Türkiye’nin seçeneği kaldı mı ki?
.
PKK üst yöneticilerinden Sabri Ok “Liderimiz Öcalan Hükümet’e 15 Ekim’e kadar süre verdi, beklenen adımlar atılmazsa o tarihte ateşkes bitecek” dedi.. Yine iyi zaman vermişler, bu süre “yerel seçimlere” kadar uzar, “sen onun dedin-ben bunu dedim”lerle zaman geçer, o arada artık Suriye ve Irak’ta neler olur, bunlar Türkiye’deki durumu nasıl etkiler, henüz bilinmiyor. Seçimler atlatılınca söylemler de değişiyor, umalım da yanlış politikalar yine terörle sonuçlanmasın, başka gençlerin başı yanmasın.
Neden masadasınız?
Zira Sabri Ok’un açıklamasına cevap alakasız bir bakandan, Ulaştırma ve Denizcilik Bakanı Binali Yıldırım’dan ve öfkeli bir ifadeyle gelmiş, diyor ki; “Türkiye Cumhuriyeti tehditlerle yola getirilecek bir ülke değildir. Bir pazarlık teranesi tutturmuşlar, ne pazarlığı? Biz duruşumuzu net şekilde ortaya koyduk; tek bayrak, tek millet, tek devlet, tek vatan”.. Güzel de.. Bu tanım içine “Güneydoğu’da özerk Kürt bölgesi” giriyor mu?
Girmiyorsa PKK ile masa alışverişi (pazarlık demeyelim) neden sürüyor? Onlar her fırsatta “4 parçalı Kürdistan’ın Türkiye ayağı” için görüşüldüğünü söylüyor ve hatta özerk bölge adımını da atlayıp direkt devlet adını “Türkiye Kürdistanı” olarak belirtiyorlar. Ki “özerk bölge” ile başlansa da kısa süre sonra İspanya’da olduğu gibi “bağımsız devlet” noktasına gelineceği “bölgede asayiş kontrolü, vergi toplama” gibi başlangıçlardan belli.. Uygulanan politika ile bu noktaya gelindi.
Şimdi “ne pazarlığı” demek “barış süreci” adı altında yapılan görüşmelere Türk Hükümeti ile PKK’nın ayrı anlamlar yüklediğini mi anlatıyor. Kaldı ki Kuzey Irak’ta çıkan Rudav gazetesi Suriye’de “PYD’nin özerklik ilan etme niyetini açıklamasından sonra Türkiye’nin paniğe kapıldığını, oysa Irak’ta aynı şey olduğunda tepki göstermediğini, Suriye’de El Kaide ile Özgür Suriye Ordusu’na baştan beri yardım eden Türk Hükümeti’nin Kürtlere güvenmediğini, oysa bu özerk bölgenin ekonomik kazanç sağlayacağını” yazmış. Yani iş bitmiş de biz şimdi “itirazlar” noktasındayız, bu durumda ya Türkiye duruma müdahale edecek veya sessiz kalıp Irak’taki gibi “ekonomik işbirliği” yapacak.
“4 ülke topraklarını içine alan Kürt devleti” noktasına gelinceye kadar. Denizcilik Bakanı kalıp sözler yerine biraz da “Türkiye için gelecekte hangi ihtimaller var” sorusunu cevaplasa iyi olur.
Gezi eylemleri ‘şiddete bulaşmayanlar’ın!
PKK yöneticileri açıklamalarında “Gezi eylemlerinin Türk ve Kürt halklarını buluşturan bir köprü” olduğunu, “İnsanların bir şeyi reddettiklerini demokratik yoldan gösterme hakkı olduğunu” söylüyorlar. Ama bir noktayı unutmamak gerekir.. Gezi eylemleri çevrenin korunmasına duyarlı “barışçıl” gençler tarafından başlatıldı. İşin içine polisin şiddetle müdahalesi girdiğinde BDP’liler de bu şiddete karşı direnişçilerin yanına hatta önüne geçtiler. Terör örgütleri de gidip Park’ta, Taksim’de bayrak açtılar. Olaylar sırasında bunları önlemenin yolu yoktur. Bu durumda da Geziciler arasında “sadece Türk ve Kürtler varmış” ve hatta terör örgütlerinin katılması doğalmış gibi bir hava yaratılması yanlıştır (hele de piyanistine-siyasetçisine-gazetecisine kadar birçok ülkeden insan katılmış ve desteklemişken).. Polis TOMA’larının önüne “dokunulmazlıklarıyla durdurma amaçlı” olarak CHP milletvekilleri de çıktı, bunlar tamamen bir halk eylemi olan Gezi direnişini “politize etme” hakkı vermez. Aynen bir takım asker derneklerinin haftalar sonra “biz destekledik”, “biz karşı çıktık” açıklamalarının bir anlamı olmadığı gibi..
BDP-PKK ile Gezi ilişkisine gelince.. Amacına ulaşmak için “terör eylemlerini meşru gören veya bu eylemlerin içinde olanlar”ın böyle barışçıl, demokratik bir eylemle kendilerini özdeşleştirmeleri o eyleme gölge düşürür. Halk tepkilerini siyasete bulaştırmamaya göstericiler ve herkes dikkat etmelidir, aksi takdirde “siyasi istismara, anti propagandalara” da açık hale geliyor!
İngiltere’de polis ne yapmış?
Başbakan sanıyorum esnaf iftarında yaptığı konuşmada söyledi, dikkat çekiciydi zira cümle yarım bırakıldı.. “Gezi olayları-polis şiddeti ilişkisi”nden söz ederken “Siz son iki ayda İngiltere’de polis göstericilere neler yaptı biliyor musunuz” dedi.. “Bilmiyorsunuz tabii” diye devam edince söyleyecek sanarak kulak kesildim, kesildim çünkü İngiltere’de eğer “açık bir şiddet-yağmalama-hayati tehlike” yoksa polisin göstericilere karşı son derece dikkatli davrandığını gözleriyle görmüş biriyim.
Orada bıraktı cümleyi.. Bu konuşmaları hangi danışman hazırlıyor veya fikir veriyorsa yanlış var, başlayan cümle bitmeli.. Merak ederek araştırdım, İngiltere’ye sordum kimse bilmiyor.. Nihayet bizim “Dış Haberler”den “Haziran başında yapılan G8 Zirvesi’nde polisin bazı kişileri gözaltına aldığı” bilgisi geldi..
Tekrar araştırdım; zengin ülke liderlerinin G8 toplantısı İngiltere’de değil, Kuzey İrlanda’da yapılmış ve “bir terörist saldırı tehdidi” olduğu gazetelerde de yer almış. Tablo “masum bir çevre direnişiyle başlayan Gezi Parkı olayına polis müdahalesi” ile hiç mi hiç benzemiyor. Değil mi?