Kimin ezberini bozuyor bunlar?
.
Bu şahıslar korktuklarından mı yapıyorlar yoksa Güneydoğu’da devlet memurları, bürokratlar “teröriste ve terör örgütüne yağ çekme” modası mı çıkardılar belli değil.. Ülke arka arkaya saldırılara uğrayıp hayatını kaybeden gencecik askerlerine, şehitlerine ağlarken onlar çıkıp garabet laflar ediyorlar ve arkasından en az o laflar kadar garip yorumlar geliyor; “ezber bozan açıklama”..
Ezber kimin ezberidir, “terörist”e “terörist” demek veya terörist yerine saldırıya uğrayan “şehitlerine” üzülmek ezber mi sayılmaktadır ya da yeni bir tanım bulunmuştur da toplum mu bilmemektedir o da belli değil..
‘İNSAN DEĞİLSİNİZ’
Mesela son günlerde iki ezber bozan (!) konuşma yapıldı, bakalım bunlara.. Birincisi Siirt’ten Diyarbakır’a Emniyet Müdürü atanan Recep Güven’den.. “Ölen teröriste ağlamıyorsanız insan değilsiniz” dedi. Kısa bir süre geçti, bu kez Siirt Valisi Ahmet Aydın Öğretmenler Günü töreninde, bunları dinleyen, duyan öğrencilerin de kafasını karıştıracak şekilde benzer bir konuşma yaptı: “Allah korusun bir çocuk dağa çıktığı zaman bunun vebalini yüreğinizde hissetmeniz lazım. O çocuğa ben bir şeyler verseydim çıkmazdı”.
Emniyet Müdürü “Terörist”in tanımını bilmiyor olamaz.. Dünyanın her yerinde ancak “bir diktatör tarafından ezilen bir toplumda hak aramak için savaşan veya “düşman işgali altındaki ‘kendine ait’ toprakları geri almak için savaşan” gruplara “gerilla” denir. Demokrasi ile yönetilen, serbest seçim yapılan ülkelerde ise hak demokratik yollarla aranır. Bu ortamda eğer binlerce insanı katlediyor, okulları yakıyor, öğretmenleri kaçırıyor, güvenlik güçlerine saldırılar düzenliyorsanız adı “terör ve terörist”tir bunun..
Hangi nedenle olursa olsun bu eylemleri yapanlara ağlamayanlara da “insan değilsiniz” filan denemez. Evet, “18 yaş altındakilerin” dağa çıkmasının nedenleri tartışılabilir, Güneydoğu yeterince kalkındırılarak, terör örgütünün cirit atacağı ve aşiretler dahil herkesi tehdit ederek taraftar toplayacağı şartlardan yıllar önce kurtarılarak gençler de korunabilirdi.. O nedenle böyle konuşmalar yapan devlet memurları aslında öncelikle “10 yıldır” iktidarda bulunan Hükümet’i suçlamaktadırlar.
Bununla birlikte dağa çıkanlar arasında cinayetler işleyen “terör örgütüne sempati duyan veya bu şekilde ‘kahraman’ olacağını düşünenler” de olmadığı iddia edilemez. Bu durumda “her teröriste ağlama”yı mı öneriyorlar? Devletin emniyet müdürü, valisi, öğretmeni bunları söyler, teröre-teröriste sempati yaratmaya çalışırken diğer gençlerin de bu duyguları taşımasını mı hedefliyorlar?
VALİNİN GÖREVİ
Siirt Valisi’ne gelince.. Hükümet’i (ve geçmiş hükümetleri) eleştiriyor ama bir valinin görevi “teröre mazeret üretmek” değil, “halkın terörden korunması için görevini yapmak, çözüm üretmek, bölgesindeki askerler, polisler dahil herkesin güvenliğini sağlamak”tır.
“PKK’nın neden saldırdığı, katliamlar yaptığı, ne istediği” artık açıkça söyleniyor ama eğer gençlerin dağa çıkmaması için bir çözüm önerisi varsa bunu da, “vebal” konusunu da “Hükümet’le görüşerek” anlatır, Öğretmenler Günü konuşmasında değil.
Sapla samanı iyice karıştırdık ama bir sonu da olmalı bunun. Çocukluktan yeni çıkmış gencecik şehit askerler, binlerce şehidin beşikte kalan bebekleri, çocukları, direği yıkılan yuvaları için konuştukları neden hiç duyulmuyor acaba?
Öcalan’ın avukatları!
Okurumuz Efe Birol dün yazımın altındaki yorumunda soruyor; “Öcalan’ın devam eden davası yok. Hakkında yeni açılmış bir dava da yok ama avukatları rahat gitsinler diye İstanbul-İmralı arasında direkt vapur seferleri yapılacağı haberi çıktı. Neden?”
Mahkum değil “tutuklu” olan gazetecilere, milletvekillerinin aile ve avukatlarına bile özel araçlar tahsis edilmediğine göre bu soruyu soranlar haklıdır, cevabı kim verecek?
O da mahkeme, bu da!
25 Kasım Pazar “Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” idi.. Türkiye’de bu konudaki tablo ise içler acısı bir durumda.. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu 25 Kasım’da yayınladığı bildiride “2012 yılında ülkede yaşanan şiddet, önceki yıllara oranla ‘CİNNET’ halindeydi” diyor. Nasıl olmasın ki bu ülkede genellikle “kadına ve çocuklara karşı şiddet” teşvik ediliyorsa elbette sonuç da bu olacak. Mesela çocuk tecavüzünde son olaylardan ikisini paylaşalım.
Samsun’da ilköğretim okulu öğrencisi 3 kız çocuğunu evlerine götürüp “taciz eden” 2 sanığa Samsun Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 33 yıl ve 43 yıl 6 ay hapis cezası verilmiş. Bravo o mahkemeye, nihayet ülkede adaletin hala tümüyle yok olmadığını gösterdiği için..
Ama hep söylüyorum, “taciz” değil, “tecavüz”, yazın şunu doğru adıyla.. Biri eski öğretmen olan o canavarlar tecavüz etmemiş olsalar bu kadar ceza (almaları gerekse de) almazlardı yine de..
SAKARYA FACİASI
Sakarya’da 15 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz eden “26’sı 18 yaş altı”, 2’si ise polis 34 sanıktan tutuklanan bile yok. Polisler ortadan kayıptı, biri yurt dışına kaçmış (dönünce yeni görev verirler artık), diğerinin ise “Konya’ya ilçe emniyet müdürü” olarak tayin edildiği duyulmuş.
22 Kasım Perşembe Sakarya Adliyesi’nde duruşması yapılan dava için “kadın gazeteciler ve kuruluşlar yakından izliyor” demiştik, son tutukluları da serbest bırakmışlar, sonraki duruşma 7 Mart’a atılmış. İşte Samsun’daki de mahkeme, Sakarya’daki de mahkeme, aradaki fark da ortada..
SUÇLU POLİSE ÖDÜL
Mahkeme suçluları serbest bırakırsa (hukukun var olduğu ülkelerde ağır suç işleyen 18 yaş altı kişiler de serbest bırakılamaz, yıllarca ıslah evlerinde tutulur, hem kendisi hem de toplum korunur), çocuk tecavüzü suçlusu polis bırakın cezayı ödüllendirilirse o ülkenin çocukları da vahşilerin saldırıları karşısında böyle sahipsiz kalır işte..
“Aile içi çocuk tecavüzü” olaylarının lafının bile edilmediği, bu felaketi yaşayan çocuklar için hiçbir ümidin yaratılmadığı bir ülkede “toplu çocuk tecavüzleri” için yapılan da buysa oturup hep beraber ağlayalım. Toplantılarda konuşmanın filan yararı yok artık!
KADIN OLARAK UTANIN
Bu arada.. Serbest bırakılacaklarından emin oldukları için “18 yaş altı tecavüzcüler”in analarının konuşmaları yansıyor gazetelere.. 15 yaşındaki mağdur kıza suç atacaklarına hiç değilse “kadın olarak” kendi çocuklarından utansınlar yahu!