Silah bırakma ve geri çekilme var mı?
.
Bazı arkadaşlar köşelerinden “şu parti böyle değerlendirdi, bu parti öyle değerlendirdi, Kemalistler böyle değerlendirdi” diye Öcalan’ın Nevruz açıklamasına kafadan “başkalarının değerlendirmesini” yazıp duruyorlar. Da kendilerinin nasıl değerlendirdiği pek görülmüyor. İyice incelesinler mesela; Başbakan Erdoğan “silah bırakma ve bir başka ülkeye çekilme”yi devamlı öne sürerken PKK tarafında böyle bir niyet var mı? Bir başka ülke dediğiniz zaten PKK’nın “devlet kurmayı ve sonunda hepsini birleştirmeyi” planladığı diğer üç ülkeden; Irak, İran ve Suriye’den başka bir yer değil.. Kaldı ki bu ülkelere çekilseler bile oradaki PKK güçlerinin de desteğiyle sınırı geçip terörü sürdürmeleri an meselesi..
Ateşkes diyor!
PKK liderleri buna rağmen “silah bırakma ve geri çekilme” konusunda pek de istekli değiller. “Ateşkes” dedikleri şey “eylemsizlik” kararından başka bir şey değil ki bunu zaten daha önce “referandum ve seçim” sırasında geçici olarak yapmışlar ve seçim bittiğinde Hükümet tutum değiştirince teröre yeniden başlamışlardı.
Şimdiki konuşmaları “savaş ve barış” sözcüklerinden başlayıp “PKK askeri faaliyetlerini ateşkes planı çerçevesine göre ayarlayacak”, “silahlı güçlerimiz duruma göre tavır alacak” cümlelerine kadar hep “iki ayrı devlet” havasında yapılıyor. Ortada bir “savaş” mı vardı, yoksa bitirilmesi istenen “arkadan saldırılarla gerçekleştirilen terör” müydü, önce bunun anlaşılması lazım..
Geri çekilme ise “Hükümet ve parlamentonun sorumluluğunu yerine getirmesi, zeminin oluşması” şartlarına bağlanıyor. Oysa daha önce nasıl yüzlercesi bir arada sınırları geçip Türkiye’ye girmeyi başardılarsa yine sessizce çekilebilirler, neden olmasın? Zaten teröre son verecekleri liderleri tarafından karara bağlandıktan sonra çekilseler ne olur, çekilmeseler ne fark eder. Kaç kişinin çekilip, kaç kişinin kaldığı “sayım” yapılarak mı anlaşılacak?
Terör tehdidi ile...
Genel tabloya baktığınızda bir taraf “barış şarkıları” söylerken diğer taraf hiçbir açıklamada “talepler karşılanmazsa anında teröre başlarız” tehdidini eksik bırakmıyor ki Başbakan da bunun farkında.. Gerçekten “iyi niyet” varsa bu “ateşkes” ile değil, önce koşulsuz olarak silah bırakma ve demokratik zeminde “olabilecek” taleplerin gerçekleştirilmesi şeklinde yapılır. Silahların, tehditlerin gölgesinde ve “karşı bir devlet”miş gibi davranarak değil.. Siyaset bilimciler bu konuşmaları değerlendirmeliydi aslında ama onlarda bile konuşma isteği ve cesareti bırakılmadı maalesef!
Şöhret meraklısını kim susturacak?
Twitter herhalde “küfür merkezi” olacak değil, bu ülkede “twitter”ı bile çileden çıkaracak değiliz..
Baş harfleri N.D olan (şöhret merakına yardımcı olmayalım) ve aslında “ünlü bir kadın sanatçının, programcının arkadaşı” olarak isim yapmış olan şahıs Diyarbakır’daki Nevruz kutlamalarına katılmış. Bayrak olmaması nedeniyle kendisine de tepki gelmiş. Aman Allah’ım o ne hakaretler öyle; Soysuz köpekler, yavşaklar, ağzı savaş kokan kan emici savaş bezirganları, şerefsizler, kuduz gibi saldırdılar ve daha bir çok iğrenç sözcük.. Her fırsatı reklama çevirmeye çalışan bu adamı kim durduracak? İnterneti gençlere, “insanlara kötü örnek sunma aracı” haline getirmelerine kim engel olacak?
Şehrin göbeğinde kadına saldırı!
Kadınlara karşı erkek şiddetinin azaldığı iddia ediliyor ki durum bunun tam aksi.. Saldırgan erkeklerin ayrıldıkları kadınlara, ayrılmak isteyen eşlerine ve hatta “kendi ailelerindeki çocuklara” saldırdığı ve bu olayların görülmemiş şekilde arttığı gizlenemeyecek şekilde ortada..
Cuma günü Beyoğlu Tarlabaşı ’nda bir kadına 5 adamın saldırdığı haberi vardı. Şehrin göbeği, olay yeri kalabalık ama kimse kadına yardım etmiyor, hatta sesini bile çıkarmıyor. Bir erkek cep telefonunu çıkararak “onu bırakın yoksa polis çağırım” deyince ona saldırıp dövüyorlar, bir arabanın önüne düşüyor ama ne araçtakiler, ne de etraftaki insanlar hep birlikte adamı kurtarmak için harekete geçmiyor.
Böylece saldırganlar “yardım edin” çığlıkları atan kadıncağızı sürükleyerek Aksaray yönüne götürüyorlar ve kadın hala bulunamamış.. Yok orası “kör nokta”ymış, kamera kaydı yokmuş filan.. Polisin söylediği bu..
Ülkedeki güvenliğe bakın, insanların vurdumduymazlığına bakın. Yazıklar olsun insanlığımıza, korkaklığımıza, beceriksizliğimize.. Ben bile kadın halimle ortaya atılır, engel olmaya çalışırdım. Beyoğlu Emniyeti bu “dağ başı” havasının hesabını vermeyecek mi şimdi? O zavallı kadının başına kim bilir ne korkunç şeyler geldiğini o sorumsuz ve korkak “izleyiciler” düşünmeyecek mi, vicdanları sızlamayacak mı?
NOT: Dün de Samsun’da 19 yaşında bir genç kızın boğazının kesildiği ve 4 yerinden bıçaklanarak komaya sokulduğu haberi duyuldu. Daha ne kadar susacağız bu vahşete? Mahkemeler suçsuz insanlara müebbet verirken bu katillere ne hakla ceza indirimi yapıyor? Neden hesap sorulmuyor?