DYP’lileri kim kaçırtmış?
.
Artık Türkiye’de en yakın tarihi, görüp yaşadıklarımızı bile tersine çevirerek anlatmak, açıkça bilinenlerin bile yanlış olduğuna inandırmaya çalışmak moda oldu galiba.. Mesela “28 Şubat’ın darbe olduğunu herkesin kabul ettiğini” söylemek..
“DYP’lilerin o dönemde silah zoruyla partiden kaçmasının sağlandığını” söylemek..
“Darbe geliyor havası yaratılarak dönemin hükümetinin istifaya zorlandığını” söylemek..
Refah Partisi’nin kapatılmasını “darbe olduğuna ikna için” kullanmak..
REKTÖR SEÇİMLERİ FARKLI DEĞİL!
28 Şubat’ın “darbe olduğunu” düşünmeyenlerin sayısı hiç de az değil (herkesin öyle düşündüğünü söylemek ise hiç doğru değil), kaldı ki bunu o dönemin hükümeti de hiç ifade etmedi. Tam aksine Erbakan da, Çiller de o sürecin tamamında “askerle ne kadar iyi anlaştıklarını” söylemekte adeta yarışıyorlardı..
Yine dönemin hükümeti; 28 Şubat’taki MGK kararlarından dört ay sonra ve “darbe geliyor” havasından dolayı değil, Tansu Çiller’in aralarında daha önce yaptıkları “dönüşümlü başbakanlık” anlaşmasını süre dolmadan önce uygulamaya koyması için Erbakan’ı sıkıştırarak bir an önce onun yerini kapma isteğinden dolayı istifa etmişti. Ve Erbakan’ın istifasından sonra Çiller “artık başbakanlığını kesin gördüğü için” son derece mutlu ve emindi.. Tüm sorunu “Cumhurbaşkanı Demirel’in hükümet kurma işini kendisi yerine Mesut Yılmaz’a vermesi” ile başladı ki bu da bugün bile yaşanan “Cumhurbaşkanı’nın en fazla oyu almış rektör adayı yerine 3’üncü, dördüncü olmuş isimleri rektör olarak ataması”ndan hiç farklı değildir.. (28 Şubat döneminde Erbakan ve Çiller’le ilgili gelişmelerin çoğu Çiller’in en yakınındaki kişi; basın danışmanı Mehmet Bican’ın “28 Şubat’ta Devrilmek” isimli kitabında da anlatılıyor.)
İstifa eden DYP’liler ise “silah zoruyla” değil, büyük çoğunluğu “Refahyol Hükümeti’nin ve olayların gidişinden rahatsızlık duydukları, toplumdaki tepkileri de gördükleri için” istifa etmişlerdi. Ki bunların başında Refahyol’un kurulması için Erbakan’la görüşmeyi yapan, yaparken Erbakan’a “bu koalisyona kendi partinizden de, DYP’den de ciddi tepkiler gelecektir, hazır olun ve durumu büyütmeyin” diyen, o günlerde Çiller’in sağ kolu, eski TOBB Başkanı Yalım Erez vardı (Çiller’e erken seçime gidilmesini teklif etmiş, kabul ettiremeyince istifa etmişti, koalisyonu kuran kişi silah zoruyla bıraksa bugün anlatmaz mıydı?).
Erez kısa süre önce de olanları TBMM’de “Darbeleri Araştırma Komisyonu”nda anlattı ve “28 Şubat’a darbe denemez” dedi.
BATI’DA PARTİ KAPATMA YOK MU?
Parti kapatma olayına gelince.. Türkiye’de buna karşı çıkılıyor olabilir ama Batı ülkelerinde parti kapatma yokmuş da sadece Türkiye’de partiler kapatılmış gibi ve bu da “28 Şubat için darbe kanıtı” imiş gibi yansıtırsak yanlış olur, durum böyle değil çünkü..
Her neyse, 28 Şubat’a “darbe” demek zorlama bir durumdur ama elbette bir ordu baskısı olduğu da yadsınamaz.. Ama eğer sorumlu aranıyorsa, bu sorumluların başında “Ordu bildirgeyi MGK’ya getirdiğinde onu imzalayarak kolaya kaçmak yerine o anda istifa etmeyen hükümet” gelir.
Ki bunu da en iyi açıklayan kişi bence Hüsamettin Cindoruk olmuştu! Bu yazıları yazma nedenim ise en büyük darbelerden; 12 Eylül’den, 27 Mayıs’tan daha çok “hükümet imzasıyla uygulanan kararlar” denebilecek 28 Şubat ’ın gündemde tutulması, asıl darbe oymuş gibi konuşulması.. Bu çelişkilerin tamamı..
Dönemin Genelkurmay Başkanı Karadayı serbestse, içerdekiler neden tutuklu (aynen Balyoz olayı gibi), bu gibi çelişkiler çok rahatsız edici değil mi sizce de?
15’inde kız ‘erde’ olmalı.. Yanlış!
Haber şöyleydi; İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Polis Akademisi Başkanı Remzi Fındıklı’nın “15’inde kız ya erde, ya yerde olmalıdır. Erkeğin göbeklisi, karının bebeklisi makbuldür.. Bal arıdan, kavga karıdan olur” gibi ifadeler içeren kitabının “genel kültür kitabı olduğunu” savundu.
Bakan Şahin “kitapta yer alan sözlerin kamuoyunda sıklıkla kullanılması ve halkın olaylara, olgulara bakışını göstermesi adına derlendiğini” de söylemiş.
Şimdi; Peygamber hadisleri arasında bile “uydurma, ekleme” çok sayıda hadis bulunduğunu ve bunların elenmesi için bir komisyon kurulacağını bugünkü Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in kendisi TV’de söylemişti. Bu işlem sonradan yapıldı mı bilmiyoruz, çünkü hiçbir haber çıkmadı ama..
BAKAN DESTEKLEMEMELİ..
Peygamber hadisleri arasında bile doğru olmayan çok sayıda söz varsa özdeyiş denebilecek sözler arasında da vardır ve bu kitapta geçen sözler de böyledir. Diyelim ki Remzi Fındıklı veya bir başkası “kendi kafasına uygun bulduğu” bu sözleri alıp bir kitapta topladı. Bir bakanın hele de “ülkesinde çocuklara, çocuk yaşta kızlara taciz-tecavüz saldırılarının arkasının kesilmediğini, çocuk yaşta kızların dedesi yaşında adamlarla evlendirildiğini” en iyi bilmesi gereken bakanlardan biri olan İçişleri Bakanı’nın böyle yanlış sözler bulunan bir kitaba destek çıkması, savunması büyük bir hatadır.
Ülkesindeki tüm genç kızlar, kadınlar başta olmak üzere “zarar gören, mağdur olan toplum adına” büyük hatadır. Çocuklara kadın gözüyle bakılması adına da, onlara saldıran sapıkları cesaretlendirecek olması adına da hatadır.
15’inde kız “Türkiye’nin imza attığı uluslar arası sözleşmelere göre 18 yaş altında olduğu için çocuk” sayılır, henüz yetişkin değildir, bu nedenle “erde olması” genellenerek doğru kabul edilemez. Kavga sadece karıdan çıkmaz, çok kez kocadan çıktığını “şiddetinden, dayağından kaçmak için boşanmak istediği için kocaları tarafından öldürülen kadınların çokluğu”ndan görmek mümkündür.
Ve son olarak; erkeğin göbeklisi de hiç makbul filan değil, kendilerini aldatmasınlar, katlanan da “çaresizlikten” katlanıyordur göbeklilere!