‘Geçmiş olsun’ mu nasıl geçecek?
.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Ergenekon davası kararlarından sonra bir açıklama yaptı. Bir kısmı şöyle; “Bazı kararların bazı kişilerce çok fazla olduğu söylenebilir şüphesiz.. Yakıştırılanlar vardır, yakıştırılmayanlar vardır (...) Türkiye için çok önemli bir dava. Ergenekon terör örgütü iddiasıyla açılan bir davaÖ Herkese geçmiş olsun. Bu karar bir yargı kararı. Ve yargı da 3 erkten birisi olan bağımsız yargı kararı.. Kararı beğenmek ya da beğenmemek noktasında değiliz. Herkes yargı kararına saygı göstermek zorundadır... Yargı bizim kararlarımıza bağlı değil. Kendi vicdani kanaatiyle karar veriyor”..
Peki acaba Arınç “bazı kişilerce çok fazla olduğu söylenebilir” derken kendisi “iki defa ağırlaştırılmış müebbet hapis veya 75 yaşında birine 117 yıl, bir gazeteciye müebbet hapis” gibi cezaları çok az mı buluyor? Hem de ortada bir darbe yokken, var olan darbeler cezalandırılmamışken? (MGK kararı ile Erbakan-Çiller hükümetinin hemen kabul ediverdiği şartları bu sınıfta saymıyorum.)
Bağımsız değil!
“Bağımsız yargı”ya gelince.. Madem ki yargının bağımsız olduğunda bu kadar ısrarlıyız, 12 Eylül darbesinden kalan “Adalet Bakanı’nın HSYK’ya başkanlık etmesi” durumu referandum sonrası neden kaldırılmadı? Bu durumda, Bakan ve müsteşar başlarındayken ve onlar olmadan HSYK toplantı bile yapamıyorsa yargı bağımsızlığından söz edilebilir mi?
BDP’lilerin dokunulmazlığının kalkması konusunda Başbakan “yargıya söyledik, gereğini yapacak” demişse, bir başka seferde “yargı yasama ve yürütmeye ayak bağı oluyor” demişse yargı bağımsızlığı ve yargıya kararlarına saygı var mı demektir? Ayrıca “hukuka aykırı” oldukları için kaldırılan özel yetkili mahkemelerin kararlarına neden saygı duyulmak zorunda?
Anlayan varsa kutlarım, benden daha zekiymiş demek ki.. Söyleyecek tek şey var;
Allah yardımcımız olsun!
İngiltere’de polis özür diledi!
Yazmıştım hatırlayacaksınız, Başbakan Erdoğan konuşmasında “Londra’da polis son iki ayda neler yaptı biliyor musunuz, bilmiyorsunuz tabii” diyerek Gezi olaylarındaki polis şiddetinin benzerlerinin “İngiltere gibi demokrasinin merkezi denecek bir ülkede” bile yaşandığını ima etmişti..
Merak ederek araştırdığımda “Londra’da değil, terör olaylarının yıllar boyunca yoğun şekilde yaşandığı Kuzey İrlanda’da yapılan G8 toplantısında sağlam kaynaklardan ‘terör saldırısı olacağı’ ihbarı alınınca polisin sıkı önlemler aldığı” bilgisine ulaştım, konuştuğum tüm İngilizler de “Gezi’deki gibi sebepsiz ve aşırı bir şiddetin” asla İngiliz polisi tarafından yapılamayacağını söylediler.
Adalet olunca..
Ve dün İngiliz polisi resmi açıklama yaparak İngiltere’nin ev sahipliğinde 4 yıl önce yapılan G20 zirvesi protestoları esnasında bir polisin iterek düşürdüğü ve copladığı, bu nedenle iç kanama geçirerek hayatını kaybeden İan Tomlinson isimli vatandaş için özür diledi ve ailesine tazminat ödeyeceğini açıkladı. Suçlu polisin işine ise “görevi ağır suiistimal” gerekçesiyle son verildi. Tomlinson’un ailesi 4 yıldır bu sonucu bekliyordu ve sonuçta mahkeme kararı kadar İngiliz Hükümet’inin Emniyet’e baskısının rolü olmuş.
Aşırı ve kanunsuz güç!
Londra Emniyet Müdür Yardımcısı Maxine de Brunner yaptığı açıklamada (bizdeki gibi Twitter filan değil, resmi açıklama); “Polis memuru Harwood’un, İan Tomlinson’un ölümüne yol açacak şekilde aşırı ve gayri kanuni güç kullanması ve bu yüzden ailesine çektirilen acılar ve sıkıntılardan dolayı özür dileriz” dendi.
İşte “adalet, hukuk, insan hakları” budur. Vatandaşın emniyet gücü vatandaşa saldıramaz, saldırırsa demokratik bir ülkede ödüllendirilmez, yapan cezalandırılır, mağdur için resmen özür dilenir ve tazminat ödenir. Onun için biz İngiltere gibi medeni, demokratik, vatandaş haklarına (hatta tüm canlıların haklarına) saygılı ülkeleri örnek vermeyelim, arada dağlar bile yetmez, okyanuslar kadar fark var çünkü!