Bütün Türkiye korkuyor…
.
Vatan Haber
Ben korkarım… Bazen hayattan korkarım, bazen sevdiklerimi kaybetmekten korkarım, bazen acı çekmekten korkarım, bazen korkarsam diye korkarım.
Ama korkularıma esir olmam, en azından olmamaya çalışırım.
Cesaret, korkmamak değildir, korkunun üzerine gitmek, yapman gerekeni bazen korkuna rağmen yapmaktır.
Ben buna inanırım.
Korkunun da cesaretin de gerekli olduğunu bilirim.
Korku bir canlının varlığını sürdürmesi için ihtiyaç duyduğu temel duygulardan biridir.
Korkmamız, hayatta kalmamızı sağlar.
Korkmamak, tehlikeyi algılamamak bizi ölüme götürür.
Bugün bütün Türkiye korkuyor.
Geleceğinden korkuyor, hukuksuz bir ülkede yaşamaktan korkuyor, güvencesiz olmaktan korkuyor, ekonominin altüst olmasından korkuyor, fakirleşmekten korkuyor, özgürlüklerini kaybetmekten korkuyor, yaşamına karışılmasından korkuyor.
Korkuyor ve bu korkunun üstesinden nasıl geleceğini bilemiyor.
Korkan sadece sıradan insanlar değil.
Ülkenin yöneticileri de korkuyor.
Onların korkuları bizimkinden farklı. Onlar gerçeklerin ortaya çıkmasından korkuyorlar, yargılanmaktan korkuyorlar, seçimde oylarını kaybetmekten korkuyorlar.
Bu korkudan kurtulmaları için açık olmaları, hukuka saygılı olmaları, insanlarına dürüst davranmaları gerekiyor ama onlar bunun yerine “düşmanlar” yaratmayı tercih ediyorlar.
Her şeyi mükemmel yaptıklarına kendilerini inandırıyorlar ve düşmanlarının kendilerine kötülük ettiğini söylüyorlar.
Bu iddia, gerçekleri değiştirmeye yetmediği için de korkularının üstesinden gelemiyorlar.
Aslında bizim toplum olarak korkularımızın kaynağı, yöneticilerin görmek istemedikleri gerçekler.
O gerçekler sürdüğü sürece biz korkmaya devam edeceğiz.
Yöneticiler, korkuların kaynağı olan gerçekleri görmek istemedikçe de bizi korkutan gerçekler varlıklarını sürdürecekler.
Hep birlikte bir korku sarmalının içinde kalacağız, birbirine çarpa çarpa büyüyen korkuların arasında ezileceğiz.
Peki, bu koruların üstesinden gelip cesaretle gerekeni yapabilecek miyiz?
Yöneticilerin bunu yapamayacakları anlaşılıyor.
Onlar korkunun kaynağı olan gerçekleri düzeltmeyi değil “düşmanlarını” yok etmeyi tercih ediyorlar.
Biz ne yapacağız?
Yöneticilerin peşinden gidip gerçekleri görmezden mi geleceğiz yoksa gerçeklerin değişmesi için üstümüze düşeni cesaretle yapacak mıyız?
Hep birlikte dürüstlük, açıklık, özgürlük, eşitlik, barış, adalet talep edebilecek miyiz?
Haklarımıza sahip çıkabilecek miyiz?
Kendi ülkemizin sahibi olabilecek miyiz?
Korku, gerekli ve doğal bir duygu.
Yaşamaya devam edebilmek için cesaretle davranabilmek de aynı derece gerekli.
Hepimiz korkuyoruz.
Ben korkuyorum… Bazen hayattan, bazen sevdiklerimi kaybetmekten, bazen acı çekmekten, bazen korkarsam diye korkuyorum…
Ama asıl hayati soru da karşımızda duruyor.
Korkunun altında ezilecek miyiz yoksa korkuya rağmen cesaretle ayağa kalkabilecek miyiz?
Sanırım hepimizin geleceğini bu konuda vereceğimiz kararlar belirleyecek.
Öyle değil mi?