daki bir bankaya istediği kadar para yatırabiliyor...
Para elden ele dolaşmıyor...
Artık parayı kimse görmüyor, sadece var olduğunu biliyor.
Tek bir kredi kartıyla bütün dünyayı dolaşıp, paraya hiç dokunmadan para harcayabiliyorsunuz.
O kart, her ülkede başka bir para birimi haline gelebiliyor.
Gidip hiçbir ülkenin bankasından o ülkenin parasını çekmek zorunda değilsiniz.
Avrupa Birliği’nde ise zaten hiçbir devletin kendine ait parası yok, ortak para birimini kullanıyorlar.
Aynı şey bilgi için de geçerli.
Bilgi de sınır tanımıyor.
Devletin sınırları, bilginin ve paranın durduğu yer değil artık.
‘Sır’ kalmadı devletlerarası ilişkilerde.
Teknoloji geliştikçe, devletlerin bilgiyi tekelinde tutma dönemi de bitti.
Devlet tanımı da değişti...
Bilginin ve paranın kontrolü toplumlara yayıldı.
Ve dünya her gün şu soruya bir cevap arıyor, bilginin ve paranın kontrolünü kaybeden devlet, bunları kontrol edemediği zaman ne işe yarar?
Devlet iktidarı nasıl bir ayrıcalık taşır bunları kontrol edemediği zaman?
Devlet, iktidar, sınırlar gibi kavramların tarihten silinmeye hazırlandığı, yerine insan, teknoloji, vicdan gibi kavramların güçlendiği bir dönemdeyiz...
Peki, dünya üzerinde son 20 senede kavramlar değişirken bizde neler oluyor?
Bizim hikayemiz masal gibi.
“Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik, bir de baktık, bir arpa boyu yol gittik.”
Devlet hâlâ herkesi korkutuyor.
Şarkı söyledi diye tutuklananlar var hâlâ bu ülkede.
Devlet özgürlüklerin önünü açmıyor, aksine, önünü kapatıyor.
Bilgi ise hâlâ halktan özenle saklanıyor.
Hâlã dünyanın tek tuşla hakkımızda öğrendiği bilgilere biz ulaşamıyoruz.
Ordunun harcamalarını, başbakanın sağlığını, hükümet-cemaat kavgasının iç yüzünü, devletin içinde neler olduğunu biz bilmiyoruz.
Uludere’de ne olduğunu hâlâ bize söylemiyorlar.
Neler oluyor hâlâ bizler için sır...
İktidara her gelen, bu çürük sistemi dünyayı yakalayalım diye değiştireceğine kendisi o sistemin parçası haline geliyor.
Bir rezalet yaşanıyor ama o rezalete yol açan nedenleri değiştirmeye burayı yönetenler talip olmuyor.
Ve sonunda tek tuşla, “bir zamanlar bu ülkeyi yönetmişti” bölümüne geçiveriyorlar...
Tarihe geçmek varken...