‘Beni De Fazıl Say’..
.
Dünyaca başarı ve ün kazanmış doktorlarımızı, uluslararası ödüller almış gazetecilerimizi, profesörlerimizi biz de ödüllendirip koruyacağımıza “ezebildiğimizce ezmeye, bir kalemde terörist yapmaya, doğduğuna pişman etmeye” yeminliyiz ya, Fazıl Say da bu silindir faaliyetinden nasibini alacak tabii..
Twitter’da paylaştığı görüşleri nedeniyle hakkında “dini değerler üzerinden halkı aşağılama, vs” diye soruşturma açılan ve daha önce her yerde bin kez yayınlanmış “Ömer Hayyam’ın dörtlüğü”-nü kullanması bile suç duyurusu nedeni sayılan Say ifade vermiş. Dünya çapında üne sahip olan ve hangi ülkede konser verse biletleri aylar öncesinden tükenen sanatçı ifadesinde:
“Halkıma gece gündüz hizmet etmeye gayret ederken, tüm dünyada en iyi şekilde temsile uğraşırken halkımı dini değerler üzerinden aşağıladığımı iddia etmek yanlıştır. Aynı şekilde yanlış olan ise beni suçlayanların özgür düşüncemi engellemeye çalışıyor olmalarıdır. Hiçbir değer ve dini değerler özgür düşünceden korkularak, düşünce baskı altına alınarak korunamaz (...)
Twitter hesabım kamuya açık değil, ancak özel olarak takip etmek isteyenler edebilir, rahatsız olan etmez (...) Yaklaşık 800 yıl önce yaşamış Ömer Hayyam’a ait olduğu düşünülen, daha önce birçok kişi tarafından paylaşılmış, üstelik başkasının ‘tweet’inden alıntı yaptığım 4’lük de suç duyurusu konusu yapıldı” diyerek suçlamaları reddetmiş. Ve aynı sıralarda Twitter’da “Say’a destek” hızla artmış, “Beni De Fazıl Say” tweeti trend topic’te 2 numaraya yükselmiş. (Bazıları şöyle; “Fazıl Say seninleyiz. Sen Beni De Fazıl Say”, 14 yaşındaki kızların tecavüze uğradığı ancak ‘rızası var’ denilerek tüm sanıkların tahliye edildiği ülkemde “Sen Beni De Fazıl Say”..
ÖZGÜR DÜŞÜNCE Mİ?
Bunları okur ve Fazıl Say’ın bir başka ülkede yaşama kararı aldığını düşünürken bazı insanlarımızın (sayıları az değil) ve hatta bazı kurumların ne kadar “fırsatçı ve acımasız” olabildiğini de (ayrıca bazıları fena halde saygısız) düşündüm. Eğer kafaya “görüşlerinden hoşlanmadıkları” birini pişman etmeyi, mutlaka intikam almayı, “en güçlü, başarılı olanları” bile susturmayı-sindirmeyi koymuşlarsa artık “özgür düşünce” ymiş, “özgür ifade”ymiş hiçbir anlamı kalmıyor.
Yakalayabiliyorlarsa Twitter’dan, o olmazsa “şuradan buradan (buzdolabının arkası, yer döşemesinin altı, Allah ne verdiyse) çıkarılan bir CD” yapıştırarak, o olmazsa bilgisayarına virüs sokarak onu derdest edip etkisiz kılmak için gereken yapılıyor.
ADALETE GÜVENEMEZSEN..
Ama bir dakika düşünelim, Fazıl Say’a bile yapılan, gazetecilerin aylar yıllar boyu cezaevine tıkılmasına ve sonra keyifler isteyince, tepkiler artınca bırakılmasına neden olan (Odatv davasında tutuklu diğerleri bırakıldı ama mesela “aynı nedenle tutuklanmış olan” Soner Yalçın’ın çile süresi henüz tamamlanmadı) bu yöntemler Türkiye’de adalete-hukuka artık güvenilemeyeceğini açıkça göstermiyor mu? İstenen her hangi bir başka vatandaşın aynı kolaylıkla okka altına gönderilebileceğini göstermiyor mu?
Adalete güveni kalmayan vatandaşın tutunacağı başka bir dal kalmayacağını göstermiyor mu?
Yargı (özellikle Yargıtay) şu anda çok kritik bir dönemeçte, ya geç de olsa doğru kararlarla “adaletin yok olmadığını” gösterecek veya bu dönemin tarihine haksızlıklarla-hukuksuzluklarla, siyasallaşmasıyla yazılacak. Bakalım hangisi?
Bu ne şovu?
O arada bir iktidar partisi milletvekili, Şamil Tayyar da Twitter’da “Fazıl Say hakkındaki davayı haklı bulmadığını” yazmış. Ama ne yazmak..
Önce “..göbeğini kaşıyan sahte demokratlar Fazıl Say için yollara düştü. Darbecilerden özgürlük kahramanı üretmek isteyenler Fazıl Say’ı da listeye aldılar” gibi konuyla, olayla, dava nedeniyle tamamen alakasız ve kendisiyle farklı görüşteki herkese hakaretten farksız lafları sıralamış. (Kimler bu göbeğini kaşıyan sahte demokratlar mesela? Eğer hakaret ve yalan değilse bunu söyleyen milletvekilinin isim vermesi ve o demokratların “Göbeğini kaşıdığını” da ispatlaması gerekir.) Arkasından sıra Fazıl Say’a hakarete gelmiş.
AÇIKÇA, İSMİYLE HAKARET
Ona da “Tüm densizliğine rağmen” diye hakaretle başlayarak “Say hakkındaki davayı haklı bulmuyorum” diye bitirmiş. (Alkışlar, alkışlar..)
Fazıl Say direkt olarak kimseye hakaret etmediği halde, sözlerini saptırarak, başka anlamlar yükleyerek, kendisine ait olmayan dörtlüğü bile suç duyurusu yaparak tweeti nedeniyle dava açılıyorsa Milletvekili “açıkça, adıyla sanıyla” hakaret ettiğinde neden açılmaz? Açılmaması “yasalar karşısında tümüyle eşitsizliği” göstermez mi?
Ayrıca başkaları için “göbeğini kaşıyan sahte demokratlar” derken, bırakın uluslararası sanatçı olmasını “bir vatandaşa, milletin-milli iradenin bir parçasına” da aynı anda “densiz” diyebilen bir milletvekilinin, “TBMM’nin bir üyesi”nin neresini kaşıdığı düşünülmelidir? Vatandaşına bunu reva gören birine “gerçek demokrat işte bu” mu denmelidir? Yargı sürecindeki bir dava için böyle taraflı, hakaretli görüş bildiren bir milletvekili bir de üstüne “yargıyı etkileme” suçu işlemiş olmamakta mıdır? Eğer tweetler suç sayılacaksa buraya da buyursunlar!
Artık “biraz insaf, biraz saygı”dan başka söyleyecek şey yok, ayıptır yahu!