Terör örgütü bırakılırken Silivri neyin nesi?
.
Ne yapmış bu insanlar, kimi öldürmüş, kime saldırmış, “suçlayanların beş yıldır aramalarına rağmen” bir somut iddia bile bulamadıkları hangi büyük suçu işlemiş de bu skandal olaylar yaşanıyor?
Sahte CD’ler, haham iftiraları (hahamın kendisi bile “devlet bana işkence altında yalan söyletti” demişken) ile zindanlara atılmamak için yurt dışına kaçan Ergenekon sanıkları için Türkiye adına “kırmızı bültenle arama ve yakalama” istediler, ülkelerden gelen cevap “uluslar arası terör örgütü listesinde böyle bir örgüt yok” oldu.. Ama hala tutturmuşlar “terör örgütü, terör örgütü” diye, ülkenin milletvekilinden, dünya çapında ünlü cerrahına, gazetecisinden Genelkurmay Başkanı’na , terörle mücadele etmiş askerlerine kadar değerli insanlarına cezaevi mahkumiyeti çektiriyorlar.
Adalet duygusu olan susamaz!
CHP’nin, MHP’nin milletvekilleri var orada, olmasa bile ortada artık hiç kimseden gizlenemeyecek, adalet duygusuna sahip hiçbir vicdanı susturamayacak bir “hukuksuzluk faciası” var. Ülkenin barolarını, baro başkanlarını bile “Silivri’de açıklama yaptıkları için terörist ilan eden, hapis cezası istemiyle yargılayan” bir de yargı..
Bu insanları “hukuka aykırı olduğu için kaldırılan” özel yetkili mahkemelerde yargılamak “adalet” sayılıyor da 15 bin kişinin ve siyasetçilerin bu hukuksuzluğa tepki göstermek için Silivri’ye gitmesi mi “adaletsizlik” sayılacak? Kim demiş, kim diyebilir, dese bile kim dinler-inanır?
Başbakan Erdoğan “CHP Silivri’de yargıya saldırdı, gereken yapılacaktır” demiş.
Herşey ‘Tek el’de!
Başbakan “başkanlık sistemi getirerek TBMM’nin yerine tek başına söz sahibi olmak, hükümetin yerine tek başına söz sahibi olmak” istiyor. Başkanlık sisteminin bir numaralı şartı “siyasi güçten bağımsız bir yargı” olmasına rağmen Türkiye’de yargı geçen referandumdan sonra en başta HSYK’nın Adalet Bakanlığı bünyesinden seçilmesiyle “yüzde yüz iktidara bağımlı” hale getirildi. Bu da “yargıya da tek başına hükmedebileceğini” gösteriyor.
Fotoğraflara bakın bari!
Zaten olanlar hükümet-yargı ilişkilerini ortaya koymakta.. Peki Başbakan’ın “yargıya saldırdı, gereken yapılacaktır” sözü “kendini yargı yerine koymak, etkilemek” değil midir? Acaba gazetelerdeki “Pazartesi günkü Silivri savaşları”nın fotoğraflarına, TV’lerdeki görüntülere hiç mi bakmıyorlar? Orada polisin ve Silivri’ye giden halkın “gaz maskeli” görüntüleri, polisin coplarla, gazla, tazyikli suyla halka saldırması, aralarında yaşlı kadın ve erkeklerin bulunduğu insanların yerlere düşmesi,hırpalanması açıkça görülmüyor mu?
Halkın en doğal hakkı olan “Silivri’deki hukuksuzluğa tepki, haksızlığa uğrayanlara destek” için oraya gitmek istemesini engelleyen, barikatlar kurduran, tüm yolları kapatıp o soğukta insanları 2 km. yol yürümek zorunda bırakan kim? Hala yetmiyor mu haksız yere yıllardır hapiste tutulan insanlarımızın çektiği, daha ne kadar sürecek bu acımasız güç gösterisi?
Ekonomi “her hatayı örtecek ketçap”mış gibi devamlı hukuksuzluklar, yanlışlar onunla dengelenmeye çalışılıyor.
İnanın yaşadıklarımıza ve durumların çaresizliğine bakınca “Allah bu ülkenin yardımcısı olsun” diye dua ediyorum, işimiz Allah’a kaldı çünkü!
NOT: Bu arada son günlerde MHP ’ye oy vermiş olan kimle karşılaşsam “kendi milletvekilleri için bile ses çıkarmadılar, onu yalnız bıraktılar, bir daha oyumu alamazlar” diyor. MHP’ye duyurmuş olayım.
Korku senaryoları!
Başbakan Erdoğan, Ana Muhalefet Partisi için “Çözüm sürecinin nasılını sorgulayarak, korku senaryoları üreterek sürece engel olma mücadelesi veriyor” dedi grup konuşmasında..
Bir muhalefet partisinin, hele de Meclis’in 2’inci büyük partisinin görevi tam da “olayların nasılını sorgulamak, iktidarın hatalı gördüğü adımlarını eleştirmek” değil midir?
Öyledir. Korku senaryolarına gelince.. Başbakan’ın; terör örgütünün Kandil’den sürekli “geri çekilmeyiz, silah bırakmayız, isteklerimiz yerine getirilmezse savaş çıkarırız” sözlerine (her ne kadar gazetelerde açıkça yazılmıyorsa da) hiç takılmayıp, “nasılın sorgulanmasına ve endişelerin dile getirilmesine” takılması çelişki görünüyor.
Bürokratik oligarşi!
Başbakan Erdoğan “başkanlık sistemi bürokratik oligarşinin belini kıracak” dedi. Zaten cumhurbaşkanlığı, medya, yargı dahil tüm güç iktidar partisinin elindeyken, Meclis’i ve hükümeti “tam göstermelik” hale, sistemi de “tek adam” sistemine dönüştürecek başkanlık sisteminin nedeni nasıl oluyor da “bürokratik oligarşi” oluyor anlamak imkansız..
Bu anlaşılmaz sözcükler yerine halka daha net açıklamalar yapılmalıdır.
İşte bu nedenle Türkiye’de “referandumdan, halk oylamasından niye çekiniyorsunuz ki” diyenler haksızdır.
1-Aslında son derece zor anlaşılacak teknik-bilimsel konularda bu cafcaflı laflara kanarak insanların yanlış karar vermesi çok kolaydır. (Ki yargı referandumunda aynen bu olmuştur.)
2-Millet zaten vekillerini her partiden seçip Meclis’e göndermişken Meclis yerine referandumu koymak bir ülkeyi ciddi ve yanlış sonuçlara götürür.
Bürokratik oligarşi açıklanmalı!