Sadece ‘laik Türkler’ tepkili değil!
.
ABD’nin dünya çapında okunan etkili gazetesi Wall Street Journal “Türkiye’de içki satışının kısıtlanması ve reklamlarına yasak getirilmesi” konusunu işlemiş. “Türkiye’nin içki tüketiminde 35 OECD ülkesi arasında sonuncu olduğunu, ailelerin sadece yüzde 4.8’inin içki tükettiğini” yazdıktan sonra THY’deki muhafazakar kıyafet ve kırmızı ruj yasağına da dikkat çekerek “Hükümet’in fazla tartışılmadan yasal düzenlemeleri gerçekleştirme eğilimi var” demiş.
Aynı yazıda Hükümetin olumlu adımları da vurgulandıktan sonra demokrasiyle ilgili sorunlar nedeniyle “Başbakan Erdoğan’ın politikalarına desteğin son yıllarda daraldığı, bununla birlikte ‘parçalanmış ve etkisiz muhalefetin Hükümet üzerindeki sınırlayıcı unsurları azalttığı” belirtilmiş. ABD “Başkanlık sistemi”ni desteklerse asıl o zaman Wall Street Journal “sınırlayıcı unsurlar”ın nasıl tümüyle yok olduğunu eleştirmek zorunda kalacak ama geç olacak.
Mesele insan hakları..
“Parçalanmış ve etkisiz muhalefet” meselesini halkın tepkisi olarak birkaç gün önce yazdım biliyorsunuz, “seçimde tüm muhalefet partileri birleşsinler” isteği sıkça duyuluyor ama hepsinin burnu havada, yine yapmayacakları, oylarında artış varsa mutlu olup kenara çekilecekleri malum. Ama şu içki yasağı konusunda iki önemli nokta var.
Birincisi; aslında bu yalnızca “laik ülkede böyle din kurallarına göre yasa, yasak olmaz” meselesi değil. Bir “insan haklarına, yaşamına müdahale” meselesi.. İçki konusundan önce “halkın izlediği TV programlarına, evli çiftlerin 3 çocuktan az çocuk yapmasına, kırmızı ruja” kadar nelere karışıldı.Restoranların açık alanlarında içki yasağı, bira reklamının bile yasağından sonra kim bilir sıra neye gelecek, belki de “evlerde-restoranlarda içki tüketimi”nin kontrolüne..
Gençliğe haksızlık!
Ve sanki bu memlekette gençlik “devamlı alkollü, kafası kıyak” geziyormuş, Türkiye “örnek verdikleri” İsveç veya birkaç Avrupa ülkesi ile kıyaslanabilirmiş gibi bir de gençliğe haksızlık var ortada.. Eğer mesele “gençleri, çocukları korumak” ise çok pardon içkiden önce şu “AİLE İÇİ VE DIŞINDA çocuk ve genç kadın tecavüzlerine ağır ceza verilmesi, suçluların serbest bırakılmaması” gündeme alınmalı değil miydi? Bu konu bir “mahvolan hayatlar”, bir “vahşet” konusu dur ama yıllardır, TBMM önünde gösteriler yapılmasına rağmen hiç ağza alınmadı. Hükümet önce bu garip çelişkiyi açıklarsa çok iyi olacak!
‘İYİ’ olun o zaman!
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce Washington’da bir toplantıda yaptığı konuşmada “AKP iyi olduğu için orada değil, biz kötü olduğumuz için orada” demiş. Bir siyasetçi, partisinin “Grup Başkanvekili” ise konuşmalarında söylediği sözleri de bir anlamda “partisinin görüşü” olarak söylüyor demektir (aynen bir ‘başbakan’ın da ülkeyi temsilen konuştuğu gibi). Bunu düşünmesi gerekir, aksi takdirde “kendi partisini yıpratmaya çalıştığı” anlaşılır.
Bu ilk akla gelen.. Biraz daha düşündüğünüzde bu sözü “ayıplama duygusu” geliyor. Nedir yani, bu mazeret midir, sempati yaratma amaçlı mıdır veya gerçekçilik mi sayılmalıdır? Bunca zamandır ülkenin “ana muhalefet partisi” siniz, çoğunuz devamlı kazan kaynatıp, kendi parti yönetiminize karşı çıkıp durdunuz. Hala “seçim hilelerini önlemek” veya “ön seçim, dar bölge sistemi” getirilmesi gibi konulara kafa yoracağınıza şimdi de çıkıp “biz kötü olduğumuz için oradalar” diyorsunuz.
“İYİ” olun o zaman.. Elinizi tutan kim? Laf yetiştireceğim veya gündemde kalacağım diye ağzından peynir düşüren karga misali (AKP’de de var bu masala uyanlar) devamlı konuşup duracağınıza çalışın, bu millet anlamsız çıkışlardan, kaynayan kazanlardan bıktı artık!
Mehter Marşı yerine..
Manisa Kültür- Sanat Festivali açılışında 10’uncu Yıl Marşı çalınmış, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç “Mehter Marşı ile başlasa daha anlamlı olurdu... Şimdilik görmezden gelelim” demiş..
“Şimdilik” .. Bu mesajla “bir daha çalınamayacağı” , çalınırsa kim bilir ne ceza verileceği açıkça ortada yani.. Millet “ağır savaştan çıkmış” ülkede, o savaştan başlayarak “büyük kumandan” larının önderliğinde Cumhuriyet başta olmak üzere nasıl bir başarıya imza atıldığını anlatan bu gurur verici marşı da söylemekten çekinecek.
Bülent Arınç her şeyden önce iyi eğitimli bir insan, bir hukukçu olarak bir açılışta söylediği bu sözlerin “anlamlı” olup olmadığını kendisi düşünmeli. 10’uncu Yıl Marşı’ndan sonra Mehter Marşını da istiyorsa bunu söylemeli, 10’uncu Yıl Marşı’nı da “istenmeyen” ilan etmek hiç hoş değil!