Mısır’dan çıkaracak ders yok mu?
.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç “Geçmişte yaşanan tecrübelere bakarak Mısır halkını çok daha iyi anlıyoruz ve tahlil edebiliyoruz” dedikten sonra şunları söylemiş: “Bir zamanlar ordu darbe yapsın diye bekleyenlerin uslandığını zannediyorduk ama kanlar depreşiyor. Bir yerlerdeki bu olayları görüp ‘ah bizde de darbe olsa’ özlemi çekenler var. Başta Ana Muhalefet Partisi olmak üzere, medya, siyasetçiler ve demokrasi özlemi çeken insanların çıkaracağı çok ders var”..
Elbette geçmişte Türkiye’de yapılan darbeler kötü ve demokrasiye sekte vuran olaylardı ama 12 Eylül darbesinden sonra 33 yıldır böyle bir olay yaşamadı Türkiye.. Yani darbeye karşı çıkarken bir başka haksızlığa ve anti demokratik uygulamaya; şu anda yüzlerce sivil ve askerin haksız-hukuksuz şekilde içeri tıkılmış olmasına alkış tutulamaz. Hele de darbeleri yapan Genelkurmay Başkanları veya “darbe hazırlığı vardı” iddiası olan dönemlerin Genelkurmay Başkanları dışarıda dolaşır ve sorumlu tutulmazken..
Kim suçlanıyor acaba?
Hükümet’in “Mısır halkını anlıyor” olması güzel bir durum ama “ordu darbe yapsın” diye bekleyenlerin kim olduğunu adıyla sanıyla söylemeleri lazım.. Geçmişte de “bir gazetecinin veya mankenin” sözlerini (bidon kafa, göbeğini kaşıyan adam, dağdaki çoban gibi) alıp milyonlarca insana mal ettikleri oldu. Şimdi kimin cümlelerini medyaya mal ediyorlarsa açıklasınlar, medya hakkında bu şekilde genelleme yapmaları hiç dürüst değil.
Ana Muhalefet Lideri Kemal Kılıçdaroğlu “Mısır’daki darbe Tahrir Meydanı’nın demokrasi üretmesine engel olmuştur. Bir darbeci gelip halkın demokrasi, özgürlük istemesine, seküler sistemi savunmasına sekte vurmuştur” dediğine göre onun çıkaracağı bir ders de yok.. Ama “dini siyasete alet eden” siyasetçiler ve medya kesimini kastediyorsa (!) söyledikleri çok doğru.
İşte ders!
Onların Mısır’dan alacağı ders var. Mısır’da “Seçimi kazandık şimdi rejimi istediğimiz gibi dönüştürür, aşırı dinci, İslamı istismar eden örgütleri her yere yerleştirir, anayasayı bile keyfimize göre değiştiririz” diyen Mursi’yi istemeyen, seçime kadar ülkelerinde onarılmaz değişikliklerin yapılacağına inanan milyonlar sokağa dökülmüştür. Askerin yönetime el koymasına demokrasi yanlısı olan herkes karşı çıkar ama “milyonların sokağa dökülmesi” halkın tepkisidir, daha önce Mübarek giderken o kalabalıkları alkışlayanlar şimdi farklı şey söyleyemezler.
Seçim yapılırsa Mursi yine Müslüman Kardeşler’in yardımıyla ve “din istismarıyla” seçim kazanabilir ama bu bile Mısır’ı istikrara kavuşturmayacaktır. Ta ki “gerçek demokrat” bir hükümet ve lider çıkana kadar. “Alacağımız dersler”e dikkat edelim lütfen!
Sakın Esad gibi olma!
Başbakan Yardımcısı Arınç Mısır’da “yeni gelecek lider ve hükümete uyarı”da da bulunmuş.
“Hiçbir şekilde siyasi tutuklama ve gözaltılar yapılmamalıdır. Bunların hiçbirinin adaletle ilgisi yok. Başbakan 1 yıl hapse mahkum edilmiş (...) Ordu ve silahlı güçler hiçbir şekilde halkına karşı Esad’ın yaptığı gibi şiddet kullanmamalı, halkın taleplerine kulak verilmelidir” diyor. Ordu Mısır’da halkın demokratik gösterilerine, tepkilerine müdahale etti, darbe yaptı. Gözaltı ve tutuklama yapılmamalı, tamam.. Da ordu darbe yapmadığı, kimse darbe yapmadığı halde yüzlerce insanın havasız koğuşlara 5-6 yıl tıkılmasına, “hukuka aykırı diye kaldırdık” dedikleri özel yetkili mahkemelerin hala bu işkenceleri sürdürmesine, milletvekillerinin bile çıkmaması için yapılan oylamalara ne diyeceğiz?
Gezi gösterilerinde “kendi halkına, hem de gençleri beyninden vurup öldürecek kadar şiddet uygulayan silahlı güçler”in kutlanıp, ödüllendirilmesini, doktorların-avukatların sorgulanmasını, sanatçıların hala bıkıp usanmadan ekranlardan hedef gösterilmesini nereye koyacağız? Bu olayda “halkın taleplerine kulak vermemek” ne olacak?
Demokrasi uyarısı yapabilmek için “kendi ülkende demokrasiyi sağlamış olmak” gerekir, aynı olayların yaşanmıyor olması gerekir, aksi takdirde “trajikomedi” diyorlar buna!