Bizim dış politikamızı sadece biz mi yönetiyoruz?
.
Vatan Haber
İngilizlerin ünlü BBC televizyonunda bundan yıllar önce, Afrika’da yaşayan irice maymunlarla ilgili bir belgesel seyretmiştim...
Babun denilen bu maymunların en büyük özellikleri çok meraklı olmalarıydı...
Yıllar sonra Afrika’da çok yakından da gördüm onları...
Capetown’da arabamın kapısını açacak kadar meraklı ve bu merakları yüzünden başlarını derde sokacak kadar cesurdular...
Ama asıl özellikleri kurak arazilerdeki küçük su kaynaklarını bulabilmeleri..
Su arayan zenciler önce bu babunları yakalıyor sonra o babunlar onları suya götürüyorlar.
Babunları avlamanın da çok ilginç bir yöntemi var.
Babun yakalamak isteyen Afrikalı önce babunların olduğu yere geliyor. Orada babunlar onu fark edene kadar duruyor.
Babunların dikkatini çekmeyi başardıktan sonra bir çukur kazmaya başlıyor adam.
İçine bir yerden aldığı taşı koyuyor.
Sonra kenara çekilip bekliyor.
Babun adamın çukurun içine ne koyduğunu merak ediyor.
Geliyor...
Elini çukurun içine sokuyor... Taşı tutuyor...
Taşı tutunca eli yumruk oluyor...
Çukur dar olduğu için, elini açık olarak içine sokabildiği halde, yumruk halinde dışarı çıkartamıyor.
Babunun yumruğu çukurun içinde kalıyor.
Ve babun çok meraklı olduğu için taşı bırakıp elini çekmiyor...
Mutlaka o taşı oradan çıkarıp bakmak istiyor...
Adam da yavaş adımlarla gelip babunun boynuna ip bağlıyor, çukuru genişletip elini kurtarıyor ve biraz tuz yalatıyor babuna.
Babun da bir süre sonra susayıp su kaynağına gidiyor.
Maymunun ipini elinde tutan zenci de onun peşinden kaynağa gidiyor.
Babunları yakalamak bu kadar basit...
Taş yakalamaya çok istekliler çünkü...
Ve başlarına bir dert geleceğini anlayamıyorlar...
Onun için de başlarına çok dert geliyor...
Bazen yöneticilerin de böyle avlanabileceğinden endişe ediyorum.
Bir çukurun içine ‘başarı, şöhret, liderlik” koyuyor biri, sonra da bir yönetici gelsin elini çukura soksun diye bekliyor.
Politikacıların ihtirasları alevlendikçe taşı yakalamak isteyen merakları da çoğalıyor.
Birçokları taşı yakalamak için koşup çukura elini sokuyor.
Bazıları da ihtirası aklını geçmeye başlayan bu politikacıları çukura doğru itiyor:
‘Git elini sok, taşı yakala’ diyor.
Taşı yakalayınca kendilerinin de yakalanacaklarını bilmiyorlar.
Babunların başı nasıl meraktan derde giriyorsa bazı politikacıların da başı ihtirastan dolayı derde giriyor.
Kimin kendilerini hangi amaçla kullandığına aldırmadan her çukura ellerini sokuyorlar.
Sonunda da ellerinde taş, boyunlarında bir tasma, içlerinde alev alev bir ihtirasla yürüyorlar...
Malatya’da kurulacak radar sistemi tartışılıyor günlerdir.
Suriye ilişkileri zaten gergin...
İsrail ile savaşın eşiğindeyiz...
Güney Kıbrıs’la petrol gaz arama nedeniyle kriz çıkmak üzere...
İran’la durumumuz hepten karışık...
Ermenistan’la kapılar kapalı.
AB’yle iyice mesafeliyiz.
Ahmet Davutoğlu’nu izledim CNN Türk’te, ‘komşularla sıfır sorun anlayışımızda bir problem yok, sıfır problem derken komşu halklarıyla sıfır sorun bizim hedefimiz’ dedi...
Gelinen noktaya bakınca bu açıklama bir tuhaf gözüküyor...
İnsan kendine sormadan edemiyor doğrusu, bizim dış politikamızı gerçekten sadece biz mi yönetiyoruz?
Kendi isteğimizle mi bütün çevreye meydan okuyor, İsrail’i ve Kıbrıs’ı savaşla tehdit edip Akdeniz’e donanma gönderme hazırlığına giriyoruz?
Yoksa biri bir çukur kazıp içine “bölge liderliğini” koydu da, biz tuttuğumuz taşı bırakamadığımız için mi çukurun başında kaldık?
Gerçekten bunca dert, çatışma, savaş tehdidiyle bölge lideri mi oluyoruz?
Yoksa birisi elimizden bırakamadığımız “liderlik hayaliyle” bizi avlamaya mı hazırlanıyor?