Şampiy10
Magazin
Gündem

Son numara; hamileleri saklayın!

.

ABONE OL
Vatan Haber

“Tasavvuf düşünürü” imiş hazret.. Memlekette ünvan bol nasılsa, dağıt getsin! TRT 1 ’de iki gün önce yaptığı skandal konuşmayı fark etmiş ve “la havle” çekmiştim ama öyle çok yanlış, haksızlık, yolsuzluk bir arada yapılmakta ki sıra gelmedi. Bir yanda Diyanet Başkanı ülkenin gençlerini “cami içinde bir Müslümanın kabul edemeyeceği davranışlarda bulunmak”la suçlarken diğer tarafta bir avukat hamilelere laf ediyor, öte yanda Gezi göstericileri hiç yapmadıkları halde “esnafın dükkanını yağmaladıkları” halka söyleniyor..

Ve üstelik bunların hepsi “oruç tuttukları” mübarek Ramazan ayında (herhalde tutuyorlardır, her ne kadar kendileri dışında namaz kılanlara bile “güya namaz kıldılar” diyorlarsa da başkalarının ibadeti tartışılmaz) yapılıyor.

Beyinin arabasında...

Ömer Tuğrul İnançer isimli avukat şahıs devletin televizyonunda “hamile kadın ortada gezmez, ancak beyinin arabasında dolaşabilir. Öyle kocaman karınla salına salına gezilmez” gibi inciler döktürmüş.. Kadınlara “en az 3 çocuk” emrinden sonra “3 çocuk ama ‘ağrısız doğum’ yok” geldi.. “Sezaryen” de yok, bir tek “hamile kalmak için hangi saatleri tercih etmeleri gerektiği” eksik.. Ve şimdi de “hamile kadınlar saklambaç oynasın, aman kimse onları koca karınlarıyla görmesin” .. Neden? Estetik değilmiş.. Genç kızlar hamileleri görünce doğumdan korkuyormuş.. Kaç genç kızla anket yaptı acaba?

Gereken cevabı twitter’da “utangaç adam” vermiş; “hamilelikten bu kadar utandığına göre kendisi bölünerek çoğalıyor herhalde” !

Peki “beyinin arabası yoksa” ne yapsınlar? Geceleri, saklanarak, insanlardan kaçarak mı hava alsın hamileler? Saçmalığın daha ötesi olarak (pek kalmadı ya) ne gelecek arkadan?

Çocuk tecavüzlerini konuşun!

Genç kızları bu kadar düşünüyorsanız ve “en az 3 çocuk” emri veriliyorsa devletin televizyonunda “aile içi ve dışında çocuk tecavüzlerini” konuşun.. 21’inci yüz yıl Türkiye’sinde taş devri olayları yaşanırken; öz babaları, amcaları tarafından tecavüze uğrayan ve annelerini bile inandıramadığı için sefillik anının videosunu çekmek zorunda kalan, devletin-Bakanlığın ağzına bile almadığı mağdur küçücük kız ve erkek çocukları, devlet hapishanelerinde kazık kadar suçluların tecavüzüne uğrayan çocukları, ülkenin her köşesindeki toplu tecavüzleri ve bütün sapıkların serbest bırakılmasını konuşun.. Bu çocukları koruması gerekenlerin “gösteri yapan gençleri kovalamak, zarar vermek, veremediğini tutuklamak”la zaman geçirdiğini konuşun..

Kadınları rahat bırakın.. Zira bütün baskılar böyle, kadınlar üzerinden, çoğu kez din bahane edilerek topluma yapılan baskılarla ve çaktırmadan başlatılıyor, bu ülkede kimse yutmaz bu ayakları. Aynı gün farklı köşelerden yumurtlanan farklı “cevherler” ..

Hatayı önleyecek sunucu

TRT’ye tepki yağmış, AKP’li eski Kadın Bakanı, eski Milli Eğitim Bakanı Nimet Baş da “Kadınlara erkeklerin estetik ölçülerine göre sınırlama getirilemez” demiş. TRT’ye de gün boyu tepkiler yağmış, telefon hatları kilitlenmiş tabii. TRT açıklamasında “canlı yayın kazası” diyor ama öyle kaza “milletin trilyonlarının aktığı devlet televizyonunda” olmaz. Canlı yayına “hatayı anında fark edip geri çevirecek kadar akıllı ve birikimli” sunucular çıkabilir. Bu özellikleri taşıyan insanlar hükümet baskılarıyla yıllar boyu kızağa çekilir, eş dost ekranı paylaşırsa sonunda olacağı budur. Kadınlar hakkında erkekler konuşmasın artık!

Koç Grubu’yla gözdağı!

Şöyle bir yöntem var, bazı gazetecileri cezalandırarak “DİĞER GAZETECİLERE” , bazı rektörleri cezalandırarak “DİĞER TÜM REKTÖRLERE” , bazı iş adamlarını veya sermaye gruplarını cezalandırarak “TÜM İŞ DÜNYASINA” mesaj gönderiliyor.. “Sizin de başınıza sarılırız, ona göre” mesajı..

Bir iş adamının ağzından çıkan bir eleştirel söz bile ona açıktan tehdit mesajları vermeye yetiyor. Bir banka genel müdürünün “ben de çapulcuyum” demesi bile tüm bankaları okka altına gönderiyor. Koç Grubu’nun “vergi rekortmeni ve Türkiye’nin gururu denecek büyük şirketlerine” yapılan vergi denetimi medyada birkaç yıl önce Aydın Doğan’a aniden çıkarılan “3 milyar TL’lik vergi borcu”ndan farklı görünmüyor. O günlerde Doğan Grubu medyası bağımsızdı ve “basının siyasi gücü eleştirme” görevini yapabiliyordu, bu nedenle üzerine görülmemiş bir vergi baskısı yüklendi. Birkaç bağımsız yazar dışında medyası “iktidarın istediği kıvam”a geldi (medyanın hepsi aynı durumda, farklı zannedilmesin). “Medya, yargı, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları” tamam, “iş dünyası”nı emre amade hizaya sokmakta sıra..

Ödül yerine ceza!

Koç Grubu ve sahipleri kuşaklar boyu “vergi rekortmeni” oldular, Türkiye’ye “her alanda en ileri teknolojiyi getirerek ve dürüstlüklerine hiç gölge düşürmeyerek, vergilerini son kuruşuna kadar ödeyerek” takdir kazandılar. Şimdi şirketlerine “bir yanlış yapılmış gibi” vergi denetimi gönderiliyor, didik didik aramalar yapılıyor ve maddi-manevi zarara uğratılıyorlar. Aynen ülkenin gurur duyduğu cerrahların ödül yerine zindana tıkılması gibi.. Koç’a yapılanın arkasında “Gezi eylemlerinde yaralılara kapılarını açarak insani görevini yapan Otel” olduğu söyleniyor.

Ramazan’da yapılan çok yanlış var ama artık bu kadarını toplum vicdanı kaldırmaz, yazıktır, günahtır yahu!

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Kadınlara yasaklar nereye varıyor!
  2. Dershane konusu pek garip!
  3. Diyanet, kadınlar ve hadisler!
  4. Yeni Bavul ve 28 Şubat!
  5. Devlet ‘mezhep’ soramaz!
  6. Buldan ve katiller!
  7. Kadına şiddette ‘medya’nın suçu!
  8. ‘Geri zekalılar bile anlar’ demiştim!
  9. Devlet Güneydoğu’ya girebiliyor mu?
  10. Haşim Kılıç parti sözcüsü gibi!

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.