Reyhanlı bile rakip partiye bağlandıysa pes!
.
Artık “daha neler duyacağız bakalım” safhası geçildi, duyulmayan, duyulması imkansız olan hiçbir şey kalmadı. Rayhanlı patlaması sonrasında Reyhanlı halkı feveran halinde “bu olayı muhalif denilen, gece Türkiye’de konaklayıp gündüz Esad’a karşı savaşmaya gidenler yaptı” diyordu. Hafızalar zayıftır bizde, hatırlayalım; olay yerinde inceleme yapan milletvekilleri; örneğin İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel ve BDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü “bütün Reyhanlı patlamadan Suriye Hükümetini değil, Özgür Suriye Ordusu denilen muhalifleri sorumlu tutuyor” demişlerdi. Tüzel “Suriye halkının yanında olmakla çetelerin silahlanmasına yardım edip destek vermenin bir tutulamayacağını, Hükümet’in Suriye politikası nedeniyle sorumlu olduğunu” da söylemişti.
Sığınmacı ile muhalif ayrı!
Başbakan Erdoğan “Suriye’den kaçanların Esed zulmünden kaçarak Türkiye’ye sığındığını, bizim kardeşimiz olduklarını” söyledikten sonra “muhaliflerin yakında Esad’ı indireceklerini umduğunu” da belirtmiş. Esad’ın indirilmesinin çok kolay olmayacağını ABD ziyaretinde anlamış olmalı ama bu sözler Türk Hükümetinin yalnız da kalsa “muhaliflere destek” vermeye devam edeceğini anlatıyor.
Reyhanlı’da saldırıyı diyelim ki (son zamanlarda ekranda da sık sık tekrarlanıyor) muhalifler değil Esad yaptırdı. Böyle bile olsa yine saldırıda “Türkiye’nin baştan beri diğer ülkelerin yapmadığını yaparak, açıktan açığa öne atlayıp muhalifleri korumasına alarak, silahlandırıp savaşmaya göndererek” izlediği yanlış politikanın rolü yok mu? Buna nispet ve tehdit olarak yapması en büyük ihtimal değil mi?
Bitmez belgeler!
Sırf buna kızıp “siz benim iç işlerime karışırsanız, ben de PKK’ya destek veriririm” diyen Esad Suriye’nin Kuzey illerini de PKK’ya bırakmadı mı? Şimdi tablo buyken, Reyhanlı saldırısından sonra konuyla ilgili konuşmadan ABD’ye uçan Başbakan’ın tepkiler sakinleşir sakinleşmez her olayda yaptığı gibi bu saldırıyı da CHP’yle ilişkilendirmeye çalışması, “Reyhanlı’daki saldırıyı yapanlar CHP heyetini Esad’a götürenlerdir” demesi gerçekten inanılmaz bir durum. Ne söylenirse söylensin “sorumluluk” Türkiye’yi kendisiyle tamamen ilgisiz bir savaşa itenlerindir. Mantıkla ilgili tüm yollar bu kapıya çıkıyor!
Kardeşlerin birlikteliği bu mu?
Haberlere göre Güneydoğu’da üzerinde “Kürdistan” yazan tişörtler satılmaya başlanmış. Kürt sorunu adı verilen terör sorununun çözümü bu mu acaba? “Ayırımcılık olmasın, Kürtlerin varlığı kabul edilsin, ana dilde eğitim olsun” sözlerinin aslında varmak istediği nokta ayrı bir devlet mi? BDP’nin, Öcalan’ın açıklamalarından böyle olduğu seziliyordu ama demek ki artık açıkça ortaya konmaya başladı. Demek ki “çözüm süreci” denilen sürecin asıl adı bu. Peki kendini “tüm Kürt vatandaşların temsilcisi” sayan BDP’liler Yaşar Kemal’in dün gazetelerde yer alan “Bir Kürt olarak hiç kötülük görmedim, tam aksine ‘burada cennette büyüdüm’, Türkiye benim köyüm gibi olsun” diyen Yaşar Kemal’i duymuyorlar mı?
Kardeşlerin birlikteliği neden aynı ülkede, aynı haklara sahip olarak birlikte yaşamak olamıyor da “Kürdistan’ın kurulması”na bağlı oluyor? Artık bunu dürüstçe anlatmalarının zamanı geldi değil mi?
HAYTAP ve sokak hayvanları!
Biliyorsunuz HAYTAP Hayvan Hakları Federasyonu her yıl “sokak hayvanlarına ait güzel fotoğraflar”dan oluşan bir takvim çıkarıyor ve hayvanseverler de keyifle kullanıyor. Bu takvimlerden elde edilen gelir de yine sahipsiz hayvanların korunması ve bakımı için kullanılıyor. 2012’de yaklaşık 15 bin takvim satılmış ve 56 bin TL gelir elde edilmiş. Önümüzdeki günlerde bu gelirin nelere harcandığı HAYTAP web sitesinde açıklanacakmış. Bu takvimlerde kullanılacak fotoğraflar bir jüri tarafından inceleniyor ve ilk 13’e girenler bir sonraki yılın takviminde yer alıyor, Koza Yönetim tarafından verilen ödülü de alıyor..
Jüride ben de varım
Bu yıl aralarında fotoğraf sanatçısı Mehmet Turgut, Koza Yönetim Genel Müdürü Levent Alatlı, İFSAK Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Serkan Turaç, Haytap Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Ahmet Kemal Şenpolat’ın da bulunduğu bir seçici kurul fotoğraf seçimini yapacakmış. Benim de jüride yer almam teklif edildi, hiç düşünmeden kabul ettim.. Göstermelik dernekler filan kurmadım ama “sokak hayvanlarına yardım sağlayacak her girişimde” büyük bir mutlulukla yer alırım, elimdeki imkanları her şekilde onlar için kullanırım.
Sevgisiz insanlar
Çoğunuzun bildiği gibi sahipsiz hayvanlar için bahçemde özel bir barınağım var ve hiç zamanım olmamasına rağmen bulabildiğim her saati sadece kendi barınağımda değil, ulaşabildiğim tüm noktalardaki “sokak hayvanlarının bakımı ve kısırlaştırmasına” ayırıyorum. Çevremdeki sokaklarda aç-susuz hayvana rastlayamazsınız.. Bahçeme, evimin önüne koyduğum mamalardan tüm sokak hayvanları yararlanabiliyor..
Keşke her vatandaş çevresindeki hayvanların da yaşam hakkını biraz düşünseydi, oysa tam aksine sözüm ona temizliği bahane ederek “yardım edenleri engellemeye çalışmayı görev bilen, hatta hayvanları yok etmeye çalışan sevgisiz ve benciller” çoğunlukta maalesef.
Değerli okurlarım, siz de HAYTAP’a destek verin, alacağınız takvimlerden kazanılacak gelir daha önceki yıllarda olduğu gibi tümüyle sahipsiz hayvanlar için harcanacak. Çorbada sizin de tuzunuz bulunsun!