‘Kıyak yasa’dan çekilmek doğrudur!
.
İki gün üst üste yazdığım gibi mevcut haliyle milletvekilleri ve ailelerine zaten fazlasıyla ve “ömür boyu” kıyak yapan yasanın bir de üstüne “estetik operasyon ödemeleri” gibi olmayacak hakları devlete-millete yüklemeleri büyük haksızlıktı ve tepkiler de büyük oldu.
Bunun üzerine MHP, CHP ve daha sonra BDP yasa teklifinden imzalarını çekmişler.. Buna karşılık AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli ise “Biz attığımız imzanın doğru olduğuna yürekten inanıyoruz. İmzamızın arkasındayız” açıklaması yapmış.
28 Şubat’ta ne oldu?
Atılan imzaların ya da verilen sözlerin arkasında durmak güzel de eğer bu imza yanlış bir kararın, yasanın altına atılmışsa geri çekmeyi bilmek daha da güzeldir. Bu yasa kesinlikle yanlış, hele de Türkiye gibi “milyonlarca yoksulu olan, şehit ailelerinin veya yaşlı insanların teneke barakalarda yaşadığı” bir ülkede toptan yanlıştır.
Mesela 28 Şubat’ta Erbakan ve Çiller’in başında olduğu hükümet MGK bildirisinin altına hiç itiraz etmeden imzayı basmış.. Sonrasında “herşey yolunda, olup bitenlerde bir hukuksuzluk yok” demiş.. Bu imzadan sonra aylarca görevde kalmaya devam etmiş..
Sorumlular dışarıda...
Ama bugün onların sorumsuzluğu yüzünden çok sayıda insan cezaevinde üstelik “iddianame” bile olmadan özgürlükleri ellerinden alınıyor. Hem de aynen 12 Eylül darbesi, 27 Nisan muhtırası veya Balyoz davasında olduğu gibi “asıl sorumlular” serbestken.. Karadayı Paşa dışarıdayken.. Ne büyük haksızlık!
O nedenle muhalefet partilerinin topluma, devlete sorun çıkaracak, haksızlığa neden olacak böyle bir yasada hatalarını anlayarak imzalarını çekmeleri takdire şayandır. Umalım ki AKP de “milletin tepkilerine, hassasiyetine” önem versin ve bu yasayı da “tek parti” olarak çıkarmasın!
‘Karışık çorba referandum’a hazırlanmak!
Artık “başkanlık sistemi” ya da Türkiye’de uygulanırsa ondan farksız olacak “yarı başkanlık” sistemi reklamları her köşeden ortaya çıkar oldu biliyorsunuz. Bunların neden Türkiye’deki mevcut siyasi sistemle son derece yanlış olacağını tüm detaylarıyla daha önce anlattım, hukuki olarak da kitaplardan okuyup öğrenmemiz gerektiğini belirttim. Çünkü bu kez de “parlamenter sistemin başkanlık sistemiyle değiştirilmesi” gibi çok önemli bir konunun başka “çok önemli konular”la aynı pakette, “karışık çorba” halinde referanduma sunulacağı görülüyor.
Herkesin iyi anlaması lazım, zira geçen referandumda biliyorsunuz “memura sendikal haklar”, “darbeleri yargılayacağız” gibi vaatlerin yanında “yargı reformu” adı altındaki (sonucunda “yargı bağımsızlığını” tamamen ortadan kaldıran) maddeler bir arada, halkın büyük çoğunluğunun asla anlamadan “Evet” diyeceği propagandalarla sunulmuştu..
Cumhurbaşkanını halk seçecekti!
Bu konularda değerli hukukçuların, üniversite öğretim üyelerinin görüşlerini alarak yazıyorum. Diyorlar ki; “2007 referandumunu aynı Hükümet halka sundu. ‘Cumhurbaşkanını bundan sonra halk seçsin’ dendi, halk kabul etti. Şimdi aynı iktidar, daha o referandumun uygulanmasına, yeni cumhurbaşkanı seçmesine fırsat vermeden bu kez ‘halk başkan seçsin, başkanın yetkileri cumhurbaşkanından da fazla olsun’ diye yeni bir referanduma gidecek.
Yani Erdoğan ‘başbakan’ ise ona göre, ‘cumhurbaşkanı olmak istiyorsa’ ona göre anayasa ve referandum yapılıyor. Oysa anayasalar ‘kişiye göre’ değil, ‘kurumlar ve ilkelere göre’ yapılır ve ayrıca Sezer ve Gül döneminde ‘cumhurbaşkanı yetkilerinin fazla olduğu ve kısıtlanması gerektiği’ söylenmişken şimdi “başkan yetkileri daha da fazla olsun’ deniyor.
Birbiriyle ilgisiz ve hepsi hayati önem taşıyan (devleti özerk bölge yönetimlerine bölme, başkanlık sistemi gibi) konuları bir arada referanduma sunmak dürüst ve hukuka uygun bir yöntem değildir. Ayrıca bu ağır teknik konuları her anayasa hukukçusu bile bilmek zorunda değilken halk nasıl bilebilir?”
Anlatılan ‘Başkanlık sistemi’ değil!
Bunları anlattıktan sonra “Hükümetin söz ettiği sistemin başkanlık sistemiyle de alakasız” olduğunu söylüyorlar.. Başkanlık sisteminde “muhalefet partileri” sadece seçimde rol oynuyor, daha sonra bir işlevi kalmıyor, bunu biliyoruz..
Onun yerine ABD’de olduğu gibi “GÜÇLÜ VE BAĞIMSIZ” bir yargı , “BAĞIMSIZ” ve yanlışlara tepki verecek bir medya var. (Partiler için de milletvekillerinin halk tarafından seçildiği ve özgür olduğu “disiplinsiz” parti sistemi ve ayrıca başkanın kararlarını veto edebilecek senato).
Parlamentoyu feshedecek...
Ama siz (yarı başkanlık bile olsa) eğer “cumhurbaşkanı aynı zamanda parti başkanı olsun, milletvekili adaylarını da belirlesin” diyorsanız , “başkan isterse parlamentoyu fesheder” diyorsanız bunun hiçbir sistemle alakası yoktur. “YASAMA VE YÜRÜTME TEK KİŞİ” haline gelecektir. İşte uzman hukukçular bunları anlatıyor.. Bilerek dinleyelim “siyasetçilerin anlattıkları”nı, yoksa yine “yetmez ama evet”çiler çoğumuzu yanıltabilir!