Mehmet Akif cumhuru tanımış!
.
Biraz tatil yapayım dedim ama “CUMHURİYET BAYRAMI”mızda olanlara dayanmak ve üzerinde durmadan geçmek mümkün değil, bir hafta bitmeden başladım yeniden..
Parçalanmış ve yok olmanın eşiğinde bir ülke ve saltanat rejiminden özgür ve güçlü bir devlet yaratan ve bunu “Cumhuriyet rejimi” ile taçlandıran “büyük Ata”ları ve tüm atalarıyla gurur duyan bir millet (cumhur) var ortada.. Kendisine miras bırakılan bu gururu da “Cumhuriyet’in ilan edildiği gün” coşkuyla yaşamak, aynı zamanda bu büyük başarıyı yoktan var eden kahramanlara minnetini göstermek istiyor..
Ama inanılmaz, akıl almaz, dünyada benzeri olmaz şekilde “devletin başındakiler” tarafından bu coşku ve istek engelleniyor.. TBMM’nin açıldığı ve Cumhuriyetin ilan edildiği başkent Ankara’da “istihbarat var, Valilik istihbarat almış” mazeretiyle halkın “ilk Meclis” önünde toplanması, hatta Atatürk’ün naşının bulunduğu (hala yaşatıldığı için “mezarı” diyemiyorum) ve her zaman özgürce koştuğu Anıtkabir’e gitmesi bile yasaklanıyor.
BAYRAĞA TEKME!
Öyle yasaklanıyor ve öyle önlemler alınıyor ki polis Ankara Ulus Meydanı’nda toplanan ve yürüyüş yapmak isteyenlere biber gazı ve tazyikli su sıkıyor.. Elinde Türk Bayrağı olan vatandaşlar polis tarafından tekmeleniyor. Birinci Meclis Binası’na yürümek isteyenlere de Anıtkabir’e yürümek isteyenlere de biber gazı ve tazyikli su sıkılıyor.. Sanki polisin karşısında “vatandaş” değil de düşman askeri var, öylesine bir hırs ve kararlılık söz konusu..
Diğer illerden başkentteki yürüyüş ve kutlamalara katılmak üzere yola çıkan kalabalıklar da polis tarafından otobüslere izin verilmeyerek, sorunlar çıkarılarak engelleniyor, araçlar zorla otoparklara çekiliyor..
Atatürk anıtlarına çelenk koymak isteyen siyasetçiler de polis engeliyle karşılaşıyor, çelenkler bile kavga dövüş konabiliyor..
HANGİ ÇILGIN ZİNCİR VURACAK?
Ve sonunda tüm engellemelere, tüm yasaklara-tehditlere rağmen beklenen oluyor.. Millet aynen; Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşı’nda “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım. Kükremiş sel gibiyim bendimi çiğner aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım” diyen dörtlüğünde ifade ettiği gibi “hiçbir zincirden etkilenmeden, bendini aşarak, enginlerden taşarak” yüz binlerle sokaklara dökülüyor.
İzmir’de 200 binden fazla vatandaş Cumhuriyet Bayramı’nı coşkuyla sokaklarda kutluyor. İstanbul, Ankara ve diğer illerde de yüz binlerce kişi sokakta..
TARİHE GEÇECEK FOTOĞRAF!
Ankara Ulus meydanında “tarihe geçecek bir fotoğraf” var; Ortada polis araçları ve sıkılan tazyikli su, etrafında hiç umursamadan yürüyüşe devam eden kalabalıklar.. Ellerinde Atatürk posterleri ve bayraklarla Ankara sokaklarından akın akın, iğne atsanız yere düşmeyecek şekilde Anıtkabir’e koşan on binler.. İşte o an, kim ne derse desin o tablo insanın ulusuyla göğsünün kabardığı bir gurur tablosudur.. Her ne kadar siyasi hale sokulmaya çalışılsa da “Helal olsun size, İstiklal Marşı’mızın gerçeğe uygunluğunu ispatladınız” dedirten fotoğraftır.
CHP’YLE İLGİSİ YOK
Başbakan Erdoğan “Cumhuriyeti cumhur korur.. Yaşananlar Cumhuriyet Mitingleri’ne benziyor... CHP kaybeder” dedi.. “Cumhuriyeti, cumhurdan kurtarıp kendi tekeline almak isteyenlerin yürüdüğünü” söyledi.. “Sokağı terörize edenler” dedi.. Hepsi çok şaşırtıcı sözler, herhalde polisin engellemesi başarılı olamayınca aceleyle, hazırlıksız söylendiği için olmalı.. “Cumhuriyeti cumhur korur” kısmı doğru ama aynı cumhurun “Cumhuriyetiyle övünme, gurur duyma, onu özgürce, gönlünce ve coşkuyla kutlama hakkı” da vardır, onu kendisine armağan eden atalarını anma hakkı da..
Milyonlarca vatandaşın ülke genelinde (yasaklara-engellere rağmen) bunu israrla yaptığı, hakkını kullanmasına konulan ipoteği dinlemediği görülürken Başbakan’ın hala “Cumhuriyet Mitingleri” benzetmesi yapması veya “CHP’ye mal ederek halkın tepkisini anlamıyor gibi davranması” inandırıcılıktan uzak olduğu gibi gelecek adına da endişe verici görünüyor.
‘OY’ HERŞEY DEĞİLDİR!
Tepkiyi o herkesten iyi anlamalı ki gelecekte bu tür baskılardan vazgeçilsin. Başbakan 29 Ekim’den önce de “yürüyüşlerin, sokak kutlamalarının yasaklanması” konusunda “CHP’li belediyelerde yürüyüş olabilir” demişti ki bu da bir başka yanlıştı.. Ve asıl Başbakan’ın bu sözleriyle Cumhuriyet Bayramı “bir partinin tekeline” sokulmuştu.. Oysa Cumhuriyet tüm toplumun, milletin Cumhuriyeti olduğuna göre bayramı da herkesin bayramıdır ve sokaklarda kutlayan “cumhur”un “cumhur olmadığını” iddia etmek de anlamsızdır.
O milyonlara “ulusalcılar” veya “Kemalistler” gibi tanımlar yakıştırabilmek, “hükümet bu baskı ile puan kaybetmez” diyebilmek, her şeyi ve hatta olmayacak baskıları “oy hesabına göre” değerlendirmek ise ancak Türkiye gibi değerlerini kaybetme noktasındaki ülkelerde görülür.
GACUR GUCUR
Hüseyin Çelik’in “Bürokratik Cumhuriyet’ten demokratik Cumhuriyet’e geçişi hazmedemeyenler sesini yükseltiyor. Paslı çivileri söktüğünüz zaman gacur gucur ses çıkar. Bu çıkan gacur gucur seslerin anlamı da budur” sözleri de “demokratik” kelimesine yeni bir tanım aramayı gerektirecek kadar çelişkilerle dolu..
Milletin, yani dillerden düşürülmeyen “cumhur”un, kendi iradesiyle kendisini yönetmesini sağlayan rejimin gelişini kutlamak istemesiyle “paslı çivi sökmek” arasında nasıl bir bağlantı olabilir? Yoksa “demokratik Cumhuriyet”ten kastı polisin “milleti biber gazı ve tazyikli su” ile engellemesi, bayraklı vatandaşı tekmelemesi midir?
SADDAM, ESAD VE SONRA?
Dünya bu tür olayları Arapların baskı rejimlerinde görüyordu, şimdi Türkiye’de de görür oldu.. Biz Saddam’ın, Esad’ın ülkelerinde olanlara acırken benzerini kendi halkımıza mı reva görecek ve acınası hale düşeceğiz? Bunu yaparken ne hakla bir yandan da “Esad’ın halkına yaptıklarını” eleştireceğiz?
2012 yılının Cumhuriyet Bayramı’nda yaşananlar gerçekten de Cumhuriyet’e hiç mi hiç yakışmadı, umalım da gelecek yıllarda bir daha yaşanmasın! Sevgili okurlarım, Kurban Bayramınızı kutlamıştım, geçmiş Cumhuriyet Bayramı’nızı da kutluyorum. Daha nice yıllara İnşallah!