Oda TV mahkemesinin ifadesi kabul edilemez!
.
Oda TV davasından tutuklanmış olan iki gazeteci daha; Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan da tahliye oldu.. Mahkeme “Üzerlerine atılı suçların niteliği ve tutuklu kaldıkları süreyi dikkate alarak” tahliye etti onları. Daha önce; Nedim Şener, Ahmet Şık, Müyesser Yıldız da serbest bırakılmıştı ama neden ve nasıl oluyorsa aynı mahkeme hala “Oda TV’nin sahibi” Soner Yalçın ile diğer sanıkların “tutukluluğunun devamına” karar verdi.
Terkoğlu ve Pehlivan “TÜBİTAK’ın bilgisayarlar virüslü” raporu ile savunma yapmışlar ve Mahkeme Başkanı “Rapor yazıyorsun tam yaz yani.. Yarım yamalak yazma.. Bu dosyalar virüsle gönderildi de.. Sorun buradan kaynaklanıyor, biz bilgisayar mühendisi değiliz” diyerek TÜBİTAK’a kızmış.
ORGANİZE KOMPLO DEĞİLSE NE BU?
Barış Pehlivan ise tahliye öncesi yaptığı savunmada “Organize komplo sonucunda 20 aydır sanık sandalyesinde karşınızdayım, delil karartma yok, deliller toplandı, ben neden hala tutukluyum” diyor. Bir (ve birçok) insanın hayatından, özgürlüğünden, ailesinden, mesleğinden çalınan 20 ay.. Demir parmaklıklar arkasında, berbat şartlara sahip küçücük hücrelerde geçen 600 gün, yaklaşık iki yıl.. Bunun ne demek olduğunu “kendinizi o haksız yere hayatı çalınan tutukluların yerine koyarak”, empati yaparak anlayabilirsiniz ancak.. Kaldı ki suçu olmadığı halde bundan çok daha uzun süre “tutuklu”luk çektirilen onlarca kişi var.
Şimdi durum buyken ve “bilgisayarların virüslü olduğu” raporlarla ortaya konmuşken bu insanları hapis halde bekletmenin sorumluluğu öyle TÜBİTAK’a çıkışmakla filan bağışlanacak sorumluluk değildir. Ne demek “Tam yaz, virüsle gönderildi de, vs”, ne demek bu? Hangi hukukta insanları ülkenin “bilim kurulu” yanlış rapor yazıyor diye hapiste tutabilirsiniz ve bunu mazeret gösterebilirsiniz? Ayrıca TÜBİTAK’ın yapısı da diğer tüm kurumlar gibi baştan aşağı değiştirilmemiş miydi, kim seçti bu “yarım yamalak rapor yazan” bilimcileri?
Eğer Mahkeme Başkanı böyle söylüyorsa Yalçın Küçük’ün TÜBİTAK için söylediklerine kim ne diyebilir? Ve bu tabloda Barış Pehlivan’ın “organize komplo” sözünü kim haksız bulabilir?
GENEL YAYIN YÖNETMENİ BIRAKILINCA..
Durumun garabetine bakın ki Barış Pehlivan Oda TV’nin Genel Yayın Yönetmeni, Soner Yalçın ise sahibi.. Bir gazete veya internet sitesinin asıl sorumlusu sahibinden önce genel yayın yönetmenidir, komuta ondadır. Eğer Pehlivan “üzerine atılı suçların niteliği”ne ve içeride kaldığı süreye bakarak tahliye ediliyorsa Soner Yalçın ve diğer isimlerin neden tutuklu bırakıldığının, tüm sanıkların 7 aydır neden bu raporu tutuklu olarak beklediklerinin hesabı topluma verilmelidir.
Müyesser Yıldız Oda TV davasından tahliye olduğunda “Beni neden tutukladılar, neden bıraktılar hala bilmiyorum. İçerdeki arkadaşlarıma üzüntümden kendi tahliyeme sevinemiyorum” demişti. İnsanların hayatı kimsenin oyuncağı olamayacağına göre “neden tutuklayıp, neden bıraktıklarını” sadece TÜBİTAK’a kızarak açıklayamazlar. Ve tabii “Balyoz” ve diğer davalarda da “bilirkişi raporlarına rağmen, onlar yok farzedilerek” sivil-asker yüzlerce kişinin hapiste tutulduğunu unutmayalım.
Eğer Türkiye’nin hukuk devleti olmasından tümüyle vazgeçildiyse onun için de konuşmaya artık gerek yok demektir ama “hukuk devleti” diyeceklerse bu mahkemelerin üyeleri yaptıklarının hesabını gerçekten hukuk karşısında vermek zorundalar. Çıkarılan “mahkemelerin yaptıklarının hesabını ancak devlete sorabilirsiniz” şeklindeki kanuna güvenerek bu toplumun saygın ve masum insanlarına bunlar yapılamaz!