Şampiy10
Magazin
Gündem

Siyaset mi rezalet mi?

.

ABONE OL
Vatan Haber

Türkiye inanılmaz bir noktaya geldi, artık kimse “bir başkasına saygı gösterme” gereği duymadığı gibi bu en zirveden yapılıyor ve nefret söylemlerinin, TBMM’de bile milletvekillerinin “ana avrat küfretmesi”nin arkası kesilmiyor. Dün Meclis’te Kamer Genç konuşurken yaşananların, edilen küfürlerin ne olursa olsun bağışlanacak tarafı yok. Sokak kavgası bile daha düzeylidir.

Şu anda Türkiye’nin çok ama çok ciddi sorunları var.. Tüm yapısının değiştirilmek istendiği ve bunların “tamamen yanlış örnekler, gizlemeler ve yanıltmalarla” yapılmak istendiği bir dönemdeyiz.

Kürdistan ve Başkanlık!

Mesela PKK’nın Kandil’deki yetkilisi Murat Karayılan sürekli olarak ve açıkça “ancak ‘federasyon’ olursa kardeşçe yaşanacağını yani aksi takdirde terörün devam edeceğini” söylüyor, “PKK Güney Kürdistan’a çekilecek” diyor (Kuzey Kürdistan da Türkiye’deki bölge).. Kürt siyasetçiler artık açıkça “Kürdistan demekten neden korkuyorsunuz” dedikten sonra örnek olarak “Osmanlı korkmadı” diyor.

Diğer tarafta “başkanlık sistemi” gibi Türkiye’deki mevcut siyasi yapı ile asla demokratik olmayacak bir sistem “Osmanlı’da da başkanlık vardı” gibi benzetmelerle “padişahlık” dönemine dönüleceğini (sanki şu andaki tek adam yönetimi ve antidemokratik baskılar yetmezmiş gibi) açıkça vurguluyor.

Sanki terör hiç yoktu..

Hükümet’in seçtiği “akiller” arka arkaya çıkıp “ölen teröristlere şehit demek”ten başlayıp, Öcalan’la Atatürk’ü, Demirel’i karşılaştırmaya, PKK’lıların ‘kardeşleri’ olduğuna, Türk Bayrağı’nın adını değiştirme ye varana kadar akıllarına (pardon akillerine) gelen her şeyi söylüyorlar. Yani anladık, çok romantik ve sevgi dolular, terör örgütünü de birden çok sevdiler ve onlarca yıl “bu ülkeye ne acılar yaşatıldığını, terör saldırıları ve döşenen mayınlar nedeniyle yeni evliyken dul kalan genç kadınları, babasız doğan bebekleri” tümüyle unutuverdiler.. Ama milletin sabrını bu kadar zorlamak şart değil herhalde..

Yıllar boyu yaşananlar “terör ve devletin kendini savunması” değil de “iki ayrı devlet varmış ve savaşmışlar, şimdi de barış olacakmış” gibi kabul edilemez herhalde..

Hangi özgürlük eksik?

PKK terörü olmasaydı, terörle olaylar bu noktaya sürüklenmeseydi, bu ülkede aynen diğer etnik kökenlere mensup vatandaşlar gibi Türklerle yan yana yaşamış ve yaşamakta olan Kürtler “özgür değiliz” mi diyecekler, bunun için savaş mı çıkaracaklardı? “Hangi özgürlükleri yok” mesela? Bu sorunun cevabı “ana dilde eğitim” benzeri bir neden değilse nedir? Türkler’le aynı işlerde mi çalışamıyorlar, aynı okullarda mı okuyamıyorlar, TBMM’ye mi giremiyorlar? Yoksa bakan mı olamıyorlar, yurt dışına mı çıkamıyorlar?

Söylemek istediğim; ortada yalanların dolaştığı.. Bu kadar hassas bir dönemde herkesin dikkatli konuşması gerektiği.. Eğer bu süreçten bir sonuç alınacaksa alınmalı ama “bir günde on binlerce şehit unutulsun, terör örgütü zemzem suyuyla yıkanmış olsun” demek de olacak şey değildir.

Yeni Türkiye, yeni Ortadoğu!

Kaldı ki Murat Karayılan “Temel stratejimiz yeni Türkiye, yeni Ortadoğu” diyor , bu “Kürt sorunu” adını verdikleri meselenin Türkiye ile bitmeyeceğini, Ortadoğu’ya “yeni bir şekil” verileceğini bile açıkça söylüyor.. Yani o aklına geleni söyleyecek, her tür ifade özgürlüğüne sahip olacak ama ülkenin muhalefet partileri bile konuşamayacak, insanlar “silah bırakmayı reddeden, vatanına yeni şekil vereceğini söyleyen terör örgütü” karşısında herşeyi unutup gülüp oynayacak, beklenti bu..

Karşı cephe!

Böyle bir süreçte “vatandaşların, medyanın ve AKP ile BDP dışındaki diğer partilerin” tepkilerinin olmaması, “olmaması gerektiği”nin kafalara vurularak söylenmesi kabul edilir şey değildir. Demokrasi de bu değildir.

Başbakan Erdoğan şimdi ta Demirel dönemine, Cindoruk dönemine dönerek eski siyasetçileri ve muhalefet eden tüm siyasi partileri kendilerinin karşısında “aynı cephe” olarak gösteriyor, “tesbih tanesi gibi karşımıza dikildiler” diyor. Peki “anayasayı da kullanarak” ülkede yapılmak istenen değişikliklerle “tüm partilerin ve insanların” aynı görüşte olması zorunlu mudur? Olmayanlar adeta savaş hali gibi “karşı cephe” oluşturmuş mu sayılırlar? İşte bu söylemler olunca medya da, tüm kurumlar da, toplum da ortadan kesilmiş gibi “iki cephe”ye ayrışıyor, ki şu anda tablo aynen budur.

Bir hata..

Sevgili okurlarım, eğer yazılar öncesindeki araştırma sürecini de düşünecek olursanız aynı gün içinde dört beş köşe yazısı yazınca (ki bundan da öte bir oturuşta 6’dan fazla yazı yazıyorum, çoğu sistemde beklemektedir) insanın gözleri bilgisayara şaşı bakmaya başlıyor.. Benim gibi ‘yazıları tekrar tekrar okursam değiştirebilirim’ düşüncesinde olan, “okurlarıyla konuşur gibi, o andaki duygularını yazmayı seven” bir gazeteci ne kadar dikkatli olsa da bu durumda nadiren hata yapabiliyor. İnsanız sonuçta..

29 Nisan Pazartesi, Kamer Genç olayı ile ilgili yazımda “TBMM’nin CHP’li Başkanvekili Güldal Mumcu”dan söz ederken “MHP’li” olduğunu yazmışım. Önemli bir hata tabii ama tamamen şuuraltımda diğer kadın TBMM Başkanvekili Meral Akşener’le karışmasından olan bir hatadır. Sizden ve Sayın Güldal Mumcu’dan özürlerimle düzeltiyorum.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Kadınlara yasaklar nereye varıyor!
  2. Dershane konusu pek garip!
  3. Diyanet, kadınlar ve hadisler!
  4. Yeni Bavul ve 28 Şubat!
  5. Devlet ‘mezhep’ soramaz!
  6. Buldan ve katiller!
  7. Kadına şiddette ‘medya’nın suçu!
  8. ‘Geri zekalılar bile anlar’ demiştim!
  9. Devlet Güneydoğu’ya girebiliyor mu?
  10. Haşim Kılıç parti sözcüsü gibi!

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.