PKK vuruyor, Türkiye tatbikatta!
.
Olayları çok yönlü olarak, birlikte okumak her zaman “önceden ileriyi görebilmek” açısından çok önemlidir, Türkiye’nin bir değil birkaç cephede tehlikeyle karşı karşıya olduğu şu dönemde daha da önem kazandı. Şimdi son duruma “topluca” bakalım.
Yabancı medya artık “Türkiye ile Suriye’nin savaşın eşiğinde olduğunu ve bu durumun PKK terörü sorununu arttıracağını” yazıp, tartışıp duruyor. O arada PKK bir yandan “devletle masaya oturmaktan, devletin Öcalan’ı muhatap almasından” söz ederken diğer yanda “eylemlerine devam edeceğini” açıklıyor.Güneydoğu’da terör örgütünün saldırıları aralıksız sürüyor, her gün şehit ve yaralı haberleri veriliyor.
3 ŞEHİT VE 28 YARALI
Son olarak Hakkari saldırılarında verdiğimiz 3 şehitin arkasından İran’dan Türkiye’ye doğal gaz taşıyan boru hattının Erzurum-Ağrı arasındaki bölümüne yapılan saldırı sonucu ortaya çıkan patlamada 28 askerimiz yaralandı.
Devamlı tekrarlayıp duruyoruz, bu durumda normal olarak, başka yaralı ve şehitler olmaması için önlem almak üzere maddi-manevi olanca gücümüz ve dikkatimizi terör bölgesine yoğunlaştırmamız gerekirken biz “Suriye ile çıkma ihtimali olan savaşın provalarını” yapmaktayız. Tanklar, tüfekler, binlerce asker Suriye sınırına taşınıyor.. Dün “Şanlıurfa’nın Suriye sınırındaki Suruç ilçesinde bilmem kaç tankla askeri tatbikat yapıldığı” haberi vardı. Adeta bir savaş halinin fotoğraflarıyla, toz duman içinde tankların görüntüleriyle verilen haberler..
AYNI YORUMLAR DIŞ BASINDA!
Daha Suriye iç savaşında açıkça, sanki onlardan biriymiş gibi “muhalif grupların yanına” geçtiğimiz gün, hatta daha da önce Esad’a tehditler savurduğumuz sırada (uçak düşmesi olayından da önce) bu savaştan diğer ülkeler gibi kaçmamız gerektiğini, Suriye’deki savaşa müdahil olmanın Güneydoğu’daki tabloyu çok daha olumsuz hale getireceğini söyledik. Uzmanların uyarılarını verdik.
Türkiye tehdit savurur, onun karşısında yer alırsa Esad da “PKK’yı destekleyeceğini” söylüyor, aman dikkat diye uyardık, dinlenmedi ve Esad “muhaliflerine verdiğimiz silah ve koruma desteğinin de yardımıyla” Suriye’nin Kuzey illerinden çekilerek buraları PKK’ya (PYD) bıraktı..
Ve ortaya çıkan yeni “Kuzey Suriye özerk Kürt bölgesi” girişimiyle PKK’da bu kez aynı hayali Türkiye’de ve daha kısa sürede gerçekleştirme ümidi başladı. Bizim haftalardır “aman yapmayın” diye tekrarladığımız uyarıların sonucunu The Economist dergisi bu haftaki sayısında gayet net anlatmış.
‘TÜRKİYE KENDİNE ZARAR VERDİ’
“Türkiye-Suriye arasında gerilen ilişkilerde ‘Suriyede özerk bir Kürt bölgesi’ ortaya çıkmış olmasının rolünden bahsedilen ve Suriye-Türkiye gerginliğinin neredeyse savaşa döndüğü belirtilen yazıda Türkiye’nin ‘şiddetli Esad karşıtı’ tutumunun kendi 14 milyonluk Kürt nüfusuyla uzun süredir yaşadığı sorunları derinleştirdiği...
Türkiye’nin Kuzey Irak’tan sonra bu kez ortaya çıkan ‘bağımsız Suriyeli bir Kürt varlığı’ ile şaşkına döndüğü.. PYD’nin şu ana kadar silahlı 3 tabur kurduğu.. Suriye güçlerinin Kuzey illerinden çekilmesinin Türk devleti ile PKK arasındaki riskleri arttırdığı.. Ve Suriye krizinin yakın zamanda çözülecek gibi görünmediği” yorumları yer alıyor. Kısaca, bizim söylediklerimizin aynen çıkmış olduğu görülüyor.
SİLAH VERİYORUZ!
Ve Türkiye hala akıl almaz bir çelişki ile bir yandan Rusya’dan, İran’dan Suriye’ye giden uçakları arıyor (mazereti; savaşa silah gönderilmesini ve Esad güçleri tarafından kullanılmasını önlemek) öte yandan kendisi birçok başka ülkeden ve aralarında El Kaide’nin de bulunduğu muhaliflere silah sağlıyor. Ve bu da o gruplar tarafından dünyaya açıklanıyor.
Biz bu dış politika kafasıyla giderken ne PKK terörünün azmasına, ne de yıllar sürecek bir savaşın içinde kalmamıza şaşırmayalım. Politika her şeyden önce “kendi insanımızın hayatını ve geleceğini korumak” için vardır. Kabul edelim, bunu başaramadık!
Linç çağrısı!
Perşembe gecesi geç saatte Beyaz TV’yi bir arkadaşımın haber vermesi üzerine izlemeye başladım ve kulaklarıma, gözlerime inanamadım izlerken.. Rasim Ozan Kütahyalı isimli gazeteci HaberTürk Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı’nın 28 Şubat dönemindeki bir yazısından alıntılar yaparak ve bunları “sanki başkaları da böyle hakaretler yapmış gibi” genelleyerek halkı resmen ayaklanmaya teşvik ediyordu.
“Hala oturacak mısınız, ayaklanmayacak mısınız, yazıklar olsun size.. Bu adamlar hala yerinde kalacak mı, cezalandırılmayacak mı, bakın başörtülülere nasıl hakaret etmiş, şöyle demiş, böyle demiş. Bu halk onun cezasını vermeli, vermezse yine yaparlar, azınlık diktatörlüğü gelir inancınıza saldırır, ibadetinize saldırır. Benim gibi, sizin gibi insanlara bunu yapılmasına izin verecek misiniz, sokaklara dökülmeyecek misiniz” filan.. Böyle gidiyor, hiç susmadan..
KİN, NEFRET AKIYOR
Fatih Altaylı ne yazmış, ne zaman yazmış bilmiyorum, yazılarını “bana hakaret ettiği, saygı sınırlarını fena halde aştığı” günden beri okumam. Bu nedenle hakkında dava açıp tazminat kazanmışlığım vardır ama fark etmez, diyelim ki büyük hata yapmış, halkı bu şekilde kışkırtmak, sokağa dökmeye çalışmak olacak şey midir? Ya bu şahsı dinleyip şeytana uysalar? Artık işler iyice zıvanadan çıktı, bari aklı olanlar, olmayanları uyarsın. Ne bu ya, memlekette huzur, mutluluk bırakmadılar. Nereye baksan kin-nefret-irin-baskı-korku-sindirme-kışkırtma akıyor, ne bitmez kötülük varmış bu ülkede meğer.. (Halkı isyana teşvik suç değil miydi? Hele TV’den!)
O arada sık sık konuşmasının en alakasız yerlerine sıkıştırıp Fethullah Hoca’ya “Aman iktidarla aranızı bozmayın” diye mesaj göndermesi de oldukça ilginçti.. Daha neler göreceğiz bakalım!
(Not; Türkiye’de insanların ibadetine, inancına hiçbir zaman onun söylediği şekilde bir saldırı olmadı. Kimsenin namazına, orucuna, duasına, başörtüsüne karışılmadı. Her mahalleye en az bir cami açıldı. Bütün tartışma laikliğin gereği olan “devlet daireleri (tabii TBMM) ve okullarda dini kıyafet ve ibadet kısıtlaması” idi. Ki şu anda da devlet dairelerinde ve TBMM’de dini kıyafete resmen izin vermek için Meclis’in anlaşması, uzlaşması gerekiyor. Şimdi fırsattan istifade ile “asla gerçekleşmemiş” olayları “gerçekmiş gibi” halka empoze etmek inanılır gibi değil. Dürüst gazeteci ve siyasetçi bunu yapmayı, yalan söylemeyi kendine yakıştırmaz!)