Şampiy10
Magazin
Gündem

Bu eylül eylüle kafa tutuyorum... Bu eylül hayattan korkmuyorum...

.

ABONE OL
Vatan Haber

Eylül geldi...

Gündüzün ışığı, gecenin rengi, rüzgarın kokusu yavaşça değişmeye başladı.

Yaz günlerinin bal rengi, kızgın, ağır akışlı aydınlığı, yerini sonbaharın duru, berrak, keskin ışığına bırakıyor yavaş yavaş...

Sonbaharın belli belirsiz hissedilen serinliği dolaşmaya başladı etrafımızda...

Omuzlara şallar örtülmeye başlanacak yakında...

Akşamın karanlığı çökerken o çok iyi bildiğimiz yara, aynı yerinden sızlayacak yine...

Geçeceğini bilseniz bile geçmeyecek gibi gelecek o hüzün...

Eylül...

Nedensiz hüzünlerin bizi sarmaya başladığı ay...

Bu sene ansızın geldi sanki...

Hiç uyarmadı gelirken...

Her zaman gelmesine rağmen gelmeyecekmiş gibi yaptı...

Sebepsiz hüzünlere, hayat muhasebelerine, gelecek kaygılarına, yalnızlık endişelerine, aşk acılarına bırakmayacağım kendimi bu yıl...

Yakında kasımpatılar çıkacak, deniz kenarları tenhalaşıp mahzunlaşacak, sokaklarda insanlar daha hızlı yürüyecek, yağmurlar gelecek, bal rengi aydınlık, keskin bir ışığa dönüşecek.

Yalnızlar daha yalnız olacak, yalnız olmayanlar ise yalnızlığı düşünüp ürperecek...

Hesapsız geçen bir yazın, belki de bir ömrün bir kez daha muhasebesi yapılacak...

Ama bu eylül korkmuyorum hayattan...

Bu eylül, eylüle kafa tutuyorum...

Bu eylül hayatımın muhasebesiyle değil, geleceğimin hayalleriyle doluyum.

Korkmuyorum, nedensiz korkulardan.

Hiç düşündünüz mü korkuya nasıl bağımlı olduğumuzu?

Korkmayı nasıl alışkanlık haline getirdiğimizi?

Ben bu eylül tüm korkularımı korkutmayı istiyorum...

Bu eylül hüznü değil, umudu seçiyorum ben...

Niye hayattan korkuyoruz sizce?

Niye hayat korkutuyor bizi?

Daha eylül gelmeden üstümüze sinen hüzne niye bu kadar aşinayız?

Eylül, bizi neden hüzünlendiriyor?

Kış günlerini, karlı ve uzun geceleri, duman kokulu akşamüstlerini haber verdiği için mi?

Uzaklaşan kalabalıkları... Tenimize değen yalnızlığı mı?

Eylülün neyin habercisi olduğuyla ilgilenmiyorum bu yıl, eylülün kendisini bekliyorum...

Ilık öğlen vakitlerini, Bizans’ın kutsal balığı palamutları, Boğaz’ın kraliçesi lüferleri, defne kokularını, ince kazakları, süet ceketleri, telaşlı sokakları bekliyorum.

Eylül, yalnızlığı hatırlatan, yalnızlıktan korkanları korkutan, yalnızlığı sevenleri ılık ışıklarıyla güçlendiren eylül...

Yalnızlıktan korkmuyorum.

Hüznü sevinçle karşılıyor, onu güzel bir süs gibi yakama takıyorum.

Eylül geldi.

Yaz bitiyor...

Uzun yaz akşamları, serinde öğle uykuları, yaz aşkları, hayata aldırmaz bir özgüven, uçuşan etekler, telaşsız sohbetler, güneşin sıcaklığı da bitecek, evet...

Berrak ışıkların içinde o ışıklarla birlikte büyüyen yalnızlığı ve hüznü usulca tutacağım, canımın yanmadığını gördükçe daha çok seveceğim onları.

Hayattan korkmuyorum.

Hüzünden ve yalnızlıktan korkmuyorum.

Olgun ve parlak bir sevinç gibi gelecek bu yıl eylül.

Korkacak bir şey yok.

Gelen yabancımız değil.

Gelen bizim kendi sonbaharımız, yaşadıkça hep gelecek olan o sonbahar.

Size de korkmayın demek istiyorum aslında...

Bana inanmanızı istiyorum...

O hüznün o korkuların gölgemiz kadar sahte olduğunu anlatmak istiyorum...

Hadi sıyrılın kandırıcı olandan...

Hayatın da aşkın da hüznün de gerçeğini seçin...

Bu Eylül sadece eylülü yaşayın...

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Olanı sevmek...
  2. “Akrep gibisin kardeşim”
  3. Yazarımız rahatsızlığı nedeniyle bugünkü yazısını yazamamıştır.
  4. Acılar usta, bizler çırağız...
  5. “Bırakın doğa size dadılık etsin”
  6. Bu kış hayat ağır geldi...
  7. Yalan söylüyoruz!
  8. Bu hayat, siz böylesiniz diye böyle!
  9. Biz herşeyin iyi olmasını istemiştik...
  10. Kim öldürüyor bizi?

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.