Yürüyüşe katılanlar ‘Ergenekoncu’ymuş!
.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ genellikle her tartışmada bu tür “en uç, en olmayacak” sözlerle ortaya çıkar, Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak isteyerek sokağa çıkan yüzbinlerce insan konusunda da yine öyle oldu.. Bayram yürüyüşüne katılanlar için “Ulusalcılar” dedikten sonra bunu da yetersiz bulmuş olmalı ki “Ergenekoncu” olduklarını da ekledi.
Eğer içinde “ırk ayırımcılığı ve düşmanlığı” yoksa, konu “ülke, bayrak, millet, toprak sevgisi, geçmişine-tarihine saygı” ile sınırlıysa o milliyetçiliğin kimseye zararı yoktur ve Türkiye’de adım adım gelinen nokta gibi sanki “bir kusur ya da suç”muş gibi söz edilemez.. Kaldı ki her ülkenin toplumlarında bu tür bir milliyetçilik duygusu mevcuttur, en kozmopolit toplumlar bile ülke-bayrak-milli marş gibi ortak değerlerde birleşirler.
SONRA NE OLACAK?
“Ergenekoncular”a gelince.. Artık liste öyle genişletildi, akla hayale gelmedik öyle isimler bu tanımın içine alındı ki “sınırı yok nasılsa, gayya kuyusu gibi bir şey, istediğini salla gitsin” haline geldi iş.. Peki ülke genelinde yürüyüşlere milyonlarca kişi katıldığına göre, Bozdağ “onların da tutuklanması gerektiğine” mi inanmış oluyor bu sözlerle?
BAKAN’IN YENGESİ NE OLACAK?
Ankara Ulus’taki yürüyüşe katılarak Anıtkabir’e gitmek isteyen ve polisin sert ve acımasızca müdahalesiyle iki kolu ve kaburgaları kırılan, başından yaralanan 4 çocuk annesi Hasibe Hanım’ın haberini Sözcü’de okuduktan sonra dün yorumlamıştım. Aynı gazetede dün haberin devamı vardı.. Çok ama çok önemli bir haber daha.. “Ben bunları hak etmedim, iyileşip 10 Kasım’da mutlaka Anıtkabir’de olacağım” diyen Hasibe Hanım meğer Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun dayısının eşi imiş, yani yengesi..
Peki “Sözlerimin arkasındayım, onlar Ergenekoncu, bu yürüyüşü düzenleyenlerin örgüt üyesi olduğu belli” şeklinde konuşmayı sürdüren Bekir Bozdağ başta olmak üzere Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak isteyen, Ata’nın huzuruna gitmek isteyen insanların “AKP karşıtı, örgüt üyesi, CHP’li vb” olduğunu iddia edenlerin hepsi bu durumda ne yapacaklar? Yaralı halde hastanede yatan Hasibe ana da bu söylediklerinden olduğu için mi, Ergenekoncu olduğu için mi sokağa çıkmıştı? O zaman Hasibe Hanım için de soruşturma açacak ve Ergenekoncu diyerek hapse mi tıkacaklar?
Yürüyenler “illegal örgüt” ise, “Ergenekoncu” ise, “cumhur” kim? Bayramı “yürüyüş yapmadan kutlamak isteyenler” mi? O zaman “demokrasi” tarifinden sonra “cumhur” tarifini de değiştirmek gerekecek. Siyasetçinin bir ağırlığı olur, fırsatçılık yapmaz, iftira atmaz, kendi iradesiyle bayram kutlamak isteyen halka hakaret etmez. Sınırlar iyice kaybedildi ve durum dayanılmaz hal aldı.
İnanmıyorlarsa Hasibe Hanım’a sorsunlar!
Atatürk gibi bir dahi!
Bayram konusuna biraz daha devam edeceğim.. Türkiye genelindeki tablo Cumhuriyet Bayramı’nı gölgelerken İstanbul’da gece Boğaz Köprüsü’nde yapılan görsel şölen ise takdir topladı.. İBB tarafından hazırlanan, Başkan Kadir Topbaş tarafından başlatılan ve havai fişeklerle yapılan gösteri o kadar güzeldi ki benim gibi zor beğenenleri bile etkilemeyi başardı.
Vatan Caddesi’nde yine Kadir Topbaş’ın da katıldığı ve çok sayıda İstanbullu’nun izlediği törende Vali Hüseyin Avni Mutlu’nun yaptığı konuşma da güzeldi.
Özellikle de; “Cumhuriyet rejiminin Türklük tabiatına ve şiarına en uygun rejim olduğunu” söylediği ve “Bağrından Atatürk gibi bir dahiyi çıkaran Türk Milleti karakteriyle örtüşen Cumhuriyeti, tüm kurumlarıyla yaşatma azim ve kararlılığından vazgeçmeyecektir” dediği bölüm.. Konuşmada sadece “gerçek anlamda demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olmanın gerekliliğini yerine getirmekten vazgeçmeme” kısmı kulağı rahatsız ediyor ve acı acı gülümsetiyor.
Nasıl etmesin; demokrasi, laiklik ve hukuk uzunca bir süredir yalnızca Anayasa’da yer alan, uygulamada ise ortadan kaldırılan özellikler olarak kaldı.. En basiti; İstanbul’dan yürüyüş için Ankara’ya gidecek vatandaşların otobüslerini parka çeken, Atatürk anıtına çelenk konmasını veya yürüyüş yapmasını engelleyen polisiyle İstanbul nasıl hukuk devletinin bir parçası olabilir? Ankara nasıl olabilir? Bilirkişi raporları bile gözetilmeden ömür boyu hapse tıkılan insanlarla, ifade özgürlüğü yok edilerek hapsedilen gazetecilerle nasıl hukuk devletinden söz edilebilir?
Yani.. Konuşma güzel ve lakin teoriyle pratik birbirini tutmuyor. Yine de “Atatürk gibi bir dahi” kısmına diyecek yok.. Tüm dünyanın da kabul ettiği gibi bir dahiydi O!