Demir Ökçe...
.
Canım sıkılınca kütüphanenin önünde dolanır, beni çağıran o kitabı bulmak isterim…
Ve genellikle canım sıkıldığında eski kitapların o bildik aşinalığına sığınırım ben...
Nedenini bilmiyorum ama ben okuduğum bazı kitapları tekrar ve tekrar okumaya, seyrettiğim bazı filmleri tekrar ve tekrar seyretmeye bayılırım.
Her defasında aynı heyecan saklıdır o bazı kitaplarda ve filmlerde.
Hele iyi yazılmış romanlarda, iyi çekilmiş filmlerde sizi yeniden kuşatacak öyle çok şey vardır ki şaşarsınız okundukça, seyredildikçe eskimemelerine.
Geçenlerde yine dolanırken kütüphanenin önünde aslında Demir Ökçe’yi aradığımı fark ettim.
Bu kimbilir kaçıncı okuyuşum olacak acaba diye aklımdan geçirip o özlemle çektim rafından.
***
Bilirsiniz, Jack London bu kitabında devletin kendi düşüncelerine karşı çıkanları, bu karşı çıkanlar devletin içinden bir yerlerden seslerini yükseltiyor olsalar bile nasıl ezdiğini anlatır.
Saygıdeğer bir piskoposun bile resmi görüşle çelişince devletin demir ökçesi altında nasıl çiğnenip çöplüklerde dolaşan aç bir zavallı haline getirilişini izlersiniz.
Devletlerin demir ökçeleri yüzlerce yıl yeryüzünün her yanında insanların hayatlarını, geleceklerini, ailelerini parçalayıp onları paçavralara çevirerek yok etti.
Bu demir ökçelere karşı da ilerici insanlar, hayatları pahasına dövüştü.
Dürüstçe söylenmiş her fikri, o fikrin sahibi ile birlikte yok etmek isteyen o meçhul insanlardan oluşan karanlık çarka, korkmadan karşı çıktı.
Her dönem dünyanın bir yerlerinde demir ökçeler ve onlarla dövüşen cesur insanlar hep oldu.
Bunların romanları yazıldı…
Filmleri çekildi…
Zamanla gelişmiş ülkelerde demir ökçeler eski güçlerini kaybetti.
Ama gelişmemiş yerlerde hala insanı devlete karşı koruyamıyor sistem, demir ökçelerin kanlı izleri etrafta dolanabiliyor.
Kendini rahatsız eden fikre karşı toplumu ikna edecek bir başka fikir bulamayınca fikrin sahibini eziyor o demir ökçe…
Yok etmek istiyor.
Fikirlerle fikirlerin çarpışmadığı her yerde demir ökçeler ortaya çıkıyor.
Çünkü fikirlerle baş edemiyorlar...
İnsanları ezip yok edebilse de fikirlere bir şey yapamıyorlar.
Jack London’ı okurken saldırının vahşeti söylenen fikrin doğruluğu ölçüsünde artıyor diye düşündüm.
Sokaklardaki vahşeti gördükçe merak ediyordum, bu şiddeti böylesine tetikleyen ne diye.
Fikrimizin doğruluğu.
Türkiye yönetimi kaçınılmaz olarak şunu anlayacak, Osmanlı’nın yaptığı hataları aynen tekrarlayarak, cumhuriyeti demokrasiden kopararak, toplumu padişahlık gibi yöneterek toplumsal sorunları çözemezsin.
Sosyal sorunları silahla, tomayla, gazla, yükses sesle ortadan kaldıramazsın.
Hiçbir ülkenin gücü, Amerika ya da Rusya olsanız da sosyal sorunu silahla çözmeye yetmez.
Bu sakin, basit, sıradan bir kural
Ama değişmeyen bir kural.
Ortada bir sosyal sorun varsa, onu çözmeyi değil bastırmayı tercih eden devletin demir ökçesi kırılır.
Ve toplum o sorunu çözer.
Toplumsal sorunları şiddetle bastırabileceklerini sananlar, vakit bulduklarında şu Demir Ökçe’yi bir karıştırsınlar.
Niye yenileceklerini anlarlar.
Ps: Artvin’de direnen cesur insanlar için seçilmiş bir yazı...