Başımızdaki ‘kahramanlar’…
.
Vatan Haber
Toprağı insandan çok severseniz buna vatanseverlik denir mi?
Benim sevdiğim sorulardan biridir…
Geçen gün 18 Mart Çanakkale Zaferinin yıldönümüydü.
Ben de hep aklıma takılan bu soruyla ilgili yazdığım eski bir yazımı, soru güncelliğini hala koruduğu için facebook ve twitterda tekrar yayınladım.
‘18 Mart Çanakkale Zaferi mi Çanakkale faciası mı?’ydı yazının başlığı, iki sene önce yazmışım.
Çok alışıldık ezber kızgınlıklarla dolu mailler yorumlar aldım.
Tepkiler, bu sorunun hala güncel olduğunu ortaya koyduğundan, yazının bazı bölümlerini bir daha yayınlamaya karar verdim…
“Çanakkale savaşının ya da zaferinin ya da korkmadan söylersek faciasının 97. Yılı.
Tarih, belki de hiçbir toplumda olmadığı kadar önemlidir bizim için.
Çünkü bizde tarih, bugünkü siyasi kavgaların hiç bitmeyen malzemesidir. Onun için yalanlarla ve saptırmacalarla doludur.
İki yüz elli günde Osmanlı cephesinde doksan yedi bin çocuğun öldüğü Çanakkale savaşları, bir askeri facia olarak değil de büyük bir askeri başarı olarak anlatılır bu ülkede mesela.
Mustafa Kemal henüz daha Atatürk olmamıştı, sadece yarbay rütbesinde tümen komutanıydı bu savaşta…
Ama Çanakkale’nin adı geçtiği her yerde Atatürk’ten bahsedilir.
- Çanakkale’de Osmanlı güçlerinin başında kim vardı? Osmanlı ordusunun başında kim vardı?
- Niye o kadar büyük zayiat verdik?
- O zayiatı vermek gerçekten askeri açıdan gerekli miydi?
Bunlardan hiç konuşulmaz.
‘Çanakkale Zaferi ile Atatürk’ denir ve konu kapatılır.
Ya Enver Paşa kimdi?
Sarıkamış’ta insanların ölümüne neden olan, Almanlarla gizlice anlaşarak bizi hazırlıksız olduğumuz bir savaşa sokan ama hep büyük komutanmış gibi anlatılan biri.
Hep merak ederim tek bir savaş bile kazanmadığı halde nasıl olup da Osmanlı İmparatorluğu’nu ele geçirmiştir ve bu nasıl hiç sorgulanmamıştır…
Gençliğinde Abdülhamit’i deviren hareketi dağa çıkarak başlatan, cesur, gözü kara bir yüzbaşı ama yeteneksiz bir general.
Enver Paşa, özetle yabancı bir ülke ile işbirliği yaparak Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasına yol açmış ihtiraslı ama yeteneksiz bir paşa…
18 Mart yine bunlardan bahsetmediğimiz, Atatürk’ü yücelttiğimiz, o kadar insanın niye öldüğünü sorgulamadığımız bir gün olacak.
Böyle yalanlar söylediğimiz, kendi yalanlarımızla kahramanlar yaratabildiğimiz için de bizim başımızdaki ‘kahramanlar’ ve içi gencecik çocuk dolu tabutlarımız hiç bitmeyecek.
Geçmişimizdeki yalanlar, değil bugünle geçmişle bile yüzleşmeye cesaret edemeyen korkaklığımız, bizi hep aynı acılı maceranın içinde oyuncak yapacak.”
Durum hala aynı, değil mi?
Gerçeklerle yüzleşmeye cesaret edemeyen korkaklığımız da… Başımızdaki “kahramanlarla” içi gencecik çocuk dolu tabutlarımız da hiç bitmiyor…
Çünkü insan önemli değil bizim için, biz ya toprağa, ya bayrağa, ya çıkarımıza, ya paraya, ya koltuğa, ya dine tapıyoruz.
Onun için zaten çocuklarımız öldükçe reklamlardaki bayraklarla, “kahraman” resimleri böyle büyüyor.
Yanılıyor muyum?