Suriye meydan okuyor!
.
Suriye Başbakan Yardımcısı Kadri Cemil “ Türk yönetiminin ‘asarız, keseriz’ çıkışları Türk halkına değil, Suriye’deki eli silahlı militanlarının (muhalifler) moralini yükseltme amacı taşıyor. Ama Türkiye zaten 30 yıldır kendi içinde bir savaş veriyor. Çok yakında sosyal ve etnik gerginliklerle benzer yeni iç savaşlar da çıkabilir” demiş.
“Türkiye’nin içten zayıfladığını ve Suriye ile savaşacak durumda olmadığını” da ekleyerek. Görüldüğü gibi “zamanı gelince bunu ödetiriz” benzeri açıklamalara artık gülüyor ve resmen meydan okuyorlar.
Kapak olsun!
Atatürk gibi bir süper lideri, dünya çapında bir kahramanı beğenmeme cüretini gösteren herkese kapak olur herhalde.. Bu sözlerin onda biri Türkiye için söylense “bana çizmemi giydirmesinler” demesi yeterli olurdu. Deyince “mutlaka yapacağından” kimsenin şüphesi olamazdı.
Allah ülkemizi bir savaştan korusun ama tutulmayacak tehditlerle dünyanın önünde Türkiye’yi bir Suriye’nin karşısında bile bu duruma düşürmek hiç hoş değil sanırım. Ortadoğu hayalleri nedeniyle ülkeyi bu hale getirme sorumluluğunu taşıyan Dışişleri Bakanı herhalde Suriye’ye gereken cevabı verecektir. Tehditle alay ediyorlar, ona göre bir cevap olmalı!
(NOT: “Türkiye’nin zayıflaması ve etnik gerginlikle çıkacak iç savaş” sözleri doğal olarak PKK terörünü kastediyor. PKK ile yakın temasta oldukları ve Kuzey Suriye’de PKK’yı “bize kızgınlıkları nedeniyle güçlendirdikleri” için gelecekte neler olacağını iyi biliyorlar. Suriye’dekine benzer bir “etnik iç savaş”.. Ve tabii “Türkiye’nin zayıflaması” ile kastedilen şey aynı zamanda “en önemli generaller başta olmak üzere yüzlerce TSK mensubunun cezaevlerine tıkılması, geriye kalanının moralinin de bu davalarla bozulmuş olması” dır..
Aklımız ne zaman başımıza gelecek acaba?
Amanoslar’da uçağımızı kim düşürdü?
Pazartesi günü “Suriye’ye yönelik keşif uçuşu yapan” bir savaş uçağımız düştü, pilotu şehit oldu.. Hemen “teknik bir arızadan kaynaklandığı tahmin ediliyor” dendi ama bunlara inanmak artık imkansız oldu. Bal gibi “Suriye tarafından düşürülmüş olacağı” geliyor akla.. Ve Reyhanlı acısı yanında, daha önce düşürülen uçaktaki pilotlarımız gibi bir pilotumuzun acısı daha yaşanıyor.
Eğer “başka bir ülkenin iç savaşına karışmasak, kendimizi Ortadoğu’nun büyük abisi yapma hevesine düşmesek” gencecik pilotlarımız, çocuklarını babasız bırakarak şehit olacaklar mıydı? Bu sorular sorulacaktır çünkü bu noktaya adım adım, bilerek gelindi!
“Diyarbakır’daki patlama, yaralanan iki çocuk, bunlardan birinin kolunun kopması” ise önemsiz olay sayılıyor zahir, kimse söz etmedi. ABD’nin 11 Eylül’ünü “medya yasağı” nda örnek gösteriyorsak, ABD’nin “tek vatandaşının hayatını kurtarmak için” dünyanın öbür ucunda bile ne operasyonlar yaptığını da örnek alalım. Bu patlama kimin eseri, bilgi verilmelidir. Reyhanlı, Cilvegözü patlamalarının suçlularını hemen bulduğu söylenen istihbarat Diyarbakır’a bombayı kimin koyduğunu da bulmuştur herhalde!
Esad’ı kınamakla Reyhanlı’nın ne ilgisi var?
AB Bakanı Egemen Bağış Antalya’da “AB Günü kutlamaları”na katılmış ve konuşmuş. Keşke Reyhanlı acısı gibi çok büyük ve üstelik “bizimle ilgisiz bir savaş” yüzünden yaşadığımız bir acı sırasında “ne kutlaması olursa olsun” katılmasalar.. AB bizi almıyor, oyalayıp duruyor, başımıza gelen hiçbir büyük sorunda yardımcı olduğunu da görmedik, bize ne AB Günü’nden.
Aynı kutlama İstanbul’da da yapıldı, Bakan şüphesiz ona da katılmıştır. Oysa “kusura bakmayın, büyük acımız var, hepimiz bu konuyla ilgiliyiz” demesi beklenirdi. Aynen Başbakan Erdoğan ’ın “Reyhanlı’ya gitmek için ABD ziyaretini ertelemesi gerektiği” veya bu büyük çapta felaketten sonra “hemen oraya gitmesi gerektiği” gibi.
Egemen Bağış’ın “kendisi AB kutlamasına katılırken” dönüp Ana Muhalefet Partisi Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ’na “Bari bugün yüreğinizi biraz güçlendirin, bu zulümle abad olabileceğini zanneden diktatörü kınayın” demesi ise ayıptır söylemesi kara mizah gibi.. Yine durum yukardaki gibi; Hükümetimizin “yanlış politikası” yüzünden onlarca insanımız, 20 yaşında gençlerimiz gitmiş, bize ne el alemin diktatöründen..
Dünya ülkeleriyle beraber karşı çıkıp tehditler savurmasaydık, muhalifleri barındırıp-silahlandırıp savaşmaya göndermeseydik kendi insanımız ölmeyecekti. Bize ne!
(NOT: Bu bombanın sorumlusu (“Türkiye’nin müdahaleyi daha da arttırmasını” isteyen) muhalifler de, ABD de, Esad da olabilir. “ABD Suriye’ye müdahale etmemizi istemiyor” diyenlere bunun göstermelik olduğunu söyleyebilirim. Başta devamlı “Türkiye de Müslüman ülke, Suriye olayını en iyi o çözer” diyerek yolu gösterdi . Kimbilir bizim duymadığımız ne konuşmalar oldu. ABD’li tarihçi bile “Amerika Türkiye’yi Suriye’ye müdahaleye itiyor, bu tuzağa düşmemeli, felaketi olur” demedi mi?)