Kendi milletini inkar etmek!
.
Türkiye’nin gururu tarihçilerinden biri olan Prof. Dr. İlber Ortaylı her zamanki açık sözlülüğü ile aslanlar gibi çıkmış ve “Andımız”la ilgili olarak uzun zamandır sürdürülen yüzeysel tartışmalara en bilimsel şekilde noktayı koymuş.
DEGİAD’ın davetlisi olarak gittiği Denizli’deki konuşması sırasında kendisine sorulan “ana dilde eğitim ve Türk milleti kavramı” ile ilgili soruya “Etnik baskı değil, bölgesel az gelişmişlik” sorunu olduğunu vurgulayarak: “Bir etnik grubun ana dilde eğitim ve diğer haklarına sahip çıkması için ‘Türk kimliğinin kullanılmaması gerektiği’ anlayışını anlamıyorum. Sen kendi dilinde konuşacaksın diye ben kendi milletimi inkar edemem. Demokratik olarak ileride olan Batı ülkelerinde, hatta ABD’de bile buna gülerler. Alt kimlik, ana dilde eğitim gibi haklar karşı tarafa şiddet uygulayarak alınamaz .”
Adeta korku yaratılıyor!
Gerçekten de Batı ülkeleri hakkında biraz bilgi sahibi olan herkes hiçbir Avrupa ülkesinde böyle bir durumun söz konusu olamayacağını, içinde farklı etnik grupları barındıran ülkelerin kendi kimliklerini, milliyetlerini söylemekten, neredeyse milli marşından bile korkar hale getirilemeyeceğini bilir. İspanyol’u da, Fransız’ı da, İngiliz’i de kendi kimliğiyle gurur duyar.
Bakalım şimdi PKK’nın şehir yapılanması KCK tarafından yapılan son açıklamada kendi talepleri olan “Kürt varlığının, Kürt kimliğinin ‘anayasal ve yasal güvenceye’ alınması”, “Kürt kimliğine düşünce ve örgütlenme özgürlüğü tanınması (sanki Türklere varmış gibi), Özerkliğin kabulü” şeklindeki 3 maddenin yanında “Andımız” için ne denmiş.
Irkçı da değil, çağdışı da..
“AKP Hükümeti’nin sadece başta Kürtler olmak üzere kamuoyunda teşhir olmuş, meşruiyeti kalmamış ve kendileri açısından da kambur haline gelen Andımız gibi ırkçı ve çağdışı uygulamaları kaldırarak Kürt halkının demokratik çözüm taleplerini savuşturmak istediği görülmektedir.”
Buna göre demek ki PKK, KCK, BDP “Kürtlerin de her bölgede istedikleri gibi yaşadığı, her işi yaptığı, milletvekili-bakan hatta cumhurbaşkanı olduğu ve böylece elbette Kürt kimliğinin tanınması gibi bir sorunun görülmediği” ülkede Kürt kimliği-Kürt varlığı diyerek isterse terör yaşatacak ama Türkler “Türküm, doğruyum, varlığım Türk varlığına armağan olsun” sözleri yer alan ve tamamen milli bir beraberlik yaratma amacıyla söylenen ANDIMIZ’ı söyleyemeyecek. Bu çağdışı, ırkçı ve kambur olacak.
Eh, bu kadarı fazla işte.. Koca bir millete fazla geliyor ve ünlü tarihçileri de gerçeği açıklamış. İsteyen konuşsun, Andımız’ı da, marşlarımızı hatta milli bayramlarımızı okullardan kaldırsalar bile kalplerden silmek, vatandaşların milletiyle, aidiyetiyle gurur duymasını önlemek mümkün değildir, bu sözleri de kimse dinlemez!
Ağlayan hayvan duydunuz mu?
Siz hiç “ağlayan hayvan” duydunuz mu? Eğer sokak hayvanlarını görmezden gelmek veya kovalamak yerine biraz kulak verseniz onların insanlardan çektikleri zulüm karşısında veya açlık-susuzluk-hastalık gibi durumlarda; mesela ciğerleri su topladığında insan gibi inleyip ağladıklarını, sizin gibi nezle olup nefes alamadıklarını duyardınız.. Onlar söylendiği gibi “40 canlı” filan değiller, tam aksine son derece kırılganlar ama duyarsızlık, insaflık karşısında yapayalnızlar.
Beykoz Kavacık’ta Migros civarında, çevrede oturan insaflı insanların baktığı köpekler 3-4 haftadır orada yoklar. Büyük ihtimalle belediye tarafından kaldırıldılar ve belediye hakkında şikayetler geliyor.
Teşhir edeceğiz!
Aynen Ataşehir Belediyesi’ne Ümraniye’den transfer olan veteriner Necati Bozkurt hakkında gelen, hayvanları yok ettiğine, öldürttüğüne dair şikayetler gibi.. Beykoz ve Ataşehir Belediye Başkanları kendi bölgelerinde sokak hayvanlarına uygulanan şiddet hakkında açıklama yapmak zorundadır. Evrensel yasalara göre hayvanları yok etmek, onlara zarar vermek kimsenin hakkı olamaz. Açıklama yapmadıkları, hayvanları göstermedikleri takdirde belediye seçimleri öncesinde “canlıların yaşam hakkını elinden alan” belediyeleri teşhir edecek, insanların gerçekleri görmesini sağlayacağız, bilsinler!
Batı nasıl koruyor..
ABD’de ve Avrupa’nın birçok ülkesinde hayvanlara şiddet uygulayanlar için hapis cezası ve “hayvan polisleri” var. Türkiye’de “AB’ye bizi almıyorlar” derken insan hakları yanında diğer tüm canlıların haklarını artık korumak zorundadır.
Perşembe günü Veteriner Hekim Zeki Şahinoğlu ile ilgili yazıma onu tanıyan ve uzun yıllar hayvanlarını kusursuz şekilde tedavi ettiğini bilen Beşiktaş sakinlerinden teşekkür mektubu yağdı, klinikte aktif şekilde çalışmaktan çekildiği için hepsi de üzüntülerini bildiriyor ve Başkan İsmail Ünal’ın onun tekrar kliniğe dönmesini sağlamasını rica ediyorlar. Bu arada Zeki Şahinoğlu’na ödül veren yabancı kuruluşun açılımında “MSPCA” kısaltması nedeniyle hata olmuş. “Massachusetts Society for the Prevention of Cruelty to Animals” olacaktı, yani “hayvanlara kötü davranılmasını önleyen organizasyon”.. Ki bunlardan her eyalet veya şehirlerinde var. Türkiye bu vahşeti sürdüremez ve kısıtlı imkanları ve gönüllü sayısıyla önlemeye çalışan tek kuruluş olan HAYTAP’a hepimiz destek vermek zorundayız !