Çaresiz ümitsiz pusulasız...
.
Bir pusulanın içine minicik bir mıknatıs parçası atın da bakın neler olacak...
Kuzeyi göstermesi gereken ibre, birden çılgına dönecek... Kuzeyi güneyi, sağını solunu şaşıracak.
Son zamanlarda ülkede söylenen her söz, alınan her karar, çıkartılan her yasa, keskin bir düşmanlığın yayılması, utanma duygusunun kaybolması, adaletin yok olması, pusulasına mıknatıs atılmış acemi keşşafadöndürdü hepimizi...
Ne yana döneceğimizi, ne diyeceğimizi şaşırdık.
***
Ama bu ülkede bir büyük sorun daha var.
Kendi inandığımız değerlere benzer bir değer sistemi olan partiyi bulmanın zorluğu...
Kaç kişi gönül rahatlığıyla, herhangi bir partiyi fikriyle, duruşuyla, açıklığıyla, ahlakıyla benimseyip, “bu benim partim” diyebiliyor?
***
Neler var elimizde diye düşündüm geçen gün…
CHP ve MHP çok tutucu...
Ama tutuculukları bile eski model, yeni hiçbir şey yok.
Zevksiz, renkleri solmuş, kirli, üstümüze küçülmüş, tek özelliği anneannemizden kalmış olması olan eski bir kazak gibiler...
Bir türlü kendilerini yenileyemiyorlar, topluma heyecan verecek öneriler geliştiremiyorlar.
Toplumsal sorunlara inandırıcı çözümler getiremiyorlar.
***
HDP, “Türkiyeli” bir parti profili çiziyor zaman zaman.
Özellikle Selahattin Demirtaş, güven veren bir muhalefet lideri olarak gözüküyor.
Demokrasiyi, adaleti, özgürlüğü, dürüstlüğü ön plana çıkartıyor.
Ama ne yazık ki,“yarın Kürtlerin çıkarı içinTürklerin haklarını korumaktan vazgeçer mi,iktidarla gizli anlaşmalara girip kendisine güvenen Tüekleri yarı yolda bırakır mı” sorusunun cevabını inandırıcı biçimde veremiyor HDP.
Demokrat Türklerin çoğu, HDP’nin kendisini yarı yolda bırakıvermesinden korkuyor hala.
HDP, “Kürtlerin partisi” olmakla “herkesin partisi” olmak arasında biraz fazla zikzak çiziyor,kararsız gözüküyor.
***
AK Parti ise , elinde cesur ve yenilikçi olabilmek için bütün imkanlar varken bunları kullanmayıp, oyverenlerin yarısından fazlasını kızdırarak kendine küstürmeyi başarmış bir parti...
Kendisine oy vermeyen herkesi neredeyse“hain” ilan ediyor.
Gittikçe daha derin çizgilerle, “Ak Partili olanlarla olmayanlar” arasında sınırlar çiziyor.
Düşmanca ve saldırgan bir üslupla, kendisine benzemeyen herkesi tehdit edip korkutuyor.
Üstelik “Ak Partili olma” ölçüsü gittikçe gündelik hayatttan örneklerle belirleniyor; kadın için tek kariyerin annelik olduğunu kabul etmiyorsan, yılbaşında eğleniyorsan, üç çocuk doğurmuyorsan, televizyonda herkesin kendi istediğini seyretmesini savunuyorsan Ak Partili olamıyorsun....
***
Laik, demokrat, özgür, eşit, huzurlu, barışçı,zenginleşen bir ülkede yaşamak isteyenler ne yapacak?
Böyle bir ülke isteyenlerin partisi hangisi?
Böyle bir ülke istemeyenler nasıl bir ülke istiyor?
Onların desteklediği partiler nasıl bir ülke kurmanın peşinde?
***
Bu cevapsız sorular da pusulamıza atılmış mıknatıs parçaları.
Bizi, çaresiz, ümitsiz ve pusulasız bırakıyor.