Matematiği anlamadığına inanan öğrenci çöküyor!
.
İstanbul Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Nesin ile matematik üzerine konuştuk. Bu dersle ilgili başarının ve başarısızlığın nedenlerini sorduk. İşte Ali Nesin’in cevabı: Dahi denebilecek çok zekiler ve özürlü denebilecek çok aptallar dışında, insanlar arasında zekâ bakımından pek büyük ayrım olduğunu sanmıyorum. Kiminin matematiğinin iyi, kimininse kötü olmasının çeşitli nedenleri olmalı. Düşünebildiğim nedenlerden önemli bulduklarım şunlar:
Matematikte başarısızlığın başlıca nedeni, sürekli çalışma istemesidir. Tarih dersinde bir konuyu kaçıran öğrenci, o konuyu hiç anlamadan da pekâlâ bir sonraki konuyu anlayabilir ve sınavı başarabilir. Matematik bir piramide benzer, taban olmazsa tepe inşa edilemez. Bir kez matematiği anlamadığına inanan öğrenci psikolojik olarak etkileniyor hatta çöküntüye uğruyor. Ondan sonra kendini toparlaması ya zor ya da olanaksız oluyor.
- Bugünkü eğitim sitemimiz ezberciliğe mahkûmdur. Daha da acısı, en az ezbere dayanması gereken matematik bile ezbercilikten kurtulamaz. Türkiye’de her yıl 1.7 milyon genç üniversiteye girmek istiyor. Üniversite sayısı talebe cevap veremiyor. 1.7 milyon genç arasından üniversiteye gidecek 300 bin genç seçilecek. Bu seçim nasıl yapılacak? Sınavla elbet. Sınav kâğıtlarının çabuk okunabilmesi için sınavların seçmeli olması gerekir. Yani ezberi cezalandırmayan, tam tersine ödüllendiren bir sınav sistemi. Bugünkü anlayışla matematiğin ezbere dayanması bir zorunluluktur. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bunda bir suçu yoktur.
- Matematik, bilimlerin en soyutudur. Soyut düşünebilmekse zordur. Soyut düşünebilme becerisinin nasıl kazanıldığını bilmiyorum. Sanırım kimse bilmiyor. Deneyimlerime göre müzik, resim, edebiyat, kompozisyon yazma, sözlü tartışma soyut düşünmeyi öğreten uğraşlardır. Televizyon soyut düşünmeyi köreltir.
- Matematik, öğrenmekten ve ezberlemekten çok, anlamaya dayanır. Matematikçi çalışarak, uğraşarak, emek vererek, dişini tırmağına takarak, kendi kendine öğrenir. Başkalarının bulduklarını birçok kez kendi kendine bulur. Matematikçi, başkalarının söylediğine inanmaz, kendi ikna etmek ister. Her konuda olduğu gibi matematikte de başarı kazanmak için bir konu üzerine yoğunlaşabilmek gerekir. Televizyon, ne yazık ki bunu engelliyor.
‘Matematik dersleri araştırmaya yönelik olmalı’
BURADA, bildiğim kadarıyla dünyanın hiçbir yerinde uygulanmayan bir matematik eğitimi önereceğim. Ancak önereceğim bu eğitim sisteminin uygulanabilmesi ve yararlı olabilmesi için bir iki konuda anlaşmamız gerek. Eğitimin amacı, öğrenciye bilgi aktarmaktan çok, bilgiye ulaşmanın yollarını ve bilimsel yöntemleri öğretmek olmalıdır. Öğrenci ortaöğretimi bitirdiğinde kendi kendine öğrenebilmeli, araştırabilmeli, düşünebilmeli, sorunlara özgün çözüm üretebilmelidir. Eğer bilginin ikinci derecede önemli olduğunda anlaşabilirsek, o zaman bugün okullarda okutulan matematiği sorgulayabiliriz. En azından, matematik söz konusu olduğunda bilgi ikinci derecede önemlidir.
Konular kısa olmalı
Örneğin, ortaöğretimde matematik derslerinde matris çarpımları neden öğretilir? Öğrenci matrisin nereden geldiğini anlayacak düzeyde bile değildir o yaşında. Bana kalsa, ilk ve ortaöğrenimde, matematiği, birbirinden olabildiğince bağımsız, bir iki haftada işlenebilecek kısa konular olarak okuturum. En azından öğrenimin ilk 8-9 yılında. Bu ders bilgi öğretmeye değil araştırmaya, düşünmeye, doğru soru sormaya, kendi kendine öğrenmeye yönelik olmalıdır.
Sıkıntı çekmesinler
Konular bir oyun biçiminde, öğrencileri sıkmadan sunulmalıdır. Hiçbir konuya bir aydan fazla süre ayrılmamalıdır ki belli bir konuyu sevmeyen, anlamayan bir öğrenci fazla sıkıntı çekmesin. Bu yöntemi uygulayacak kitap yazmak kolay değildir. Hem matematiği ve pedagojiyi iyi bilmek hem de dili ve teknik olanakları iyi kullanmak gerekir. Ayrıca bu yöntemi uygulayacak öğretmenleri eğitmek gerekir. Matematiğin geniş kitlelere sevdirmenin başka yolunu bilmiyorum.
“Matematik bir piramide benzer. Taban olmazsa tepe inşa edilemez” diyen Prof. Dr. Ali Nesin, bir kez matematiği anlamadığına inanan öğrencilerin psikolojik olarak etkilendiğini, hatta çöküntüye uğradığını söyledi