Hiçbir şeyden anlamayan halk!
.
Ülkede olup bitene bakınca “hangi birine bakacaksın ki” noktasına geliyor insan.. Sonunda da “bırak dağınık kalsın” noktasına..
Hani o fıkradaki gibi; adamın kafasında iki tel saçı varmış, berber “hangi yana tarayayım” diye sorunca “bırak dağınık kalsın” demiş ya, aynen öyle.. Son günlerde gelen e-postaların çoğunda insanların olayların gidişinden duyduğu “endişe ve moral bozukluğu” var.
Ne bitmez örgütmüş!
Onbinlerce polis.. Taksim’le ilgisiz semtlerde bile her yere sıkılan biber gazları.. Tazyikli sular, iptal edilen vapur, metro, otobüs seferleri.. Kafalarına yakın mesafeden sıkılan gaz fişeklerinden ağır yaralanan, kafatası kemiği kırılan lise öğrencisi Dilan Alp.. Daha da ağır yaralanan, koma halinde olan Meral Dönmez.. Zora gelince mazeret olarak “örgüt üyesi” suçu atmak işe yarıyor ya, 17 yaşındaki yaralı öğrenciye “o örgüt üyesi” diyen İstanbul Valisi..
Dilan’ın babası emekli işçi Ali Ekber Alp; “Daha önce ben de Taksim’e gittim 1 Mayıs’ta. Yüz binlerce kişi gitti, polis olmayınca hiçbir olay çıkmadı. Vali kızımın ‘örgüt üyesi’ olduğunu iddia etmiş. Hemen araştırsınlar, kayıtlardan çıkmayınca tükürdüğünü yalayacak mı? Bizim sülalede örgüt mensubu insan yoktur. Savunma olarak yalana başvuruyor. Bu olayın peşini bırakmayacağım” demiş.
Milli içki; biber gazı!
Levent’ten Beşiktaş’a inen ve Taksim’e de gayet uzak olan Barbaros Bulvarı’nda oturanlardan arayanlar oldu.. “Anadolu yakasına geçmek için U dönüşü yaparken bile arabamıza biber gazı sıkıldı, kalbimiz sıkıştı, öleceğiz zannettik” diyorlar.. Maşallah milli içki “ayran” değil, biber gazı, doyurana hatta patlatana kadar içiriyorlar vatandaşa.. Yani bira bile sağlığa zararlı ama çoluk çocuğun kafasında patlatılan gaz fişeklerinin zararı yok.. İçki-sigara TV’lerde buzlanıyor (yakında sıra dövme, kırmızı ruj ve sarı saça gelir mi dersiniz) ama biber gazını buzlamaya gerek yok..
Bu arada unutmadan söyleyeyim; “İstanbul Valisi herhalde gelecek seçimde milletvekili adayı olacak, bu işgüzarlık başka türlü açıklanamaz” diyenler de var.
Bayram kutlayamaz, dizi seçemez!
Şimdi.. Görülüyor ki ülkeyi yönetenler bu halkın “Bahar Bayramı” veya “İşçi Bayramı” kutlamayı bilmediğine inanıyor. Daha geçenlerde Kadın ve Aile Bakanı Fatma Şahin İngiltere’de bir soru üzerine “Halkımız en çok şikayet ettiği TV dizilerini izliyor. ‘Zararını görüyorum ama izlemeye devam ediyorum. Bize yardım edin’ diyor” şeklinde bir açıklama yaptı.. Demek ki halkımız Arap ülkeleri dahil birçok ülkenin büyük paralar ödeyerek satın aldığı dizileri seçmeyi de bilmiyor.
Halkımız “kaç çocuk yapacağını, çocuğunu nasıl doğurması gerektiğini, içkinin-sigaranın zararını, hatta saç rengi ve rujunun yaptığı işe uygun olup olmadığını” bile bilmiyor.
Hukuka gelince uzman!!
Ama bunları bilemeyen halkın önüne “yargı reformu, darbe araştırması yapılacak” diyerek son derece karışık bir (torba) referandum ve arkasından yine bir referandumla ancak uzman hukukçuların anlayacağı “başkanlık sistemi” ve bir çok hayati değişiklik içeren “yeni anayasa” sürülebiliyor.
Peki; katılacağı gösteriye, bir gösteride nasıl davranacağına, hangi diziyi izleyeceğine, doğuracağı çocuğa, içeceğine (gazoz,meyve suyu, rakı, biber gazı, ayran), dudağına ne süreceğine karar veremeyen, bunları bilmeyen halk bunlara nasıl karar verecek? Haydi hep birlikte bu soruyu UZUUUN, UZUN düşünelim!!
Bu nasıl dokunulmazlık?
Meclis’te CHP Milletvekili Kamer Genç “daha önceki konuşmasında söylediği cümlenin hakaret kastı taşımadığını” anlatırken ona AKP Milletvekili Zeyid Aslan tarafından çok ağır hakaretler edildi biliyorsunuz. Onun annesini de içine alan “en ağır, daha ağırı yok” hakaret ve kendisine “piç kurusu”ndan başlayıp yine en ağırına giden diğer küfürler acaba bir iktidar milletvekiline söylense ne olurdu? Söyleyen kişi “kadınlardan” özür dilemiş, kadınlardan önce Kamer Genç’e kabul ettirmeli özrünü, ettirebilirse!
Daha önce Genç’in “Atatürk olmasa şimdi kim bilir şimdi hangi tarikat mensubunun kaçıncı hanımı olacaktınız, onun yaptıklarını küçümsemeyin” sözünü söylediği (tarafsız gözle bakalım, küfür var mı?) Bakan Şahin “Kamer Genç’le aynı çatı altında çalışmaktan utandığını” söylemiş, bir başka milletvekili Genç’i “lanetlemiş”, TBMM Başkanlığı anında kınama vermişti.
Edep, adap meselesi
Zeyid Aslan da “parti grubundan geçici çıkarma” cezası alacakmış, yazımı yazdığım saatlerde cezası henüz kesin belli değildi ama edilen küfürler geçici değil fazlasıyla kalıcı.. Başbakan Erdoğan, Kamer Genç’in (onun sözleri de TBMM’de söylenmemeliydi ama) sözü için “bir anne ve eşe yönelik adap ve edep dışı sözler” diyorsa bu da bırakın edebi filan “bir anne ve eşe yönelik insanlık dışı sözler”dir.
Bunlar da söylenebiliyorsa kimse artık “TBMM’nin saygınlığından” filan söz edemez. Ama.. Gazetecilere “çapulcu”, Cumhurbaşkanlığı yapmış ve ülkenin tarihine geçmiş bir siyasetçiye “koyun” denebilen yerde zaten söz edilse de ne anlamı olur ki?