Müebbeti ‘gençleri yok edenlere’ verin!
.
Gezi olayları sırasında Eskişehir’de kendisine yapılan saldırıda hayatını kaybeden, daha üniversite birinci sınıftaki Ali İsmail Korkmaz’ın öldüresiye dövüldüğü dakikaları gösteren video yayınlanmaya başladığından beri halkın tepkileri durmak bilmedi. Nasıl dursun, nasıl yürekler dayansın, aslan gibi genç aralarında polisin, fırıncının, pidecinin vs. (hakikaten “vs” onlar) bulunduğu bir caniler grubu tarafından tekmelerle dövülüyor, yerlerde sürükleniyor.
Neyse ki Jandarma kriminal laboratuvarı görevini yapmış ve olaya karışanların görüntüleri net şekilde ortaya çıkmış. Şimdi herkes “orada bulunan ve saldırıya karışan tüm suçluların en ağır cezaları almasını” bekliyor. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını işte bu suçlular hak ediyor, bekleyelim ve görelim..
Vali istifa etmeyecek mi?
Halkın bir beklentisi daha var; “Arkadaşları dövüp polisin üstüne atmış olabilir” gibi bir iftiradan başlayarak her aşamada bir başka anlamsızlığa imza atan, kendi sorumluluğunu saklamak için daha soruşturma aşamasında “polis yapmış olamaz” diyerek yargıyı etkileme suçu işleyen Eskişehir Valisi’nin istifa etmesi.. Sadece ilk cümlesi bile yetmiş toplumda bu talebin doğmasına.
Kaymakamı da soruşturun!
Dehşet olaylar yaşandı, Suriyeli 3 şoförü kurşuna dizen El Kaide üyelerinden farksız şekilde gençlere en acımasız saldırılar yapıldı ve Kaymakamlık “Korkmaz’ı tedavi etmeyen doktor ile ‘adli vaka olduğu için ifadesini alması gerekirken almayan’ hastane polisi” hakkında savcılığın soruşturma yapmasına izin vermiyor. Öyle bir tablo ki “izin vermeyen kaymakam”ın da anında soruşturulması gerekir (aslında Vali’nin de..) Ne demek “izin vermiyor” ? Ortada suç olduğuna göre , bir genç insan hayatını kaybettiğine göre ne demek? Batı ülkelerinde sokak hayvanlarına bile yapsanız 8-10 yıl hapsi alır, içeri tıkılırsınız.
Önce kendi gençlerimiz!
Henüz 17 yaşındaki Ali Tombul İzmir’den İstanbul’a gezmeye gelmiş ve 8 Temmuz’da arkadaşlarıyla Gezi Parkı’nın yeniden açılışına gitmek istemiş .. Fotoğrafına dikkatle baktığınızda çocuk gibi görünüyor, o kadar genç.. Ne bilsin daha yolda parka doğru yürürken bir biber gazı kapsülüyle kafasından ağır şekilde yaralanacağını.. 22 gün yoğun bakımda kalıp kafatasından kemik çıkarılacağını..
Neyse ki o ölmemiş, kenarından dönmüş ve hastaneden çıkabilmiş. Ama onu yaralayan polisin de, diğer gençleri yaralayan veya öldürenlerin de, İstiklal Caddesi’nde bir genci tutarak sakallı birine taşlarla dövdüren ve yardım eden polislerin de, sakallının da, hepsinin cezalandırılması gerekiyor. Kendi gençlerimize zarar verenler cezalandırılsın ki başka ülkelerde de benzerini yapanlara laf söyleyebilelim. Ve “adalet” ve “hukuk devleti” görülebilsin.. Mesele budur!
Bitlis Valisi’ne teşekkür!
Keşke her gün kafamdan geçenleri, yazmak istediğim ve aslında kafamda yazıp bitirdiğim tüm yazıları kağıt üzerine aktarıp sizinle paylaşabilseydim. Ama öyle çok olay öyle hızla gelişiyor ki düşündüğünüzü yazamıyorsunuz. Zaten ne zaman yetiyor, ne sayfalar..
Mesela kaç gündür Bitlis Valisi Veysel Yurdakul’a teşekkür yazmak istiyorum, ancak başarabildim. Bildiğiniz gibi HAYTAP (Hayvan Hakları Federasyonu) Türkiye’nin her ilini dolaşarak sahipsiz hayvanların korunmasına, onlara uygulanan şiddeti önlemeye çalışıyor. Bitlis’ten verdikleri haberde “barınaktaki hayvanların kızgın güneş altında olduğunu ve üstlerinde bir tentenin bile bulunmadığını, defalarca talep etmelerine rağmen bunun sağlanmadığını” bildirmişlerdi.
Medeni ülke istiyorsak..
Ben de Vali Veysel Yurdakul’u arayarak konuyla ilgisini rica etmiştim. Sayın Vali hemen ilgilenmiş ve bir gölgelik yapılmasını sağlamış. Kendisine hem barınaktaki canlar adına, hem kendi adıma çok teşekkür ediyorum. Bir ülkenin medeniyet göstergelerinin biri de hayvanlara nasıl muamele edildiğine bakmaktır. HAYTAP bu ülkenin çok önemli bir “sivil toplum kuruluşu” zira bu kuruluştan daha ciddi şekilde hayvanların yaşam hakkına sahip çıkan yok, o zaman biz de onlara sahip çıkmalıyız ki el ele bir sonuç ortaya çıkabilsin.
HAYTAP gönüllülerinin tüm barınakların tüm bölümlerine girip izlemeleri ve örneğin Pazar günleri hayvanları “sadece sevmek” için bile orada zaman geçirmeleri engellenmemeli.. Ümraniye Barınağı’nın veterineri Serdar Bey gibi “Ben HAYTAP’ın denetimini kabul etmiyorum” demeye hiçbirinin hakkı olmamalı, tam aksine veterinerler HAYTAP’la koordinasyon içinde çalışmalı ve onların sorularını cevaplamalı, iyi niyetli hayvan sever insanların ilgisi “doğru çalışıyorsa” bir veterineri rahatsız etmez zaten.. Ve ayrıca; gazeteciler izlemezse, ilgili kuruluşlar izlemezse, hataları kim ortaya koyup düzeltecek?
Milas, Bodrum, Gümüşlük
İki yaz önce Milas Hayvan Barınağı’nın şartlarının kötü olduğu, hayvanların aç bırakıldığı haberi çıkmış, ben de bu haberden sonra kalkıp ani bir ziyaret yapmıştım. Şu anda aynı başarıyı sürdürüyorlar mı bilemem ama kısa süre içinde kendilerini hemen düzelttiklerini ve hayvanlara normal şartlar sağladıklarını görerek yazdım. Yine “bir gün ansızın” gidebilirim. Torba yakınlarındaki Bodrum Barınağı da genç ve idealist bir veteriner hekimle süper şartlardaydı. Köpekler rahat şekilde gündüzleri bir bahçede tutuluyor, geceleri ise kapalı bölümlere alınıyordu.
Geçenlerde bir doktor arkadaşımız Bodrum Gümüşlük’te de insanların sokaklarda birçok köşeye “su ve mama” koyduklarını, hayvanları korumak için herkesin gayret gösterdiğini anlattı. Bodrum’da site, otel ve restoranların çoğu hayvanlardan kurtulmak için onları ormanlara atacak kadar insafsız davrandığı için “medeni ve duyarlı” davranışlar takdiri daha da çok hak ediyor.