Bir konuşma ve soru işaretleri!
.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik “Bugün yaptıklarımızı 2003’te yapsaydık partimiz kapatılırdı ve ordu yönetime el koyardı. Yıllarca Türkiye’de Kürtlerin varlığı inkar edildi, Kürtler yok sayıldı” demiş. Bu aynen “daha önce bu ülkede din yoktu, şimdi geldi, dindarlar yoktu şimdi çıktılar” demek kadar alakasız..
Kürtler her zaman Meclis’te vardı, her iş alanında vardı, tüm vatandaşlarla eşit şekilde istedikleri gibi iş kurdular, zenginleştiler, siyaset yaptılar.. Zaten Türklerle Kürtler evliliklerle de karıştıkları için birçok ailede ve her bölgede Kürt var, ayırmak mümkün değil ve Kürtlerin hepsi “varlığının inkar edildiğini” düşünüyor değil. Bunları iddia eden ve şiddet yoluyla isteklerde bulunan örgüt ve parti bile “tüm Kürtleri temsil ettiğini” söyleyemiyor.
Güneydoğu’daki Kürt vatandaşlarla konuştuğunuzda (ki ben geçen yaz konuştum) onlar “bölgede devletin ortada görünmediğini, halkın kendini yalnız hissettiğini ve terör örgütünün bu nedenle istediği baskıları yapabildiğini” anlatıyorlar. Ki bunun ne kadar doğru olduğu son açıklanan istihbarat raporundaki bulgulardan, “silahın, şiddetin seçimde bile nasıl rol oynadığını itiraflarından” açıkça görülüyor.
‘Gençliğe hitabe’ bile..
Ve baskı oradan tüm ülkeye, yönetenlere kadar yayılıyor.. Mesela Andımız’ın Kürtler tarafından okunmaması gerektiğini düşünenler için “siz serbestsiniz, okumayın” denebilirdi, karşı çıkanlar var diye tümüyle kaldırmak hiç de şart değildi. Zira bu anlayışla yakında “İstiklal Marşı veya Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi” için bile aynı noktaya gelinebilir, milletin sabrını son sınıra kadar zorlamakla her şey olur. ‘Bugün yaptıklarımızı o zaman yapsaydık’ sözleri de dikkat çekici.. Eğer bugüne kadar binlerce askeri şehit etmiş olan bir terör örgütünün tüm talepleri sırayla karşılanırsa o ülkenin “terörü durdurmak için onlarca yıldır canını siper eden” ordusunun “sadece bu nedenle bile” rahatsız olması doğaldır. Elbette darbeye karşıyız, geçmişteki her darbe ülkeyi en az 50 yıl geriye götürdü, çok canlar yakıldı ama bunlar oldu diye, “ihtimaller ve korkularla” bir ordu sayısı kadar asker keyfi şekilde, sahte iddialarla hapsedildiyse o da darbe kadar büyük yanlıştır ve toplumca karşı çıkılacak bir konudur. Her şey öyle Arap saçına döndü ki artık yorum yapmak bile zor!
Tarım Bakanlığı bu vahşeti durdurmalı!
Hayvan pazarında Kurban Bayramı için satış yapmak üzere Van’dan İzmir’e gelen bir satıcı koyunlarının hepsi hamile çıkınca şaşkına dönmüş. Hamile hayvanları farkına varmadan satın alan adam “Bana satan ne insafsızmış, gebe olduğunu bilmeden ben de bazılarını sattım ama bundan sonra asla satamam. Vicdan azabı çekiyorum, hayvanları alanlar geri getirsinler, bana bir dam altı bulun da bu meseleyi halledeyim. Bornova Belediye Başkanı’ndan yardım bekliyorum” demiş.
Kalpsizlik yapmayın!
Kurban pazarının satıcıları ise Bakanlık kontrolünün artmasını istemiş ve “Tarım Bakanlığı’ndan rica ediyoruz, böyle kontrolsüz hayvan getirmesinler” demişler. Şimdi burada iyi ki yoksul olmasına rağmen “vicdanlı” bir satıcı var ve iyi ki “hayvanların gebe olduğu” bir şekilde ortaya çıkmış. Buna rağmen satın alanlar belki de hiç umursamadan o zavallı hamile hayvanları ve belki de karnından çıkan doğmamış yavruları bile kesecekler. Öte yanda aynı durumda, getirdiği hayvanın hamile veya hasta olduğunu bilerek satan kim bilir kaç satıcı var. Kim bilir henüz “ana sütündeki küçücük kuzuları, buzağıları” analarından ayırarak hepsini satan kaç acımasız var.
Bornova Başkanı Prof. Dr. Okyay Sungur bu satıcıya yardım ederek gebe hayvanların koruma altına alınmasını ve ancak kuzucukları büyüdükten sonra hepsinin satılmasını sağlamalı. İstese bunu kolayca yapabilir, umarım bunu duyarız. Tarım Bakanı Mehdi Eker’in de hiç zaman kaybetmeden Türkiye çapında çağrı yaparak hamile hayvanların ve 6 aydan bile küçük kuzuların kesilmemesini sağlaması gerekiyor. Kurban Bayramları insanların yüreğini kan ağlatan haberlere, görüntülere sahne olmamalı artık. Her yıl aynı şeylere üzüleceğimize çözüm üretelim, Bakan’dan biz de rica ediyoruz! Aslına bakarsanız Diyanet bile Bayram öncesi bu konulara değinmeliydi!
Dini dehşet sanıyorlar!
Bakıyorsunuz Suriye’de Hizbullah “onlar Sünni” diyerek yüzden fazla masum insanı acımadan kesiyor. Bakıyorsunuz “hepsi Sünni Müslüman” olan El Kaide’cilerle Müslüman Kardeşler ve ÖSO birbirini acımasızca öldürüyor. Şii Esad, Sünn vatandaşlarını kimyasal gazla katlediyor, Sünni Mısır ordusu Sünni vatandaşların yüzlercesini ve Sünni Müslüman Kardeşleri “sırf kendisinin yönetime gelmesini istemiyor veya kendisine karşı” diye bir defada öldürüyor.
Daha çok örnek vermek mümkün.. Hepsi de kendini “din yolunda iş yapıyor, makbul kul oluyor” zannederek veya iktidar hırsıyla ya da “aşırı İslamcı, köktendinci bir devlet kurmak üzere” yapıyor bu vahşetleri.. Din bir kez siyasete sokuldu mu bir daha çıkmayacağını, bitmeyeceğini, arkadan neler gelebileceğini görebilmek de akıl gerektirir.
Suriyeliler pişman!
Şu anda evi barkı bombalanmış, gelecek ümidini de tümüyle yitirmiş aklı başında Suriye vatandaşları “Keşke bu devrim işi hiç başlamasaydı, Esad’ın gitmesini istedik ama ülkeye onbinlerce yabancı örgüt militanı doldu. Şimdi artık hiç kurtuluş yok” sdiye sızlanıyorlar. Türkiye bu işin içinden çekilmeyi başarmalıdır, yoksa biz de pişman olacağız.