Geleceği gören Üniversite!
.
Başta “bankacılık” olmak üzere yaptığı her işte getirdiği yenilikler ve başarısıyla adını o sektöre altın harflerle yazdıran Hüsnü Özyeğin durmak, yılmak bilmiyor.. İyi ki de bilmiyor ve onun gibi insanların ülkelerine neler kazandırabileceğini en iyi örneklerle göstermeyi sürdürüyor. Hepimizin duyması gereken çalışmalar bunlar, morale ve güzel olaylara öyle ihtiyacımız var ki!
Hüsnü Özyeğin ’in son girişimlerinden biri; 5 yıl önce kurulan “Özyeğin Üniversitesi” ydi. Kurulmasının üstünden kısa süre geçmesine rağmen bu üniversite daha şimdiden en çağdaş, en modern Batı ülkelerindeki benzerlerini bile geride bırakarak uluslar arası ödüller aldı.. Dünyada ilk kez gerçekleştirilen ve gençlere geleceklerini izlettirerek doğru seçim yapmalarını sağlayan “Hayatının Oyunu” projesi Avrupa Yaratıcılık Festivali Eurobest’in “Gold” ödülünü aldı ve böylece Türkiye’ye dijital alanda ilk ödülü kazandırmış oldu.. Burada Rektör Prof. Dr Erhan Erkut ’un da kutlanmayı hak ettiğini söylemek gerekiyor.
Üniversitesi’nin “geleceği izlettiren oyun” la ödül almasına şaşmamak gerek, zira Özyeğin’in geleceği çok iyi görme yeteneği bu kez de son yıllarda tüm dünyada gençlerin en büyük taleplerinden biri olan “aşçılık” ı hedef almış.. Süper bir adımla; en iyi okulu Türkiye’ye, Özyeğin Üniversitesi ’nin bünyesi içine getirmekle sonuçlanarak..
‘Le Cordon Bleu’ rüyası!’
Bu Fransızca ismi bilenler çoktur ama bilmeyenler de olabilir, açıklayayım.. “Dünyanın en prestijli, en iyi mutfak sanatı okulları” nın başında gelen (mutfak sanatlarının “şövalye nişanı” olarak tanınıyor) ve bu mesleğe ilgi duyanlar için tam anlamıyla bir rüya okul “Le Cordon Bleu” ..
Ben iyi bilenlerden biriyim çünkü kızım Yasemin “Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü” nü bitirdikten sonra Londra Cordon Bleu ’de “aşçılık” eğitimi aldı, Londra’da bazı restoranlarda Michellin yıldızlı şeflerle çalıştıktan sonra Türkiye’ye döndü, şimdi de aynı konudaki çalışmalarını sürdürüyor. Onu bu eğitimi sırasında ziyaret ettiğimde Londra’da bir ara sokaktaki küçük okul binasını ve mutfakları gördükten sonra Çarşamba günü Özyeğin Üniversitesi’ndeki açılışta yeni okul bana saray gibi geldi..
Son derece geniş ve modern, öğrencilerin öğrendikleri teknikleri uygulamasını sağlamaya müsait çok sayıda tezgahın olduğu mutfaklar, ders ve yarışmalar için daha da geniş, profesyonel donanımlı mutfaklar ve salonlar, toplantı odaları, aklınıza ne gelirse var..
Fransız şefler öğretecek
Yemek konusunda dünyaca ünlü iki ülkenin; Fransa ve Türkiye ’nin işbirliği sonunda hiç şüphe yok ki mükemmel aşçılar yetişecektir.. Gastronomi ve Mutfak Sanatları Lisans Programı öğrencileri Le Cordon Bleu’nün usta Fransız şefleri tarafından verilen 4 yıllık eğitimin sonunda Özyeğin Üniversitesi ve Le Cordon Bleu sertifikası alarak mezun oluyor. Bu uluslararası geçerli sertifika ile de dünyanın her köşesinde kariyer yapma şansı elde ediyor.
Benim gibi yemek yemeğe ve yapmaya meraklı kişiler için bundan daha ilgi çekici bir ortam bulunamazdı. Cordon Bleu şeflerinin hazırladığı minik kanepeleri, Londra’dan gelen Pasta Şefi Christoph Bidault ’un yaptığı nefis pastaları tadarken okulun Master Chef ’i Gilles M.Company ile fotoğraf da çektirdim. “Chef” liğe iyice özenerek.. İnanın bana, zamanım olsa sadece “mutfakta daha ustalaşmayı” öğrenmek için bile bu okula devam edebilmek isterdim.. İlgili gençler mutlaka denemeli bence!
Camide tek tip kıyafet!
İmamı açıklamış; Sultanahmet Camii’nde kadın turistlere ‘tek tip kıyafet’ uygulaması başlıyormuş.. Uzun ve önden fermuarlı, kendi kıyafetinin üstüne giyilen bir manto gibi.. Saçlar için de geniş bir şalı var..
İtalya, ,İspanya gibi ülkelerdeki bazı kiliselerde de yazın kısa kollu, kolsuz kıyafetle dolaşan turistlere “bir hırka” giymeleri ve başlarını örtmelerinin söylendiğini biliyoruz. Camilere girerken de “dine, ibadete saygı” gereği kapalı bir kıyafet olması elbette gerekir, şortla, mini etekle ibadethane gezilmez.. Ama bu haberin fotoğrafındaki kıyafet, hiç abartı yok tam bir Suudi Arabistan kıyafeti.. Hani yabancı turist veya yerli halk kafasına “bir dantel şal, bir eşarp” koysa veya “diz boyu etek, pantolon” giyse kabul edilmeyecek. İllaki dev bir şal.. İllaki yere kadar manto..
Ve üstelik, gün içinde yüzlercesini askıya koyamayacaklarına göre bu mantoyu “daha önce çok kişi giymiş” olacak.. Özellikle yazın sıcakta, kendisinden önce “terlemiş insanların giydiği” bir kıyafeti kim giymek ister? Başkasının kafasına sardığı şalı kim sarmak ister?
Sanıyorum, Sultanahmet’i gezmek isteyecek turistleri baştan kaçırmayı amaçlıyorlar, akla gelen bu!