Gezi Parkı’yla başka bağlantı yok mu?
.
Tüm olaylar dünyanın gözü önünde olmasa Gezi Parkı’nda başlayıp ülke çapında yayılan protesto gösterileri “akla gelebilecek ilgisiz tüm nedenlere” bağlanacak.. Dış güçlerden, illegal örgütlere, faiz lobisinden, darbe girişimine bin çeşit komplo teorisi çıkarıldı ortaya.. Hatta “28 Şubat”la bağlantılı olduğunu, amacın “28 Şubat soruşturması başlamadan önce Hükümeti yıpratmak” olduğunu söyleyenler, yazanlar bile var.
Peki kimse sormaz mı; neden Balyoz, Ergenekon gibi tümüyle sahte belgeler, sahte CD’ler üzerinden yürütülen, “darbe hazırlığı yapıldığı iddia edilen tarihlerde dünyanın en ücra köşesinde bulunan” insanların bile yıllardır hapiste tutulduğu davalarda neden böyle bir tepki ortaya çıkmadı da “28 Şubat davası”nda çıkacak diye.. Hukuka aykırı bulunarak kaldırılmış olan “özel yetkili mahkemeler” zaten suçsuz insanlara yıllardır mahkumiyet gibi tutuklamalar yaşatmış.. Balyoz’da da, 28 Şubat’ta da, 12 Eylül’de de, (27 Nisan muhtırasını unutmayalım, yabancı siyasetçiler ve basın “2007’de darbe” şeklinde söz ediyor, bizde de siyasetçiler istedikleri anda aynı şeyi söylüyor) kısacası tüm davalarda “dönemin genelkurmay başkanları ve Balyoz’da Kara Kuvvetleri Komutanı Yalman” da serbest..
Öte yanda “onların komutasındaki en genç subaylar” bile hapiste..
28 Şubat’ı Çiller’e sorun!
Gezi olayları eğer halkın polis şiddetine, yaralanan, hayatını kaybeden insanlara bağlı olarak büyümediyse, şiddet devam ettikçe yıllardır süren diğer baskılar ve yanlışların da etkisiyle insanların tepkisi artmadıysa, 28 Şubat’a bile bağlanabiliyorsa o zaman “28 Şubat’ın asıl sorumluları kim” sorusunu önce TV’lerde tartışsınlar.. Yalnız “taraflı, militan gibi çalışan akademisyen ve gazeteciler” değil, tarafsız bilim adamları ve dönemin deneyimli siyasetçileri konuşsun.
Dönemin Başbakan Yardımcısı Çiller “gerçekleri” anlatmadı, kendini mağdur gibi gösterdi ama örneğin DYP eski bakanı, milletvekili Yalım Erez anlattı. Darbeler konusunda 27 Mayıs’tan bu yana en deneyimli siyasetçilerden biri olan Hüsamettin Cindoruk anlattı. O dönemde Çiller’in danışmanı ve en yakınındaki isim olan Mehmet Bican “28 Şubat’ta devrilmek” isimli kitabında anlattı. Ortada darbe yok, Milli Güvenlik Kurulu’nda alınmış kararların uygulanması var ki Hükümet aylarca (Çiller Erbakan’ın koltuğuna zamanından önce geçmek isteyene kadar) yerinde kalmış ve memnuniyet ifadeleriyle bu kararları uygulamış. Peki, kararların altına imzayı basan Çiller’in, dönemin hükümetinin sorumluluğu yok, dönemin Genelkurmay Başkanı’nın yok da “sebebini anlamadan” hapsedilmiş insanların mı var?
Komplo teorisi bulmak kolay...
MGK kararlarının uygulanması darbe sayılacak, bir de üstüne Gezi protestoları “bu dava öncesinde hükümeti yıpratmak için” yapılmış olacak. Halkı bile darbeyle suçlamak için “özel komisyonlar” kurulacak, “tencere tava çalan vatandaşlara” bile ceza ödetilecek, sanatçılar tehditle köşeye sıkıştırılacak .. Bu anlayışa göre “olayların arttığı görülürken hala polis ordularını halkın üzerine göndermek” ve “suçu sabit polisleri koruyup, şiddeti sözle ve eylemle teşvik etmek” konusunda da çok komplo teorisi üretilebilir.
Mesela “BOP” denebilir, bu konuyla BDP-PKK ve çözüm süreci ilgisi denebilir, o sürecin toplumdaki tepkilerini biraz unutturmak, soğutmak denebilir, “polis gücünü daha da arttırmak için neden” bulunduğu söylenebilir ki bunları düşünenlerden mektuplar geliyor.
Komplo teorilerine Türkiye’de bir kesim hala inandırılabilse de Batı alemi yutmuyor, o nedenle bir yandan “AB süreci yürüyor, bir şey olmadı” derken diğer tarafta bunları yapmayalım, parlamentolarında alay konusu oluyoruz!
PKK işaret veriyor!
Artık PKK’nın yaptığı terör saldırılarının haberlerinde “PKK” adı neredeyse hiç kullanılmıyor, enteresan bir değişiklik.. Masum vatandaş “terör örgütü üyesi” muamelesi görürken terör örgütünün tanımı değişti.
Şırnak’ın Cizre ilçesinde PKK’nın “asayiş timi” dediği ve resmen polis gücü olan timler alenen gösteri yaptı, yolları kapatıp halka kimlik de sordu.. Cizre Emniyet Müdürlüğü bu time operasyon düzenlemiş, haberde “polis kendisine Molotof, taş atan ‘göstericiler’e biber gazı ve basınçlı su sıktı” diyor. “Göstericiler”.. Yani adeta “Gezi Parkı göstericileri”n-den farksızlar, ne iş?..
Günü kurtarmak..
Tunceli’de krom maden ocağını “silahlı bir grup” basmış, şantiye binası ile 6 aracı yakmış, bazı işçileri kaçırmış. Yine haberde “göstericiler”.. Tunceli’nin Kanoğlu Köyü’ne kaleşnikoflu saldırı olmuş, “kimliği belirsiz kişiler”.. Yani aman “terör bitti” derken terörün sürdüğü, verilen sözler yerine getirilmediği takdirde de süreceği anlaşılmasın.. İyi de bunu “günü kurtarmak” dışında kime ne faydası var?
PKK yöneticileri önce “Cizre’deki olayları “PKK’lı gençlerin kendi insiyatifini kullanarak yapmış olabileceğini” söyleyip “abartmaya gerek yok” dediler. Dün ise “Kanoğlu Köyü’ne kontra birlik tarafından saldırıldığını” açıkladılar. Kısacası PKK “daha fazla beklemeyeceklerini, oyalamayı kabul etmeyeceğini anlatmak üzere” Hükümet’e işaret veriyor. Ki bunu birkaç gün önce “Biz bu süreci AKP iktidarı ‘terör bitti diyerek’ oylarını arttırsın diye başlatmadık, oyalıyorlarsa sonucu felaket olur” diyerek açıkça söylemişlerdi de..
Mesele gayet net, o nedenle Hükümet artık “akillerle toplantı” lara, onların gülücüklerle süslenmiş açıklamalarını dinlemeye son vererek esasa gelmek zorundadır.. Tutulamayacak sözlerin daha büyük tehlikeler yaratacağı baştan belliydi ama belki kimsenin bilmediği çözüm yöntemleri vardır. PKK bile “hala çözüm duymadık” diyerek teröre başladığına göre, vatandaşlarımıza, askerlerimize yeni zararlar verilmeden bunları açıklama zamanı geldi! (NOT: Kaçırılan işçileri kim kurtaracak?)