Başbakan neden bu kadar futbolun içinde... Ya da gerçekten içinde mi?
.
Vatan Haber
Futbol Federasyonu Başkanlığı ile ilgili son dönemde olanlar kafamı iyice kurcalamaya başladı.
Birincisi, M.Ali Aydınlar “sahiden” neden görevi bıraktı?
İkincisi de, Şenes Erzik, Bakan ve Başbakan’la görüşüp adaylığını açıkladıktan 24 saat sonra “sahiden” niye vazgeçti?
İki sorunun da görünürde bir cevabı var.
Ama ben o cevaplardan bir türlü gerçeği sezemiyorum.
Sahiden neler oluyor, çok merak ediyorum doğrusu...
Perde arkasında bilmediğimiz, bize anlatılmayan pek çok şey oluyor, eminim...
Hatırlarsanız, Mehmet Ali Aydınlar, istifasında iki geçerli sebep ortaya sürmüştü.
UEFA’dan gelen kritik bir belgenin kendisinden saklandığını düşünmesi ve Ahmet Çakar ile Erman Toroğlu’nun kendisiyle ilgili yaptığı eleştiriler...
Sonra ertesi gün ortaya çıktı ki belge konusu tam anlamıyla gerçeği yansıtmıyormuş.
Söz konusu belge zaten kendisine iletilmiş ve Aydınlar da bunu Ali Koç’a cevaben yaptığı basın toplantısında kullanmış.
Üstelik hangi belgeyi okuduğundan bile haberi olmadığı da böylece ortaya çıkmış oldu.
Ahmet Çakar, Erman Toroğlu eleştirileri ise kesinlikle inandırıcı gelmiyor bana...
Aydınlar’ın seçilir seçilmez MHK başkanlığını önerdiği iki yorumcu nedeniyle istifa etme ihtimali en hafif anlatımıyla komik geliyor insana.
Gerçek nedeni hala sır...
Peki... UEFA ‘nın asbaşkanı Şenes Erzik gibi içi boş argümanlarla ortaya çıkmayacak kadar tecrübeli, diplomasi geleneğine sadık birinin önce TFF başkan adaylığını açıklayıp, 24 saat geçmeden FIFA ve UEFA’dan izin alamadığını söyleyerek geri çekilmesi ne anlama geliyor?
Bunu da hatırlarsınız; Şenes Erzik, Ankara’da Spor Bakanı Suat Kılıç ile yaptığı görüşmeye Zürich’ten geldi.
UEFA’daki çalışma arkadaşları ile konuşmuş olmalı, çünkü Bakanın kendisine TFF Başkanlığı’nı teklif edeceğini biliyordu.
Nitekim o randevudan çıktıktan sonra adaylığını kendisi açıkladı.
Ama sonra “FIFA bana izin vermedi“ kartını masaya koyarak olay yerinden uzaklaştı.
Sanırım AK Parti’ye “hayır” demiş olmak istemediği için UEFA’yı kullandı.
Aydınlar’ın istifası gibi bunun da gerçek nedeni hala sır...
Aydınlar’ın istifası ile Erzik’in vazgeçmesi birbirine çok benziyor bana kalırsa...
Başbakan’ın Aydınlar’la yola devam etmek istemediği çok açık.
Yerine uygun gördüğü Erzik de durumu fazla “netameli“ bulduğu için UEFA bahanesiyle görevden kaçtı.
Gördüğüm kadarıyla ne Aydınlar ne de Erzik, şike cezalarının geciktirilmesi nedeniyle UEFA’nın vermesi muhtemel cezaların muhatabı olmak istemedi.
Çünkü başından beri söylenen şey hep aynı:
UEFA en geç mart ayı sonuna kadar şike ile ilgili cezaların verilmesini istiyor.
Eğer adalet duygusunu tatmin edici bir ceza uygulanmazsa, bu sefer Türkiye Futbol Federasyonu’nu bütün organizasyonlardan 3-5 yıl arası men etmeleri gündeme gelebilir...Ki, bu da felaket olur.
Oysa başbakan TFF’nin kulüplere vereceği disiplin cezalarının mahkeme sonuna bırakılmasını ve kişilere verilecek cezaların bir an önce verilmesini istiyor.
F.Bahçe Kulübü bu noktada çok etkin lobi yapıyor.
Nihat Özdemir’in ifadesiyle “TFF’nin F.Bahçe Kulübü’ne vereceği herhangi bir cezanın Aziz Yıldırım’ı mahkemede suçlu göstermesinden endişe ettikleri için, TFF’nin cezalarını mahkeme bitene kadar erteletmesini” istiyorlar.
Doğru bir mantık olabilir...
Ama Aziz Yıldırım için doğru bir mantık bu...
Cezaları bekletelim derken, Türkiye’nin alabileceği herhangi bir ceza kimsenin umurunda değil.
F.Bahçeliler tarafından şike soruşturmasının bir numaralı sorumlusu olarak görülen Başbakan, bu meseleyi yumuşak bir finalle çözmeyi planlıyor.
Galiba dananın kuyruğu da 22 Mart’ta İstanbul’da yapılacak UEFA Kongresi’nde kopacak.
İstanbul’a gelecek olan UEFA Başkanı Michel Platini ile Başbakan arasında yapılacak özel görüşmede bu mesele ya tatlıya bağlanacak ya da Aziz Yıldırım’ı mahkemede zor duruma düşürmemek için Türkiye ceza alacak.
İnsan karar veremiyor, Başbakan mı futbolun çok içinde, futbol dünyası mı sürekli topu Başbakan’ın kucağına atıyor?
Sanırım ikisi birden...
İnsan, başbakanın çözeceğini söylediği Kürt sorununun, Kıbrıs sorununun, Alevi sorununun, demokrasi sorununun, anayasa sorununun bugünkü halini düşününce...
Bu sorunun çözümü başbakana bırakılmasa iyi olur diye düşünüyor.
UEFA bizim kadar sabırlı olmayabilir çünkü.
Bu arada, Galatasaray yöneticisi olan bir dostum UEFA’nın, Türkiye’ye ceza vermesi halinde bile Galatasaray’ı özel bir izinle Şampiyonlar Ligine kabul edeceğini söyledi.
UEFA bu sözü vermiş...
Sanırım bizi hayli karışık günler bekliyor...