Penguenler bile suçlu!
.
AKP Ankara Milletvekili Haluk Özdalga “gerçekleri gördüğünü” anlatan ve Hükümet’in olaylara farklı açıklamalar bulma gayretini eleştiren bir açıklama yapmış. Büyük cesaret doğrusu, AKP içinde Başbakan’ınkini desteklemeyen görüş bildirmek “parti dışında” olup da gerçeklerden söz edenler kadar, hatta daha büyük risk taşıyor. Adına “milli iradenin tercihi” denilen ve lakin “genel başkanların tercihi”nden başka bir şey olmayan seçimler için büyük tehlike ama her şeyi göze alıp doğrulardan sapmayanlar hala var, şanstır ülke adına.
“Haberciyim” diye geçinenlerin bile yağcılık yapmak, bir avanta kapmak için; adı üstünde “CNN International”, yani “Uluslararası CNN”e, tüm ülkelerdeki olayları ekipler-kameralar göndererek yakından izleyen bir yabancı kanala “senin ne işin var Reyhanlı’da, ne işin var Taksim’de” diyebildiği (Newsweek, The Economist, Time gibi dergilere, NewYork Times, The Guardian, Financial Times gibi gazetelere “bu konuyu neden yazıyorsun” demek gibi) ortamda Haluk Özdalga ’ya helal olsun doğrusu! O arkadaşa da farklı bir “helal olsun”!
Hayali düşmanlar
Özdalga’nın sözleri özetle şöyle; “Gezi Parkı eylemlerinin komplo teorileriyle açıklanması ilk bakışta bir rahatlama duygusu sağlayabilir. Ancak her populist eylem gibi sonunda onu kullanana zarar verir. Hayali düşmanlar yaratarak öfkeyi tahrik eder, yanlış yapmaya sevk eder, olayların gerçek nedenini anlamayı engeller. Gezi olaylarının arkasında ‘faiz lobisi’ olduğu iddiası elde bilgi varsa somut isim ve belgelerle açıklanmalıdır”.. AKP Milletvekili burada “faiz lobisi” ve buna benzer gerçek dışı komplo iddialarının inandırıcı olmadığını, bunlara başvurulmaması gerektiğini söylüyor ki en usta bankacılar bile “faiz lobisi” çıkışını kimsenin anlamadığını belirttiler.
Oysa Gezi olaylarıyla ilgili tüm miting ve grup konuşmalarında o “hayali düşmanlar”ın halkın kendisi ve bu ülkenin kendi gençleri olduğu ortadadır maalesef. Üzerine asit sıkıldığında, tekmelerle yumruklarla hastanelik edildiğinde bile o gençlerin 10-15’i birlikte saldıran polise karşı koymadığı, zaten koyamayacağı da video kayıtlarıyla TV’lerde (bir-iki kanalda tabii) görülmüştür.
Divan Otel’in suçu ne?
Düşünün, en karşı görüşte olanlar da düşünsün; “insanlığı varsa eğer” savaşta bile yaralılara, beyaz bayrak açanlara “düşman” ateş etmez, hatta o yaralıyı tedavi eder, öyle değil mi? Gezi Parkı’na, Taksim’e veya Antalya’daki gençlere, kadınlara, çocuklara “göz çıkartan, insanları beyin üstü yere çakan” tazyikli sularla, biber gazı ve bütün vücudu yakan asitli solüsyonlarla saldırılıyor. Yaralananlar doğal olarak çevredeki kafelere, otellere, evlere, oto parklara kaçıyor. Polis “görevinin göstericileri dağıtmak” olduğunu hesaba katmadan “kaçanları ve yaralıları” binaların içine kadar kovalıyor, sanki öldürmeden bırakmayacak.
Ne yataklığı yahu?
Bu durumda, kaçtıkları mekanın sahibi, “düşmana bile yapılması gereken” yardımı yapmaz, yaralılara kapısını açıp onların tedavi edilmesine imkan tanımaz mı? Gezi Parkı’nın bitişiğinde olan Divan Otel gibi oteller istemeden olayların içinde kaldılar ve insanlar akın halinde içeri hücum edince bunu yaptılar, taraf tutmadıkları polise günlerce yemek vermelerinden, kapılarını onlara da açmalarından belli değil mi? Olaylar nedeniyle büyük maddi kayba uğramaları yetmiyor gibi hala “Polisle çatışanlar oraya sığındı, yasalarda yataklık suçtur” demenin alemi var mı? Bunu söyleyenin en ufak haklılığı olduğu düşünülebilir mi, sizin oteliniz olsa “bunlar yaralı ama gösterici, kapatın kapıları” mı diyeceksiniz? Protesto yaptılar diye “vatandaşınız” olmaktan mı çıktılar?
Öyle inanılmaz ki bütün bunlar, olayların tavan yaptığı saatlerde Hükümet’ten korkusundan “penguen belgeseli” göstererek tarihe geçen, alay konusu olan kanalları bile “onlar da gösterileri desteklemiş sayılır” diye suçlayabiliyorlar. Ne tavsiye ederlerdi acaba, “Titanic” filmi kurtarır mıydı? Olayları gösterseler ne denecekti?
Penguenler suçlu, oteller suçlu, doktorlar, avukatlar, yabancı basın, devlet şiddetine karşı çıkan Batı suçlu.. Tek suçsuz da “asıl suçlular”.. Onlar “destan yazdılar”.. Bu mudur yani? Peki grup konuşmasında söylenen “Şiddete başvuranlar her daim kaybetmeye mahkumdur” sözü ne olacak? “Şiddetin sahibini” dünya haykırırken, Claudia Roth’dan, ABD’li gazetecilere kadar olayları içinde yaşayanlar anlatırken bu tanımı göstericilere mal etmeye kim inanacak?
Bugüne bakın siz
Hükümet üyeleri rakiplerini suçlamak için bugünden örnek bulamayınca tarihi araştırıp onları 76 yıl önceki Dersim olaylarının sorumlusu yaparken biraz da “bugünle ilgili” özeleştiri yapsalar iyi olur. Dersim’de “karakollar, köprüler yakılmıyor, askerlerin onlarcası öldürülmüyor, jandarma bölüklerine pusular kurulmuyor” muydu?. Masum insanların da ölmesi elbette üzücüdür, yapılan doğrudur demiyorum ama yıllarca bölgede terör estirenleri unutup o yıllardaki “devlet kararı için” bugünün partisini suçlamak yanlıştır.
Bugün de terör ülkeyi tehdit ediyor, Haluk Özdalga’nın sözlerindeki haklılığı düşünerek gerçekleri görseler iyi olur!
Twitter, Facebook, Google..
Başbakan Erdoğan konuşmasında “10 milyon 600 bin” adet tablet bilgisayar vermeleriyle ilgili önemli bir adım atıldığını söyledi.. Güzel de aynen “Akdeniz Oyunları için yapılan yatırım, TOKİ’nin ucuza ve taksitle satılan evleri, metro, köprü ve diğer yatırımlar” gibi bilgisayarlar da AKP’nin kasasından değil, milletin cebinden, devlet kesesinden yapılıyor. Hep “böyle değilmiş gibi” anlatıldı ama seçim yaklaşırken artıyor bu “Biz yapıyoruz, onlar yapmıyor” söylemleri.. İktidar sizde ve iktidarlar “bunları yapsın diye” seçiliyor, 21’inci yüzyılda aksi düşünülebilir mi? Milletin omzuna yüklenen borçlarla yapıldığını da unutmayalım. Bilgisayar konusu daha da düşündürücü.. Sosyal medya “bela” olarak görülürken, Twitter-Facebook kullanan insanlar sanki “Besmele çekmez, Allahu ekber demezmiş gibi” sunulurken (bilgisayar kullananlar dinle alakasız ise dağıtılanları kim kullanmak ister), kullanıcıların yakından ve hatta MİT ile izlenmesi, fişlenmesi gündeme getirilirken bu bilgisayarlar ne işe yarayacak? Bir de “Google” tu kaka ilan edilirse gençler ayna olarak camlarına bakacaklar zahir!