Şampiy10
Magazin
Gündem

Gül müdahale etmeseydi..

.

ABONE OL
Vatan Haber

Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan arasında son zamanlarda daha belirgin hale gelen görüş ayrılıkları Cumhuriyet Bayramı kutlamaları konusunda iyice açığa çıktı.. Başbakan önce “Valilik tarafından istihbarat alındığını” söyleyerek sokak yürüyüşlerinin yasaklandığını bildirdi.. Sonra halkın yasak dinlemeyip, polis barikatlarını aşarak yürüyüşleri gerçekleştirmesi üzerine “Sokağın terörize edildiğinden, illegal örgütlerin yürüdüğünden” söz etti.. “Bu ayırımcılıktır, bölücülüktür” bile dedi..

Cumhurbaşkanı Gül ise; “Herkes bayramı kırıp dökmeden, başkasını rahatsız etmeden istediği gibi kutlayabilir” dedi.. Vali’yle görüşerek “gerginlik yaratacak eylemlerden kaçınılmasını, polisin yürüyüş yapanlara toleranslı davranmasını” istediği açıklandı. Demokrasi adına güzel, olumlu bir girişimdi bu..

Ve bildiğiniz gibi Başbakan buna karşılık “Cumhurbaşkanı’nın barikatları kaldırma emri verdiğine inanmadığını, çift başlı yönetim olamayacağını” söyleyerek “Başkanlık sistemi istediğini” tekrarladı.

HATALARA MÜDAHALE..

Oysa örneğin Ankara Ulus’ta başlayan yürüyüşün önündeki polis barikatını, sıkılan biber gazı ve tazyikli suya aldırmadan ve polisle yüzyüze çekişmelere rağmen aşarak Anıtkabir’e yürümek isteyen kalabalıklar eğer polis daha da kaba bir güç kullansaydı büyük zarar görecek, belki de can kaybı bile yaşanacaktı. Düşünün; ülkenin polisi, ülkenin vatandaşına yani “cumhur”a karşı.. Halkla güvenlik gücü “düşman” halinde.. Ve yine düşünün; eğer can kaybı olsa neler olurdu, dünyaya nasıl yansırdı.

Cumhurbaşkanı Gül’ün yaptığı “devletle toplum arasında olası bir büyük krizi önlemek” olduğu kadar “Türkiye’nin imajının birçok hukuksuz gelişmeden sonra artık tamamen baskıcı Arap ülkeleri haline dönüşmesini” de önlemek olmuştur. Başbakan’ın “Çift başlı yönetim olmaz” sözünden sonra Gül’ün yaptığı “Önce tabii Cumhurbaşkanı olarak Cumhuriyet Bayramı’nın bütün ülkede nezih şekilde kutlanmasıyla ilgili dikkat çekmemden daha doğal bir şey olamaz. Herkesin gayet dikkatli bir şekilde ne konuştuğuma bakması lazım” açıklaması da gerektiğinde Cumhurbaşkanı olarak hataları önlemek için müdahale etmekten çekinmeyeceğini net olarak anlatıyor.

HALK SEÇİMİ VE BAŞKANLIK!

Bu olayda Cumhurbaşkanı Gül ’ün haklılığı ve “demokrasiye, demokratik haklara daha çok önem verdiği, devletin ‘gücünü yanlış kullanmaması’ yönündeki dikkati” görülüyor ama bu görüş farklılığı geleceğe nasıl yansıyacak?

Öncelikle; uzmanların, siyaset bilimcilerin daha önce vurguladıkları; “eğer cumhurbaşkanını halk seçerse güçler çatışması ortaya çıkar. Halkın seçtiği başbakanla, halkın seçtiği cumhurbaşkanı çekişmesi olur” görüşünün ciddi şekilde tartışılması gerektiği anlaşılıyor.. Ama öte yanda, bu olaydaki görüş farklılığına kızdığı anda Başbakan’ın hemen “Ben Başkanlık sisteminden yanayım” demesi zaten başka bir seçeneğe fırsat verilmeyeceğini de gösteriyor.

İşte tam bu noktada geleceği hakkında doğru kararı vermek milletin sorumluluğuna kalacak.. Başkanlık sisteminin başarıyla uygulandığı tek ülke olarak gösterilen ABD’de bunun nedeninin “eyalet yapısı ve bağımsız-güçlü bir yargı” olduğu, alt yapısı böyle olmayan ülkelerde ise sonucun “diktatörlüğe” varan tek adam rejimine varacağı yine uzmanlar tarafından açıklandı biliyorsunuz. Bu nedenle Türkiye “terör, Suriye gerginliği” gibi önemli sorunların yanında bir de “başkanlık sistemi” tartışmaları yaşayacak ve belki de çok ciddi tehlikelerine rağmen bu karar uygulamaya konacak.

GÜL BAŞKANLIĞA KARŞI

Cumhurbaşkanı Gül “basın özgürlüğünün önemli olduğunu, hiç kimsenin görüşlerini medya yoluyla açıklaması nedeniyle hapse düşmemesi gerektiğini, düşüncelerin korkusuzca paylaşılması gerektiğini”, “tutuklu milletvekillerinin yerinin Meclis olduğunu” söylediği gibi “başkanlık sistemine karşı olduğunu, bunun başka sorunlar getireceğine inandığını” da daha önce söyledi.. Ki bunların hepsi “demokrasiye bakış açısının Hükümet’ten çok farklı olduğunu” gösteriyor..

Cumhurbaşkanı veya “eğer herşeye rağmen sistem mutlaka değiştirilecekse” Başkan olarak onu güvenilir, tercih edilir kılıyor. Tabii eğer yarıştan kolayca çekilmezse.. Böyle bir karar kendi adına da, demokrasi adına da kayıp olacaktır!

*****


Politik oyun!

Dün bir komşumla konuşurken söz Cumhuriyet Bayramı konusuna geldi.. Ve tabii “Başbakan-Cumhurbaşkanı çekişmesi”ne.. Biraz sohbetten sonra komşum “bilmem ki” dedi, “bu da politik bir oyun olabilir mi?”.. ‘Nasıl yani’ diyecek oldum, “son yıllarda her şey göründüğünden o kadar farklı ki, bu tartışma bile kararlaştırılmış bir tartışma olabilir diye düşünüyor insan” cevabını verdi.. Ben böyle düşünmüyorum, Gül’ün bu tepki ve kararlardaki içtenliğine inanıyorum, umarım öyledi.

*****


Suriyelilere 400 milyon TL..

Öyle bir haber ki insana “daha duymadığımız ne rezalet kaldı” dedirten cinsten.. Van’ın Başkale ilçesinde şehit olan Jandarma Çavuş Tarık Komonovalı’nın ailesine bağlanan maaş 16 yıl sonra geri istenmiş. Hem de paranın kendisi 54 bin TL olarak ve 16 bin TL faiziyle.. Bu da Afyon Milletvekili Ahmet Topbaş’ın Milli Savunma Bakanlığı’na verdiği soru önergesiyle ortaya çıkıyor, kim bilir daha duymadığımız ne haksızlıklar var..

Peki, Maliye Bakanı Suriyeli mülteciler için bütçeden “400 MİLYON TL” harcandığını açıkladı.. Güney illerimizde tehlike yaratacak şekilde 100 binlerce mülteci alınıyor ve onlara 400 milyon TL harcanabiliyor da, bunu yapacak kadar zengin(!) ülkede şehidimizin ailesine veya gazilerimize verilen “10 bin”ler neden ağır geliyor? Tamam, beğendik, güzeldi ama Boğaz’da yapılan Cumhuriyet kutlaması gösterisine “milyonlarca TL” harcanabiliyorsa şehit ailesine 16 yılda verilen “54 bin” TL’cik neden faiziyle birlikte geri isteniyor?

Düşünün o aile evladını bu ülkenin huzuru için kaybediyor ve mültecilerin rahatı sağlanırken kendisi neyle karşılaşıyor.. Şehit ailesi o parayı toplayamaz ve ayrıca bu üzüntü zaten evlat acısı çeken bir aileye reva görülemez. Devlet bu olayları, dayanılmaz çelişki ve haksızlıkları yaratmaktan vazgeçmelidir artık!

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Kadınlara yasaklar nereye varıyor!
  2. Dershane konusu pek garip!
  3. Diyanet, kadınlar ve hadisler!
  4. Yeni Bavul ve 28 Şubat!
  5. Devlet ‘mezhep’ soramaz!
  6. Buldan ve katiller!
  7. Kadına şiddette ‘medya’nın suçu!
  8. ‘Geri zekalılar bile anlar’ demiştim!
  9. Devlet Güneydoğu’ya girebiliyor mu?
  10. Haşim Kılıç parti sözcüsü gibi!

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.