Şampiy10
Magazin
Gündem

Aşık olmayan insanlarla politika tartışmayacağım

.

ABONE OL
Vatan Haber

Mutfaktan gelen yemek kokuları, heyecanı tekdüze televizyon programları, yorgun uykular, bıkkın sabahlar, tıklım tıklım otobüsler, ilerlemeyen trafik, asık suratlı insanlar, yavan bir iş...

Yolsuzluk, cinayet, adam kayırma, darbe planları, ayaklanma haberleri...

Yaldızı dökülmüş eski dedikodular...

Çamurlu yollar, çukurlar, cılız ışıklar, anlamsız bir soğuk...

Karanlık günler...

Yalnızlık...

Kış böyle geçer biraz.
Ve ardından Nisan gelir.
Bahar dallarda çiçeklenir, sokaklar aydınlanır, farkına varmadan yüzlere bir gülümseme yerleşir, etekler uçuşmaya başlar, ılık bir hava pencerelerden evlere girer ve artık herkes onu beklemektedir.

Aşk, bu mevsimde gelmeyecekse ne zaman gelir ki zaten...

Ne tuhaf, mevsimlere bile kafa tutan bir ülke olduk.
Nisan geldi ama aşktan söz edene dahi rastlanmıyor artık.

Sanki herkes aşık olabilirmiş gibi...

Ne kadar az insanın aşık olabildiğini hiç düşündünüz mü?
Aynı anda kendimizi bir Tanrı gibi yalnız, kainat gibi sonsuz, dünya kadar kalabalık hissedebiliyor musunuz siz?
Bunu bize kim yapıyor, bilmiyorum... Ama aşk duygusunun kesilen bir kol gibi bizden kopup ayrıldığını fark etmiyor musunuz?

Ben geçen gece fark ettim.

Bir masada toplanmış, gazeteciler, yazarlar, içinden geçtiğimiz günleri analiz ederken, ne kadar akıllı olduğumuzu kanıtlarcasına komplo teorilerinin birini bırakıp birini didiklerken kendimizi hiç de tuhaf hissetmiyorduk.

Hatta, bence hepimiz, akıllı olduğumuz için iyi bir gece geçirdiğimize de emindik.

O sırada, geçerken bizi gören genç, gazeteci dostumuz Ayşe(Özyılmazel)uğradı masamıza.

Enerjisi hepimizinkinden farklıydı.

Aşktan bahsetti... Heyecanı, enerjisi, coşkusu, merakları hepimizin ilgisini çekti.

Anlattı, anlattı, anlattı... Çok akıllı bizler, onu hayranlıkla dinledik.

Masada olanlardan, aşkı küçümseyen bir-iki göze de rastlamadım değil ama itiraf edemeseler de aşkı nasıl özlediklerini de gördüm.

O an anladım işte...

Ülke batıyormuş...

Batarsa batsın.

Sarhoş bir liman memurunun kıyıya bağlanmış bir gemiyi izlemesi gibi her gün ülkenin batıp batmadığını gözlemekten bunalmadık mı?

Aşksızlığın bizi her gün biraz daha eksilttiğini, her gün biraz daha az, biraz daha eksik yaşadığımızı anlamıyor muyuz?

Bir aşk acısı bile çekemediğimizi...

Duyguların en zavallısı ve zavallıların en sık yaşadığı duygu olan sıkıntının hayatımıza sahip çıktığını görmüyor muyuz?

Hatırlasanıza...

Bazen bir çiçek kokusunun mızrak yarası gibi insanın içini parçaladığı...

Bazen bir gülümsemenin insanı bir yıldız uçurtması gibi uçurduğu...

Bazen ölümcül bir acının bile, çocuksu bir şakaya dönüştüğü zamanları...

Aşkı...

Acının, sevincin, sevişmenin coştuğu zamanları...
“İşte yaşıyorum, ben aşığım kardeşler” diye bağırmak istediğiniz zamanları...
Böyle zamanlar yaşamadıkça...
Biraz sonra ölecekmiş gibi sevişmedikçe...
Ölüme bile aldırmayacak kadar sevmedikçe...
Ülke elden gidiyormuş, ne olacak?
Elden gitmiyormuş, ne olacak?
Bir karar verdim, aşık olmayan kimseyle politika da konuşmayacağım.
Gülümsemeyi sevmeyen biriyle tartışmayacağım.
Nisan geldi.

Doğanın kuralları değişti.
Benimkiler de değişti.

*****

Mustafa Koç ve AKP

Forbes dergisinin kapağında Mustafa Koç‘un fotoğrafı vardı, üzerinde de “Başarı endişesi. Koç ailesinin rekor servet artışı sürer mi?” diye yazıyordu.

Birkaç gün önce de Taraf gazetesinde WikiLeaks belgelerinde dönemin ABD elçisi James Jeffrey‘nin Mustafa Koç‘la 2009 temmuzundaki görüşmeleri yayınlanmıştı.

O buluşmada Koç’un “2011 seçiminde AK Parti Meclis’te çoğunluğu kaybeder, koalisyon olur” dediğini okumuştum.
Koç ailesi üzerine yorum yazılarına pek sık rastlanmaz, “İyi bir Koç ailesi yazısını ilgiyle okurum” diyerek dergiyi aldım.

Ticari başarısı tartışılmayacak kadar büyük olan Koç Holding’in yönetim kurulu başkanının, kendi ülkesinin siyasi gidişatını doğru okuyamaması çok ilginç gelmişti bana...

Parayı kazanmasını ve yönetmesini bu kadar iyi bilen bir grup, ülkenin siyasi sürecini nasıl bu kadar yanlış değerlendirir ki...

Çünkü Koç ailesinin serveti bir yıl öncesine göre yüzde 73 artmış.

Koç ailesinin toplam serveti 2010 yılında 7.1 milyardan 12.3 milyara çıkmış.

Dergide anlatılana göre, 2001 krizinden sonra Koç Holding büyük bir sadeleşmeye gitmiş. Genel performansındaki değişim de 2003 yılında Mustafa Koç’un holding yönetimini devralmasıyla başlamış.

Faaliyet alanlarını 5 ana sektöre indirmişler.
Migros‘u satıp Tüpraş‘ı almak bu kararın önemli hamlelerindenmiş. Yani AK Parti hükümeti döneminde zenginleşme ve büyüme hep devam etmiş.

WikiLeaks belgelerinde ortaya çıkan ABD elçisinin kendisinin sözleriyle ilgili tuttuğu nottan rahatsızlık duymuş olmalı ki Mustafa Koç, haberin hemen ardından bir açıklama yaptı:

“O zaman öyle dedim ama bu seçimde AK Parti birinci olur. Ekonomi çok iyi gidiyor.”

Rakamlara bakılırsa ekonomi, Koçlar için baştan beri zaten hep iyi gidiyormuş.

Peki, neden Mustafa Koç 2009’da AK Parti’nin gitmesini ‘dilemiş’ acaba?

Bunun cevabını bulamadım doğrusu.

*****

İshak Alaton’un cesareti!

İshak Alaton denince her zaman, cesur çıkışlar ve aydınlık fikirler gelir akla.

Ama bu seferki başka sanki...

TÜSİAD‘ın hazırlanan sivil anayasa konusunda insanın içini acıtan korkaklığı mı onu bu hale getirdi yoksa kendi hayatında mı birşeyler değişti bilmiyorum ama İshak Alaton bu sefer, onu tanıdığım halinden çok farklı bir cesarete sahip...

Dostu,ortağı Üzeyir Garih cinayetinden sonra neredeyse ortalığa hiç çıkmayan İshak Alaton’un kararını bir şey değiştirdi ama ne?

İyi bir İshak Alaton röportajının zamanıdır bence...

*****

Danimarka filmlerinin büyüsü

Festivalin iyi filmlerinden birini seyrettim.

Herşey Güzel Olacak...

Orjinal adı Alting Bliver Godt Igen...

Danimarka yapımı...

2011 Oscarlarında en iyi yabancı film Oscar’ını alan film de Danimarka filmiydi...

Daha İyi Bir Dünyada.
Film isimlerine bakınca gerçekten merak ediyor insan Danimarka’daki hayatı, değil mi?

Sürekli umut tazelenmesi gereken birşey var sanırım...

Gerçi Lars Von Trier tutkunu bir sinemaseverseniz, isimlere aldırış etmeden de Danimarkalı bir başka yönetmenin filmini de merak edebilirsiniz.

Herşey Güzel Olacak‘ın yönetmeni Christoffer Boe da onlardan biri işte...

Filmi gerçekten çok sevdim. Böyle anlatmaya başladım ama en az 5 farklı başlangıçla anlatabileceğim bir filmdi bu...

Filmde bir Türk oyuncu var. Özlem Sağlanmak...

Danimarka’nın başarılı tiyatro oyuncularından biri. Filmde, bir senarist savaş üzerine bir senaryo hazırlıyor.
Ve bir gece, Danimarka ordusunun Irak savaşında yaptıklarını, gizlice çektiği fotoğraflarla kamuoyuyla paylaşıp vicdanıyla baş etmeye çalışan Ali’ye arabasıyla çarpıyor. Ali elindeki tüm dökümanları senariste veriyor ve film başlıyor.

Fimdeki psikolojik gerilimin dozuna bayıldım.
Gerçekleri ve hayalleri birbiriyle sürekli yer değiştirerek anlatan yönetmen, neyin gerçek olduğunu size bırakıyor.
Ve ne kadar karıştırırsa karıştırsın, yine herşeyin altından -ülke Danimarka bile olsa- devlet çıkıyor. Belki de bu yüzden film isimleri tesadüf değil.

- Herşey Güzel Olacak...

- Daha İyi Bir Dünyada...

Bu arada festival filmini kaçırmış olabilirsiniz ama En İyi Yabancı Film Oscarı alan Daha İyi Bir Dünyada, vizyona girecekmiş.

*****

OPM ne kadar da güzel yöntemmiş!


İstanbul Deniz Otobüsleri‘nin özelleştirme ihalesini 861 milyon dolara Tepe-Akfen-Souter-Sera ortaklığı alınca, bütün gazetelerde İDO‘nun yeni sahipleriyle ilgili haberler vardı.

En ilgimi çeken Akfen‘in sahibi Hamdi Akın‘ın başarısının sırrının OPM olması...

Other People Money, yani başkasının kaynaklarıyla büyüme...

Hamdi Akın “Kendi parası olan adam niye iş yapsın ki, çok mantıksız” diyormuş. İDO işine de yine OPM formülüyle, yani banka kredileriyle giriyormuş. Başarısının sırrı bu kadar basit olmasa gerek... Bu cesur kararların ardında mutlaka Hamdi Akın‘ın kimseye söylemediği bir sırrı daha vardır.


Yazarın Diğer Yazıları

  1. Olanı sevmek...
  2. “Akrep gibisin kardeşim”
  3. Yazarımız rahatsızlığı nedeniyle bugünkü yazısını yazamamıştır.
  4. Acılar usta, bizler çırağız...
  5. “Bırakın doğa size dadılık etsin”
  6. Bu kış hayat ağır geldi...
  7. Yalan söylüyoruz!
  8. Bu hayat, siz böylesiniz diye böyle!
  9. Biz herşeyin iyi olmasını istemiştik...
  10. Kim öldürüyor bizi?

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.