Şemdinli ve Çukurca’ya Hükümet’ten kim gidecek?
.
Önce PKK lideri Karayılan “Şemdinli ve çevresindeki yolların kontrolü PKK’nın elinde, oradan asker de geçemiyor” dedi.. Bir süre sonra (PKK ile aynı çizgide konuşmayı ve açık ilişkiyi sürdüren) BDP’nin Genel Başkanı Selahattin Demirtaş aynı sözü tekrarladı. Aradan birkaç gün geçti, bir daha söyledi ve bu kez “Benim söylediklerime inanmayan bir bakan, hükümet yetkilisi varsa gelsin, gidip yerinde görelim. Yolları asker mi, PKK mı denetliyor” dedi.
Bir terör örgütüne bu kadar yakın bir siyasi partinin açıklamaları, hele de mutlu bir ifadeyle yaptığı açıklamaları ne kadar ciddiye alınmalıdır insan karar veremiyor.. Zira tüm konuşması PKK propagandasıyla dolu, Hükümet’in merkez medya patronlarına brifing verip “Örgüte son darbeyi vurmak üzereyiz, bu süre zarfında eylemleri görmezden gelin” dediğini, buna rağmen örgütün güçlendiğini ve yaz aylarında son 30 yılın en etkili haline geldiğini, ordunun ilk günden beri “kara operasyonu” yapmadığını, asker kontrol noktalarının kaldırıldığını söylüyor. Ve sonunda da “Şemdinli-Çukurca hattında 400 kilometrelik alanın PKK denetiminde” olduğunu ..
ÜÇ PARTİ DE GİTMELİ!
Evet, hiçbir Batı ülkesinde, gerçek bir hukuk devletinde görülmeyecek şekilde “terör örgütü propagandası yapan ve paralel çalışan” bir partinin ifadelerine inanmayabiliriz ama.. Yine de uzunca bir süredir tekrarlanan bu iddianın yalan olduğunu açıkça gösteren bir kanıt verilmesi gerekirdi.. Nitekim CHP Milletvekili Adnan Keskin aynı soruyu Başbakan Erdoğan’a sormuş. O ise “BDP’nin PKK ile aynı çizgide olduğu ve propaganda amaçlı konuştuğu” cevabını vermiş.
BDP’nin propaganda yapmadığını kimse söyleyemez ama bu çok ciddi bir iddia ve o kadar genç bu toprakları korumak için canını verirken “doğru olmadığının” halka gösterilmesi de son derece gerekli.. Bunun en kestirme yolu AKP, CHP ve MHP milletvekillerinden (Milli Savunma ve İçişleri Bakanları da) bir grubun TV kameralarıyla o bölgeye giderek araştırma yapması ve durumu açıklamasıdır. Örneğin Şemdinli-Çukurca hattında (Irak sınırından 15 km içerdeymiş) sözü edilen yollarda dolaşsınlar..
ÇOCUK YAŞTA GENÇLER GİDİYORSA..
Tabii ki onları (son zamanlarda her şekilde itilip kakılan) TSK koruyacaktır.. Gencecik askerler o bölgelerde sırtlarında 40 kiloluk yükle dolaştığına, derme çatma sınır karakollarında kaldığına göre “milli iradenin ülkeyi yönetmek için seçtiği” bu grup da arabayla dolaşabilir..
Her ne kadar CHP’liler (yine vatan toprağı olan) Hatay’daki Suriyeli askerlerin kampına sokulmadıysa da, TBMM’de teröre çözüm aramak için 3 parti yan yana gelemediyse de belki bunu başarırlar.
Bekliyoruz.
NOT: Suriyeli muhaliflerin oluşturduğu Özgür Suriye Ordusu’nun İngilizce internet sayfasında ordunun ana üssü “Hatay” olarak gösteriliyormuş, buna kaç puan?
Şehit ailesine ‘haciz’ rezaleti!
Bu memlekette olanlara insanın yüreği dayanmıyor artık.. 20 gün önce Foça’daki bombalı saldırıda şehit düşen er Özkan Ateşli’nin baba evine haciz gelmiş..
Hani 2 çocuk babası olan ve cebinden çıkan son 50 lirasını “bayram kıyafeti almak için” yavrularına saklamış olan askerimiz bu.. Ailesiyle teneke barakada yaşayan, çöpten hurda ve plastik toplayıp satarak ailesini geçindiren kahraman Özkan Ateşli..
Her gün oğlunun mezarına giden, hala öldüğüne inanamayan babacığı ise “Elektrik sayacı bozulmuştu, kaç kez arayıp bildirdim, sonunda 250 TL borç çıkardılar. Ben oğluma para gönderemedim, bunu nasıl ödeyeyim” demiş. Ekonomisinin şahane olduğu, kişi başına düşen gelirinin kat kat arttığı, IMF’ye borç verecek hale geldiği” devamlı söylenen ülkede buna “skandal” denmezse neye denir? Hiç değilse terör içine gönderilen askerlerin aileleri rahat yaşatılmayacaksa bu refah nereden anlaşılır?
BEN ÖDERİM
Sadece parayla top oynayan zenginlerin ve siyasetçilerin yaşantısından mı? Benim param onlar kadar bol değil ama o borcu ödemeyi seve seve kabul ediyorum, yarın müracaat edeceğim.. Yeter ki şehidimizin ruhu ve ailesi incinmesin, helal olsun onlara!
Zeytport yolgeçen hanı mı?
Dün Nişantaşı Sanat Parkı’ndan göz göre göre, belediyenin hiçbir kontrolü olmadan ve daha önce de yaşandığı gibi yok edilen yüzlerce kediyi yazmıştım. O parkla ilgili hayvanseverler karakoldan halledemeyeceklerini anlayınca (o kameralar ne işe yarar acaba) daha önce Zeytport ismi verilen limana gitmişler. Ve içeri girişin de son derece kolay ve kontrolsüz olduğu, üst arama, X ışını cihazı bulunmayan limanda 21 “gemi tedarik acentası”nın kendilerine ait teknelerle yabancı teknelere canlarının istediği her malzemeyi veya onların istediği siparişleri koli koli taşıdıklarını görmüşler.
Kutulara bakılmıyor, malzemenin ne olduğuna bakılmıyor, yurttan neyin çıkarıldığı, neyin getirildiği belli değil.. Sadece “fatura ve beyannamelere” bakarlarmış. İstediğin gemiye çık, onlar insinler, elmas, fil, maymun, kaçak et, her tür gıda maddesi, hasta hayvanlar, satılmak üzere kedi, köpek ne istersen Türkiye’ye getir veya götür..
Hatta isteyen, mesela PKK silah da sokar, kanun kaçağı da kim anlayacak.. Hayali ihracatlar da böyle yapılmıyor muydu? Düzenle faturayı, beyannameyi olsun bitsin.. Bir gümrük alanına bu kadar kolay girilebiliyorsa herkes canının istediğini yapar.. “Güvenlik görevlileri neden limanları korumuyor” sorusunun cevabını vermek acaba hangi bakanın görevi, Ulaştırma Bakanı değil mi?
OLAY AÇIKLANMALI!
Hayvansever vatandaşlar o yüzlerce kedinin de bu limandan bir Uzakdoğu gemisine yüklenmiş olabileceğini söylüyor ve Emniyet’ten yardım istiyorlar. Bakanlık ve Emniyet bu kontrolü yapmak, kameralardan izleyerek olayı aydınlatmak zorundadır. Bekliyoruz!