Orada ‘Baltacılar’, burada ‘Palacılar’!
.
Gezi Parkı ’nın Topçu Kışlası’na çevrilmek istenmesi nedeniyle çıkan ve günlerce süren olaylardan sonra Park yenilendi, çiçeklerle cicilendi ve sanki ilk kez açılıyormuş gibi açılış yapıldı. Ki yeni olaylara davetiye çıkarmaktan başka bir anlamı yoktur bunun.. Açılıştan bir gün önce Cumartesi akşamı Taksim Dayanışma Grubu’ nun çağrısıyla kalabalık gruplar yine Taksim’de toplandılar, yine polis orduları oradaydı, yine biber gazı, yine TOMA’larla su, yine gözaltına almalar, eksiksiz herşey yerindeydi ki..
Daha önce, Gezi Parkı’nın boşaltıldığı gün ortaya çıkmış ve göstericilerin arkasından koşmuş ve CHP ilçe binasına saldırmış olan “eli bıçaklı-sopalı gruplar”ın benzeri fırladı.. Bir farkla, bu kez bıçak da değil, palalar var ellerinde.. Hani Mısır ve Suriye’de elinde baltayla halka saldıran “Baltacılar”ın yerine Türkiye’de “Palacılar” türedi dense tam yeridir.
‘Vurun Kahpeye’ günleri..
Bu dehşet verici, ancak korku filmlerinde, barbarları konu alan filmlerde görülebilecek olaylar Taksim’de yaşanırken yine merkez medya ekranları, sözüm ona “haber” kanalları, daha da dehşet verici şekilde “haberden habersiz” havadaydılar, çoğu kişi Halk TV’den izledi.
Eli palalı yaratıklar yoldan geçen genç kızlara, kadınlara palayla saldırıyor, vuruyor, beline sırtına tekme atıyor ve POLİSS, “HALKIN POLİSSSİ” halka palayla saldıranları öylece izliyor, palalıların sırtına dokunuyor, arada bir göstermelik olarak ortada koşuyor. İnanılmaz bir görüntü.. Adeta “taassubun, yobazlığın vahşete dönüşmüş halini anlatan ‘Vurun Kahpeye’ filmi gibi..
Kameradan korkmuyorlar!
Bu inanılmaz olayda “polis-palacı dayanışması” yanında bir inanılmaz daha var ki o da palacıların yüzünü, kimliğini gizlemeye gerek duymaması..
Kameradan hiç çekinmeden yüzünü dönerek saldırıyorlar, demek ki “ülkenin her köşesinde milyonlarca insanın katıldığı Gezi direnişini bir tiyatro oyununa bağlayarak günlerce ekranlardan sanatçıları hedef gösteren”, doktorları-avukatları bile sürükleyerek gözaltına alanlar-aldıranlar bunlara dokunmayacak. Onlara terörist diyenler bunlara demeyecek, onlara her iftirayı atanlar burada göz önündeki dehşeti, vahşeti görmeyecek.. Gayet eminler..
Elinde “silah yerine karanfil veya su tabancası” olanlar DHKP-C’den başlayıp tüm terör örgütlerinin üyesi, “eli satırlılar” masum vatandaş..
Müslüman kardeşler mi geldi?
Ne bu gerçekten, Müslüman Kardeşler veya El Kaide Suriye’yi, Mısır’ı bırakıp buraya mı koştular şimdi de? İçişleri Bakanı Güler “Taksim’deki olaylar sırasında elinde sopa-satır ve palaya benzer aletlerle saldıran iki kişi yakalandı” diyor, ne benzeri, ta kendisi; satır ve pala .. İstanbul Valisi ise “iki kişi yakalandı, polisimiz her zamanki gibi görevini yapmaktadır ” demiş. Valla polisiniz görevini hakikaten çok iyi (!) yapmakta, birkaç ödül daha verin. O zaman belki palacıları öperler.
Ve TBMM ’de de birbirine giren, birbirini yaralayan milletvekilleri.. “Balık baştan kokar” sözünü ne güzel bulmuş atalarımız, bu gidiş kötü gidiş.. “Camide içki içtiler yalanı”nı bırakıp tabak gibi ortada olan “eli satırlılar”ı derhal tutuklamaları gerekir. Tam bunu diyordum ki haberi gördüm.
Palacılar serbest!
Elinde palayla, satırla vatandaşı kovalayan, yaralayan, yüzünü saklamaya da gerek görmeyen ve göz boyama gibi sadece 4’ü yakalanan “Türk Baltacıları” tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edilmişler ve mahkeme hepsini serbest bırakmış. Neymiş efendim “esnafmış, maddi zarara uğramış vs. vs..” Sorarsanız katillerin de kendine göre uygun bir mazereti vardır.
Yüzlerce insanı ve dahi milletvekillerini, gazetecileri, rektörleri, ünlü cerrahları, terörle mücadele etmiş onurlu askerleri hiçbir suçu yokken (ve yıllardır suç bulmaya uğraşmalarına rağmen bulunamazken) hapislerde çürüten, ölüm döşeğindeki annelerini-eşlerini görmelerine izin vermeyen mahkemeler demek ki satırla saldıran, yaralayanları serbest bırakıyor. Neden onları “özel yetkili mahkemelere” gönderip, evlerini didik didik ederek anında tutuklamıyorlar?
Bu kafayla ne Taksim eylemleri biter, ne de Gazdanadam Festivalleri.. Adaletin olmadığı yerde halkın en azından “ADALET ARAMA” hakkı vardır, bu olaydan sonra kimsenin de itiraz edecek hali kalmamıştır!
Mısır’daki gelişmeler hakkında konuşacak hali de...
Biz kim oluyoruz ki Mısır’a akıl vereceğiz!