Şampiy10
Magazin
Gündem

Şevket Kazan neden gülüyor?

.

ABONE OL
Vatan Haber

Biliyorsunuz Cumartesi günkü yazım 28 Şubat sürecini anlatmak için TBMM Darbe Komisyonu’nda konuşan “dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan”ın sözleriyle ilgiliydi.. Kazan “28 Şubat’ta MGK karalarının ardından ortak bir bildiri yayınlamak için Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit ve Deniz Baykal’ı ziyaret ettiklerini ama onların bu teklife gülüp geçtiğini” söylemişti..

Dün ise Vatan’da Kazan’ın Komisyon Başkanı Nimet Baş’a kitabını hediye ederken fotoğrafı vardı, pek keyifle gülerken.. Aynı sayfada Komisyon’a yaptığı açıklamalar..

KANLI MI OLACAK, KANSIZ MI?

Orada Erbakan’ın “Türkiye’de bir değişim olacak ama kanlı mı olacak kansız mı orası belli değil” sözlerindeki sorumluluğun, Aleviler için “mum söndü” lafının kendisine ait olduğunu anlatmış. “Biz de çanak tutmuş olabiliriz” demiş..

Madem ki her detayın üzerinde duruluyor ve hatta 12 Eylül darbesi için yapılmayan hummalı çalışma “dönemin hükümetinin onayı bulunan” 28 Şubat kararları için yapılıyor, o darbe için halka verilmeyen bilgilerin hepsi milletle paylaşılıyor, “Kanlı mı olacak kansız mı” lafı her şeyden önemlidir, öyle geçiştirilecek ve arkasından gülünecek bir söz değildir, 28 Şubat’ta Hükümet değişikliği için yapılan baskının belki de birinci sebebidir.

Şimdi aradan yıllar geçtikten ve Şevket Kazan o yıllar içinde bunlardan hiç söz etmedikten sonra “Erbakan o konuşmayı Ankara’da seçimi kaybeden belediye başkanının eşinin yaptırdığı yürüyüşlerde edilen laflar üzerine, bize gelen bazı fakslar üzerine söyledi, ben o konuşmayı yaptığı gün kürsüdeydim, bunları açıklamam gerekirdi” filan diyor.

ERBAKAN ÖYLE DEMEDİ!

Oysa Erbakan’ın sözleri ile bunlar arasında hiçbir ilgi kurmak mümkün değil. Erbakan “Refah Partisi Adil Düzen’i getirecek ama geçiş dönemi sert mi olacak, yumuşak mı olacak, kanlı mı olacak kansız mı olacak? Türkiye’nin buna karar vermesi lazım, RP Adil Düzen’i getirecek, bu kesin şart” demiş. Bu sözlerde tehdit var, hem de eğer Türkiye kendiliğinden kabul etmezse “kanlı olur” tehdidi.. Kanlı bir ihtilal iması.. Kazan’ın iddiası ile bu çok farklı şeylerdir.. Ayrıca; bir yürüyüşte söylenenler veya fakslarda yazılanlar “bir başbakanın bu tür konuşmaları fütursuzca yapmasına” asla mazeret olamaz.. Kazan o gün bunları kürsüden açıklasaydı da olamazdı, pişmanmış gibi davranmasına gerek yok yani..

‘İNGİLİZCE KONUŞTUĞU İÇİN’ ASMAYACAKLAR!!

Kazan’dan sonra Komisyon’da konuşanlar ve yıllar sonra aksi kanıtlanamayacağı için aklına geleni söyleyenler arasında dönemin RP’li Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Karatepe de var.. 10 Kasım öncesi bir resepsiyonda eşi gelip Kayseri Garnizon Komutanı’nın “Darbe yapıp Tayyip’i de Melih’i de asacağız” dediğini anlattığını, kendisinin de gidip Garnizon Komutanı’na “Bunlar kadınlara söylenmez” dediğini, onun ise “Merak etme seni asmayız, sen modern bir kişisin, yabancılarla İngilizce konuşuyorsun, sen laik kişisin” dediğini söylemiş örneğin..

Arkadaşlar acaba Komisyon ve millet çok saf yerine mi konmaktadır yoksa bir komedi filminde miyiz artık ayırmak imkansız.. Demek ki konu öyle hafif ve bu komutan öyle kafasız ki, bir resepsiyonda orta yerde o sözleri söylüyor. Ayrıca asıl muhatap (Başbakan) Erbakan olmasına rağmen (İstanbul İl Başkanı) Tayyip Bey’i ve Melih Gökçek’i hedef alıyor.

Sonra da aralarında bu komik konuşma geçiyor. Onu “İngilizce konuştuğu ve modern biri olduğu için asmayacakları” söyleniyor (Demek İngilizce bilmenin bu tür faydaları da var, bilmeyenler acilen kursa). Asılmasının düşünülmeyeceği de; “sanki bu özellikleri laikliği tarif ediyormuş gibi” veya 28 Şubat olayı “hatalı uygulamalar ve çıkışlar yapan” hükümet nedeniyle (bugün o hatalı çıkışları Şevket Kazan da diğerleri de “bizim hatamız vardı” veya “çanak tuttuk” benzeri açıklamalarla söylemektedir) alınan kararlar değil de “laik olmayan herkese” karşı yapılmış gibi Karatepe tarafından “kendisinin laik oluşu”na bağlanmış.

Atmak bedava nasılsa, bir cezası filan yok.. Haydi birileri de 12 Eylül’ü ve 27 Nisan’ı konuşsun artık, o süreçlerde neler söylendiğini çok merak ediyorum doğrusu! Ne de olsa gerçek darbeden ve muhtıradan söz ediyoruz.. Ordunun alenen “altına imza attığı” eylemlerinden!

NOT: İki gün önceki yazımda hatırlattığım gibi Tansu Çiller Komisyon’a “kimseden şikayetçi olmadığını” söylemişti. Dönemin Başbakanı hayatta olmadığına göre Başbakan Yardımcısı olan isim 28 Şubat için konuşması ve “eğer sorulacaksa” hesap sorması gereken en yetkili kişidir. Oraya da “mağdur ve tanık” olarak çağrılmış. Kendine göre hangi nedenle sustuysa 28 Şubat’ta tepki göstermemiş, ordudan da şikayeti olduğunu söylememiş (mesela Süleyman Demirel “tepenizde Demokles’in kılıcı gibi ordu beklerken farklı davranamazsınız, MGK’da karar alınmasa daha kötü gelişmeler olabilirdi” demişti) şimdi de “ortada bir mağduriyet olduğunu düşünmüyor” olmalı ki şikayetçi değil.. Görünüşe bakılırsa garip bir çelişki, eksik parçalar var genel tabloda.. Bu konuyu iyi incelemek lazım!

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Kadınlara yasaklar nereye varıyor!
  2. Dershane konusu pek garip!
  3. Diyanet, kadınlar ve hadisler!
  4. Yeni Bavul ve 28 Şubat!
  5. Devlet ‘mezhep’ soramaz!
  6. Buldan ve katiller!
  7. Kadına şiddette ‘medya’nın suçu!
  8. ‘Geri zekalılar bile anlar’ demiştim!
  9. Devlet Güneydoğu’ya girebiliyor mu?
  10. Haşim Kılıç parti sözcüsü gibi!

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.