Şampiy10
Magazin
Gündem

Biz değişmeyi neden sevmiyoruz?

.

ABONE OL
Vatan Haber

Bizim toplum olarak yaralı bereli, olmamış, ham kalmış, gelişmemiş, büyümemiş, toy pek çok yanımız var…

Her birini bir yazıda yazmayı denesek, uzunca bir süre ‘acaba bugün ne yazsam’ derdine düşmeyiz…

Ama bu konular yıllardır değişmeyen aynı konular.

Hep aynı dertler.

Yaşama heyecanı vermekten çok, ruhlarımıza bıkkınlık pompalayan bir ülke burası…

Bazen dayanmak gerçekten zor oluyor…

Çünkü bizim gibi toplumlarda aranılan mutluluğun formülü, değişimle uyum içinde olmak…

O mutluluğun yolunu gösteren haritayı veriyor bize değişim…

Ama hiç değişmeye niyetimiz yok gibi.

Dünyanın değişmesini bile sevmiyoruz.

Uzaydan atlayan adamı hep beraber canlı seyrettik…

Acaba kaçımız gerçekten ne yaptıklarını merak ettik?

Sosyal medyada bu ‘saçma’ atlayışı anlamsız bulan pek çok kişiye rastladım…

Bir adam uzayın sınırından dünyaya atlıyor, ses hızını geçiyor, yaklaşık 39 kilometre iniyor, insanın dayanma gücünü test eden tarihi bir olay gerçekleştiriyor ve biz buna “saçma” diye burun kıvırıyoruz.

***


Uzayla ilgilenmemiz için herhalde uzaya bir Türk’ün gitmesi gerekiyor.

Türkiye’de 68 milyon cep telefonu olduğu söyleniyor ama çağın bu en muhteşem buluşlarından birini böylesine istekle kullanan halk, çağın diğer gerçekleriyle, uzay macerasıyla pek ilgilenmiyor.

Halbuki uzay yarışı insanlık tarihinin en büyük teknolojik devrimine neden oldu…

Kullandığımız o cep telefonları bile insanoğlunun uzaydaki aranışlarının sonunda gelişen teknolojiler sayesinde gerçekleşti.

O teknoloji, kullandığımız aletleri, toplumsal ilişkileri, yaşam biçimlerini değiştirdi.

Biz galiba değişen teknolojinin hoşumuza giden parçalarını, değişmeyen bir hayat içinde kullanmaktan hoşlanıyoruz.

***


İnsanlar uzayın sınırından dünyaya atlıyor, kök hücreden insana “yeni” parçalar yaratmaya uğraşıyor, Mars’a araç gönderip araştırmalar yapıyor, genlerle oynuyor, hastalığı ve ölümü ortadan kaldırabilir miyiz diye tartışıyor.

Türkiye ise sanki bu dünyanın bir parçası değilmiş, ayrı bir gezegenmiş gibi davranıyor.

Biz hala demokrasinin bize gerekli olup olmadığını tartışıyoruz.

Hala demokrasiyi fazla bulanlar var.

Hala belli şartlarda demokrasiden vazgeçmeye hazır insanlar, bunu bir fikirmiş gibi söyleyebiliyor.


Teknolojik gelişmelerden vazgeçtim, biz daha Avrupa Birliği’nin “insan hakları ve demokrasi” kriterlerini tuturamıyoruz.

Suçu da Avrupa Birliği’nde buluyoruz.

İktidar partisi üyesi olan bir anayasa profesörü, o raporu “çöpe” atıyor.

“Daha demokrat ol, halkına iyi davran” diyen bir rapordan bir siyasetçi neden nefret eder?

Niye her iktidar kendi halkına kötü davranmayı, kendi halkının haklarını reddetmeyi “bağımsızlık” diye yutturmaya çalışır?

***


Felix, uzayın sınırından dünyaya atladı.

39 kilometre uçtu.

Korkmadı.

Biz, “demokrasiye” atlamaya korkuyoruz.

Demokrasiden duyulan korku hiç bitmeyecek mi acaba?

Demokrasiyi uzay maceralarından bile daha tehlikeli mi görecek bu toplum?

Bu korkularla, çağın bu kadar gerisinde kalarak, bu toplum nasıl mutlu ve zengin olacak?

Raporu çöpe atmak kolay.

Demokrasiyi çöpten çıkarmak zor.

Onun için bu kadar çok siyasetçi, bu kadar çok yalan var da bir tane bile teknolojik başarı yok bu ülkede.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Olanı sevmek...
  2. “Akrep gibisin kardeşim”
  3. Yazarımız rahatsızlığı nedeniyle bugünkü yazısını yazamamıştır.
  4. Acılar usta, bizler çırağız...
  5. “Bırakın doğa size dadılık etsin”
  6. Bu kış hayat ağır geldi...
  7. Yalan söylüyoruz!
  8. Bu hayat, siz böylesiniz diye böyle!
  9. Biz herşeyin iyi olmasını istemiştik...
  10. Kim öldürüyor bizi?

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.