Bize ne anlatmak istiyorlar!
.
Göbeklitepe uzun zamandır görmek istediğim bir yerdi.
Urfa’nın tepelerinde 12 bin yıl önce kurulmuş dünyanın ilk tapınağı…
İnsan bu cümlenin önce hangi bilgisine şaşıracağını, ilgi duyacağını bilemiyor değil mi?
Beni insanlığın ilk izlerinin Anadolu’da, burnumuzun dibinde olması çok etkilemişti, duyduğum andan beri orada ‘bana’ ait birşeyler bulacağımı biliyordum…
Göbeklitepe, pek çok arkeoloğa göre son yılların en önemli arkeolojik keşiflerinden biri…
İnanç tarihinin en eski buluntusu.
Üstelik de insanlık tarihiyle ilgili bugüne kadar bilinen tüm gerçekleri değiştirecek bilgilerin mabedi…
Neolitik dönemin en önemli yerleşim merkezi.
Cilalı taş devri insanının bıraktığı izler…
Ve insan Göbeklitepe’yi gördüğü andan itibaren hep aynı şeyi düşünüp duruyor; bu insanlar yaptıkları bu şekiller ve çizimlerle bize ne anlatmak istediler acaba?
Gördüğünüzde, insanı derinden sarsacak bir bilinçle karşılaştığınızı hemen anlıyorsunuz …
12 bin yıl öncesinden bugünü aşan izler var orada…
Üzeri genellikle hayvan figürleriyle süslenmiş T biçimli, ki bu form insanı anlatıyormuş, anıtsal dikilitaşlardan oluşuyor Göbeklitepe.
Göbeklitepe kazı başkanı Klaus Schmidt, bu tapınağı yapan insanlar için “Evren nedir, biz neden buradayız sorusunu soran ilk kişilerdi” diyor.
Bunun doğru olduğunu hissetmek hiç zor olmuyor…
Kadınlar erkekler beraber ibadet ediyor.
Toplumda hiyerarşik bir düzen var.
Ve avcı insanın ilk kez tarımı keşfettiği, buğdayı kullandığı dönem… Sonra da yerleşik düzene geçiyor zaten insanlık, mevsimlerin döngüsüne göre yaşamaya başlıyor tarımı keşfettiği için.
Yapılan kazılarda bugüne kadar ulaşılan katmanlar 12 bin yıl öncesinin izlerini taşıyor ama daha altlara inildiğinde tarih insanı ürkütecek kadar geriye gidebilir diyorlar.
80 bin dönümlük Göbeklitepe’nin şu ana kadar ancak %10’u açılmış ve geride kalan kazı alanının tamamımın açılması için 80 yıl daha gerekliymiş.
Yapılan araştırmaya göre 20 adet tapınak var ama şu ana kadar sadece 6 tanesi açılmış durumda.
Her yıl nisan-mayıs ve eylül-ekim arasında 10 hafta kazı yapılıyormuş sadece…
İlk bulunma hikayesini de çok sevdim ben Göbeklitepe’nin.
1983 yılında tarlasını sürerken oymalı bir taş bulup onu Urfa müzesine götüren Şavak Yıldız’la başlıyor her şey.
Sonra o taşı orada gören Alman arkeolog Klaus Schmidt, taşın nerede bulunduğunu merak ediyor ve insanlık tarihiyle ilgili bilgilerimizi değiştirecek macera başlıyor.
İnsanoğlunun avcı ve göçebe topluluklardan yerleşik düzene geçmesinde, insanlığın bu dönüşümünde Anadolu’nun rolü çok büyük, bu ortaya çıkıyor…
Yerleşik düzene geçmesiyle korkuyu, sığınma duygusunu keşfeden insan, inanç kavramını da bu dönemde buluyor işte…
Yerleşince korkuyor, korkunca inanıyor.
Medeniyet ve inanç Anadolu topraklarında böylece doğuyor.
Medeniyet ve inanç…
Neredeyse bugün yitirdiğimiz değerler meğerse Anadolu’da doğmuş…
Daha önce duyduğum ama doğrusu ya önemini çok da kavramadığım Göbeklitepe’yi görmemi ve önemini kavramamı sağlayan Ece Vahapoğlu’na da bir teşekkür borçluyum.
Ece, Göbeklitepe’yi ilk duyduğunda bir proje hazırlayıp Doğuş Grubu’na götürmüş ve Doğuş da Göbeklitepe Tanıtım projesi ana sponsoru olmuş.
Onların ısrarı ve kararlılığı sayesinde insanlığın en eski mabedini, 12 bin yıl önce bu topraklarda yaşayan insanların bıraktığı izleri, o etkileyici T biçimindeki sütunları, sütunların üstündeki resimleri, karşılıklı duran kadın ve erkek figürlerini gördüm.
İnsanlık macerasının bilinen “ilk mabedini” görmek tahmin edemeyeceğim kadar çok etkiledi beni.
İnsanlık uzun bir macera…
Binlerce yılı kapsıyor.
Arada bir gidip o maceranın izlerine bakmak, bugünün zavallılığından ve sığlığından kurtarıyor insanı.
Bir arınma hissediyorsunuz.
Gerçek bir arınma üstelik…