Aynı şeyleri yaşayan farklı kadınlar... İbo’yu en çok hangisi sevdi acaba?
.
Uzun uzun baktım fotoğrafa.
Perihan Savaş, Derya Tuna ve Ayşegül Yıldız...
Üçünün aynı karede olduğu fotoğrafı yayınlamış gazeteler...
Altına bir şey yazmalarına bile gerek yok, hepimiz anlıyoruz o fotoğrafın anlattıklarını.
İbrahim Tatlıses’i seven, İbrahim Tatlıses’in sevdiği kadınlar...
İbrahim Tatlıses’e kızgın, küskün,
İbrahim Tatlıses’in üzdüğü kadınlar...
İbrahim Tatlıses’in kadınları...
Kızan, küsen, seven, aşık, aldatılmış, terkedilmiş, dayak yemiş, merakla ve endişeyle, acıyla hastane kapısında bekleyen kadınlar...
Onları duygularla anlattığında, yaşadıklarıyla tanımladığında, hepsi tek bir kadına dönüşüyor aslında.
Aynı şeyleri yaşayan farklı kadınlar.
En çok hangisi sevdi acaba İbrahim Tatlıses’i?
En çok hangisi acı çekti acaba aşkını yaşarken?
Aynı adamı sevmiş, aynı adamın acısını çekmiş, aynı adamı bir hastane kapısında bekleyen kadınlar...
Ne konuşurlar birbirleriyle acaba?
Konuşurlar mı ya da?
Birbirlerine şu an çektikleri acıyı, endişeyi, bir daha yeniden hatırladıkları geçmişi anlatabilirler mi?
Sarılabilirler mi birbirlerine? Birbirlerinin acısına saygı duyabilirler mi?
Yoksa bir hastane kapısında bile, ölümün o kadar yakınında bile birbirlerine güçlerini kanıtlamaya mı çalışırlar?
“İbrahim en çok beni sevdi...”
Bir kadının başka bir kadını sevdiği adam yüzünden kıskanması, ne fırtınalar yaratır insanın içinde.
Her defasında kendi canını en fazla yakacak hayalleri yaratır insan beyninde. Ve sevdiği adamın bir başka kadına gitmesindense, o acıyı yaşamaktansa, o adamın ölmesini bile isteyebilir.
Peki, bir ölümün kıyısında sevdiği adamı bekleyen aynı duyguları yaşamış farklı kadınlar, birbirlerini çaktırmadan süzerken, aslında ne düşünür acaba?
Ne çok şey merak ettiriyor bu fotoğraf... Aslında ne çok şey anlatıyor bu fotoğraf...
Asena’yı merak ediyor insan.
Geldi mi acaba?
Gelmek istedi de gelemedi mi acaba?
İbrahim Tatlıses’in kadınlarından biri gibi gözükmek mi istemedi acaba?
Yoksa oralarda bir yerde ama acısını da kendisini de saklıyor mu hepimizden?
Nedense ben Asena’nın, o kadınlar arasında en çok acı çekenlerden biri olduğuna inanıyorum.
O kadar büyük bir öfkeyle, o kadar büyük bir küskünlükle, o kadar büyük bir ‘sesle’ ayrılmıştı ki İbrahim Tatlıses’ten... Geri dönmemesine hayran kalmakla birlikte, hep şunu düşünmüştüm:
O öfkenin arkasına saklanan, o öfkeyi bu kadar güçlü ve büyük yapan ardındaki aşktır aslında.
Asena, İbrahim Tatlıses’i çok sevdi diye hissettim hep.
Çünkü İbrahim Tatlıses, Asena gittikten sonra çok acı çekti, geri dönmesi için çok şey yaptı ama Asena geri dönmedi. Bu denli güçlü bir karar ancak çok seven bir kadının incinmesine tutunabilir.
Gerçekten vazgeçen kadınlar aslında gerçekten seven kadınlardır.
Bütün bunları yazarken bir taraftan da düşündüm, bir hastane kapısında başka kadınlarla beraber sevdiğim ya da bir zamanlar çok sevdiğim bir adamı bekleyebilir miyim diye?
Ben de beklerdim.
Çocuklarının babası, bir zamanlar çok sevdikleri adam, şu an aşık oldukları adam...O üç kadının, hikayeleri ne olursa olsun çok zor bir anı paylaştıkları ve bunun üstesinden gelmeye çalıştıkları çok açık.
Allah hepsine sabır ve güç versin...
Allah İbrahim Tatlıses’i sevenlerine bağışlasın...
Dualarımız onunla...
Doktorlar yetmez hastalar da yürüsün
Geçtiğimiz pazar gazeteciler Taksim’de yürürken, doktorlar da Ankara’da miting yapıyordu. İlgiyle izledim dertlerini anlatma biçimlerini. Şarkılar söylüyorlardı, galiba kendileri yazıp bestelemişler o şarkıyı...
Çok hoşlandım kendilerini ifade etme biçimlerinden.
Dertlerini daha da çok merak ettim o yüzden...
Doktorlar bakacakları hasta sayısına göre puan, o puana göre de para alacaklarmış.
Buna karşı çıkmak için toplanmışlar.
Hasta randevularını merkezi sistem yönetiyormuş bu arada. 10 dakikada bir hasta veriyormuş.
Performans sistemi denen bu faciaya bakarsak, doktorlardan önce hastaların yürümesi gerekiyor.
Bu sistem tamamen hastaların aleyhine... Ne kadar çok bakarsan o kadar çok para, ne kadar iyi bakarsan o kadar çok para değil...
“Sağlık haktır, satılamaz” diyen doktorlar, yeni uygulamaların hepsine karşı... “Hem doktoru hem hastayı mağdur eden uygulamalar bunlar” diyorlar...
Sağlık Bakanı Recep Akdağ tüm bunlara ne diyor acaba?
Bana doktorlar haklı geldi.
Ama Sağlık Bakanı kendisinin haklı olduğunu düşünüyorsa bunun da nedenini bilmek isteriz?
Eğer gerçekten doktorlar haksızsa, doktorlar neyi yanlış anlıyor acaba?
Çünkü bu sistemin kimseye sağlık veremeyeceği açık...
Paulo Coelh İstanbul’da
Yazar Paulo Coelho, İstanbul’a geliyor. Her yıl başka bir şehirde yemekli bir davetle kutladığı Saint Joseph Yortusu için bu yıl İstanbul’u seçmiş.
18 Mart’ta burada olacak. Şu anda kitapçılarda olan Can Yayınları’ndan çıkan yeni kitabı Elif, Coelho‘nun Türkiye’den esinlenerek yazdığı bir roman. Sanırım bu yüzden de bu sene İstanbul’u tercih etti. Portekizce‘den sonra Türkçe’ye çevrilen kitap, bir yazarın bunalımlarını alt etmek için çıktığı uzun yolculuğu anlatıyormuş.
Okumanın zamanı geldi demek ki...