Silah vererek barışa katkı sağlanmaz!
.
İngiliz Times gazetesinde “Türkiye’den Suriye’ye gönderilen silahlar”la ilgili bir haber çıkmış. Bu haberde “İsyancılarla Suriye rejim güçleri arasında çatışmanın başladığı 18 aydan bu yana ‘en büyük silah sevkiyatı”nın Türkiye üzerinden yapıldığı..
Bu 400 tona yakın silah içinde ‘uçaksavar füzeler ve roket güdümlü bombalar’ bulunduğu.. Silahların Libya’daki iç savaş sırasında ortadan kaybolan binlerce silahtan bir kısmı olabileceği” bildiriliyor. Times muhabiri İskenderun’da Libya bandıralı “İntasaar” isimli gemiyi gördüğünü, kaptanla konuştuğunu anlatıyor.
İSKENDERUN VE HATAY’DA FAALİYET..
Anlatılanlara göre Suriye’de iki ayrı “Esad muhalifi” grubun; Müslüman Kardeşler ile Özgür Suriye Ordusu’nun arasında çekişme var ve Türkiye’de bağlantıları olduğunu söyleyen Müslüman Kardeşler gücünü artırmak için bu gemideki silahları ele geçirmek istiyor.
Şimdi, zaten başından beri Hükümet’in kararıyla Türkiye muhaliflerin yanında yer aldı ve her tür yardım sağlandı.. Basın Konseyi “Hatay’da Sağlık Bakanlığı’na ait araçlarla Suriyeli muhaliflere silah taşındığını fotoğrafla belgeledik” dedi.. Times da aynı şeyleri belgeledi, bu durumda iddiaların doğru olmadığı söylenemez. Ve eğer doğru iseler bu “ilk başta aldığımız tavrı hiç değiştirmediğimiz, bu nedenle PKK’nın güçlenmesi sonucunda başımıza açılan daha büyük dertten hiç ders almadığımız” anlamına geliyor.
ONLAR MASUM DEĞİL!
Biz “Esad’ın kendi vatandaşlarını, masum insanları öldürmesine” karşıydık, bunu önlemek istediğimizi söylüyorduk. Oysa bu iki grup “devleti ele geçirerek kendi istedikleri düzeni kurmak üzere” Esad güçleriyle savaşıyor, yani onlar masum halk filan değil ve eğer kontrolü ele geçirmeyi başarırlarsa ne yapacakları, bugünkünden daha iyi bir rejim sağlayıp sağlamayacakları da belli değil. Ayrıca bu bizi “kendi güvenliğimizden daha fazla” ilgilendiremez.
Beşar Esad muhalifleri “isyancılar” olarak görüyor, tablo da böyle ve Suriye’de büyük kitlelerin Esad yerine Müslüman Kardeşler’in yönetimi ele geçirmesine karşı olduğu da biliniyor. Öte yanda Esad Türkiye’nin bu hatası nedeniyle “İsyancılar da benim için terör örgütüdür, siz onlara destek veriyorsanız ben de PKK’yı destekleyeceğim” diyerek PKK ile işbirliği yaptı ve o günden beri biz terör yerine adeta savaşla uğraşıyoruz.
ŞEMDİNLİ’DE SALDIRI
Dün 4000 askerimiz Şemdinli’de PKK operasyonu yaparken PKK bir karakola saldırı düzenledi. Yani o kadar korkusuzlar ve Suriye’deki kargaşayı Türkiye’ye taşımakta, bu durumdan yararlanmakta da kararlılar.
Bugüne kadar “Türkiye’nin muhalifleri desteklemesi dökülen kanı artırdı” diyen çok oldu ama biz hala bütün bu aleyhimize gelişmelere rağmen aynı kafada devam ediyoruz. Savaşma kararında olan gruplara, ordulara taraf olarak, gemiler dolusu silah sağlayarak barışa katkı sağlanmaz ve insan ölümü durdurulamaz. Bu hatalar Türkiye’yi hızla bataklığa çekiyor, fark edelim ve duralım artık. Yoksa Batı’yı da karşımıza almamız uzun sürmeyecek.
Ve ayrıca, bugüne kadar gözyaşları hiç kurumayan bir topluma yeni acılar yaşatmaya, keyfi hareket etmeye hiç kimsenin hakkı yok!
Angelina bu rolü sever!
Sinemada en sevdiği rol budur, ben en azından beş ayrı filmde onu “ajan olarak” hatta “iyi niyet elçisi kılığında eli silahlı ajan” olarak bile izlediğimi sanıyorum. Suriye olayı çıkıp da Türkiye on binlerce mülteciyi “asker-sivil-ajan vs farkı gözetmeden” topraklarına (hatta başkentin göbeğine kadar) aldıktan sonra Angelina Jolie ikinci kez Birleşmiş Milletler İyi Niyet Elçisi (bir de Mülteciler Yüksek Komiseri filan) olarak Türkiye’ye geldi.
NEDEN GİZLİ?
Son gelişinde İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’le basına kapalı bir görüşme de yapınca CHP Kırklareli Milletvekili Mehmet Kesimoğlu Meclis’e bir önerge vererek “Neden basına kapalı görüşme yapıldığını, neler konuşulduğunun halka açıklanıp açıklanmayacağını” sormuş. Bir de “Jolie’nin CIA ajanı olduğuna ilişkin istihbarat raporu olup olmadığını”..
Biliyor musunuz, bu ihtimale kesinlikle “komplo teorisi” denip geçilemez. ABD nasıl Samuel Huntington isimli ünlü yazarını (ki kendisi Pentagon’a bağlı çalıştı) dünya ülkelerine istediği şekli vermek için “Medeniyetler Çatışması” kitabını ve sonrakileri yazdırdıysa, nasıl Huntington’ı ülke ülke (özellikle de Ortadoğu) dolaştırıp konuşturarak toplumları etkilemesini sağladıysa benzer şekilde Angelina Jolie’den de yararlanabilir ve o da bu canlı rolü severek oynar.
BİR GÜLÜCÜKLE..
Mesela “mültecileri görüyorum” diye sivil-asker hepsinin aralarına girerek (ona kamp yasağı uygulansın da görelim) Esad muhaliflerinin neler yaptığını ilk ağızlardan öğrenir, hiç gerek olmadığı halde İçişleri Bakanı’yla görüşerek “Türkiye’nin muhaliflere nasıl bir destek sağladığının, ne kadar silah verdiğinin bilgisini alır, Suriye olayı ile ilgili ABD’nin planlarını aktarır, daha ne olsun?
Koca dudaklarını yayarak bir gülücükle de herkesi mest eder, kimsenin aklına şüphelenmek filan gelmez. Bence bunlar olabilir, CIA ajanlığı mümkündür. Ama biz yine de yalnızca ağzına bakmaya (Oscar törenindeki gibi bacağını boydan boya açmayacağına göre) devam edelim derim!
Beni göremeyince..
Uzunca bir süredir taşınmaktayım arkadaşlar.. Size açıklamadan yapabilirim sandım ama öyle zormuş ki bitmek bilmiyor.. Şimdi taşındım, bu kez de evin her tarafı koli, eşya dolu; nereye dönsem dev bir kutuyla burun buruna geliyorum ve bilin bakalım o “20 yıl yaşadığımız önceki evimizden” gelen yüzlerce koliyi kim açacak? Bir yandan hiçbir şey olmuyormuş gibi alışveriş, yemek, temizlik, gelip giden onlarca işçi, usta arasında yazıları kim yazacak?
Tabii ki biyonik yazarınız, “super woman” Ruhat! Şaka bir yana, oldukça zor bir dönemde yazılarımı aksatmamaya çalıştım ama son günlerde geç kaldığım için büyük şehirler dışında bazı illere yetiştiremediğim birkaç gün oldu.. Sevgili okurlarımın derhal harekete geçerek “nereye gitti, yoksa yazmayacak mı” şeklindeki tepkilerini alıyorum ve duyuyorum. Hepsinden “bağışlanmayı” diliyorum, ilgileri için de çok teşekkürler. Bundan sonra olmamasına çalışacağım ama kısacık bir süre daha olursa nedenini biliyorsunuz artık!