Şampiy10
Magazin
Gündem

Balyoz giderek karışıyor!

.

ABONE OL
Vatan Haber

Balyoz denilen “darbe hazırlığı iddiası ve suçlamaları” sonunda yüzlerce kişiye “katillere bile verilmeyen” ağır cezalara mal oldu.. Daha bir Yargıtay süreci iyi ki var ama belgelerdeki fahiş hatalara ve bu hataları ortaya koyan TÜBİTAK dahil bilirkişi raporlarına, saygın üniversitelerin raporlarına itibar edilmeden Yargıtay nasıl gerçeği bulacak o da soru işaretidir.

Bu cezalar verildikten sonra dönemin “kesin sorumluları” Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman açıklamalar yaptılar. Özkök bir yandan “Yargı kararlarının adil olmadığını söyleyemem” derken diğer yanda tamamen çelişkili şekilde “o dönemde soruşturmaya değer bir şeye rastlamadığını” hatta MİT raporuna bile önem vermediğini açıkladı.

ŞÜPHELENECEK ŞEY YOKSA..

Hatta bir sanık general eşine “sözlerinin çarpıtıldığını, eğer şüphelenecek bir şey olsa o zaman işlem yaptırmış olacağını” söyledi. Aytaç Yalman ise bir yandan “darbeyi Özkök’ün değil, kendisinin önlediğini” söylerken diğer tarafta “O seminerde olanları yıllar sonra, 2010’da duyduğunu” bildirdi. Ve yine aynı zamanda “o seminerde kendisinin emirlerine aykırı şekilde çalışma yapıldığını” da söylemekteydi.

Sadece bunları alt alta koysanız; ne diyorsunuz siz, bu konuda bir bilginiz var mı, yok mu? Varsa niye zamanında açıklamayıp hala şu anda, emrinizdeki yüzlerce kişi ağır hapis cezaları aldıktan sonra bile konuşmuyor ve Yalman gibi “vakitsiz öten horozun boynunu keserler, zamanı gelince konuşurum” diyorsunuz? Yoksa bu “darbeyi biz önledik komedisi nedir” soruları açıkça görülüyor.

‘VARDIR’ DEDİĞİ NEYDİ?

Böylesine ciddi ve yıllar süren bir davada, “Vardır da diyemem, yoktur da”, “Kasaptaki ete soğan doğramam” gibi incilerle tarihe geçecek olan Hilmi Özkök için Başbakan Erdoğan da gayet koruyucu, iltifatlar içeren bir konuşma yapmış ve “Haftada bir rutin görüşmelerimiz olurduÖ Tabii bize böyle bir şey hissettirmediler, böyle bir şeyi yaşamış olsa inanıyorum ki bunu bizimle paylaşırdı” demiş..

Bu dava madem ki yüzlerce insanın ve ailelerinin hayatını bitirmek anlamına geliyor, o zaman tüm detaylar önemlidir. Madem ki dönemin en büyük sorumlusu, TSK’nın başı Özkök ve ikinci sorumlu Aytaç Yalman darbe hazırlığı iddialarıyla ağır cezalar verilen bu seminerle ilgili somut bir açıklama yapamıyor ve kaçamak cevaplar veriyorlar, “bir şey biliyor gibi konuşup arkasından bilmediklerini söylüyorlar”, o cezalar nasıl bu kadar emin şekilde verildi?

Özkök madem ki bilmiyordu, neden “Vardır da diyemem, yoktur da” gibi “var olabileceğini” ima eden sözler söyledi, “vardır” dediği neydi? Tek mesele zeytinyağından kıl çeker gibi kendilerini konunun içinden sıyırmak ise, hiçbir sorumlulukları olmayacaksa o mevkilerde oturmalarına ne gerek vardı? Yani onların ikisinin de fark etmediği, hatta Hilmi Özkök’ün “asıl sorumlu semineri yapan Yalman’dır” dediği bir büyük çaplı hazırlık ya da prova yapılabilmişse, bunların komutanlığının ülkeye ve orduya ne yararı vardı?

UNUTULAN DETAYLAR

Acaba burada önceden bir “orduyu cezalandırma-susturma” projesi hazırlanmıştı da her detay, sonradan çıkacak pürüzler mi hesaplanmamıştı? O pürüzler çıkınca çelişkiler de ortaya mı döküldü?

Özkök çok sayıda hatanın yer aldığı ve AB’nin bile üzerinde durduğu bu yanlış yargı kararları herkes tarafından eleştirilirken o nasıl oldu da sonuçtan memnun kaldı? Bu davadaki ve iki komutanın ifadelerindeki çelişkiler, soru işaretleri mutlaka inceden inceye tartışılmalıdır.

*****


Öcalan’a rağmen eylem yapılıyorsa..

Artık anlaşılıyor ki “Öcalan’lı bir yeni Oslo süreci” mutlaka başlayacaktır. Yalnız burada da anlaşılmayan şey “İmralı ile resmi görüşme olmaz, gayriiresmi yazışmalar, görüşmeler olabilir” sözleri.. Daha önce de Oslo’da “MİT-PKK” görüşmeleri sanki devletin kurumu “devletten, Hükümetten bağımsızmış” havasında sürdürülmüş, bir yandan reddedilirken diğer yanda kararlar alınmıştı.

Nitekim hep yazdığım gibi “referandum öncesinden başlayıp seçim sonrasına kadar devam eden” PKK’nın eylemsizlik kararının nedeni de bu görüşmelerde alınan kararların sonucuydu. Ama maalesef bu büyük bir hata olmuş, silah bırakmadığı halde, tehditler gölgesinde devletle masaya oturabilen terör örgütü “silahı, terörü, daha fazla cinayeti” istediklerini hemen kabul ettirmek için avantaja çevirmişti. O günden bu yana yüzlerce genç asker ve ailesinin hayatı söndü.

BİR TBMM VAR!

Şimdi Başbakan Erdoğan “yeni Oslo süreci başlayacak” derken CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun “Yeniden Oslo süreci başlayabilir ama içeriği bilmeliyiz” sözlerini “Ne dediği belli değil, içeriği herhalde onunla planlayacak halimiz yok” sözleriyle değerlendiriyor.

Oysa Kılıçdaroğlu’nun ne dediği belli, “masaya oturmadan önce ne pazarlığı yapılacak, bilmek istiyoruz” diyor, zira PKK-BDP’nin hangi pazarlığın peşinde olduğu, terörü ancak “ne karşılığında” kesecekleri neredeyse harfiyen bilinmekte.. Ve böylesine önemli bir tartışma “devletle terör örgütü” arasında yapılmadan önce (tabii öncelikle “silah bıraktık” derlerse) bu ihtimaller TBMM’de partiler arasında tartışılmalı ve ne cevap verileceği kararlaştırılmalıdır.

Yoksa gerçekten yine “seçim bitene kadar oyalayalım” taktiği ile hareket edilecekse bu daha çok sayıda gencimizin hayatına mal olacak demektir. Ayrıca, Öcalan sanki “PKK eylemleri kendisi istemediği halde, ona rağmen” yapılıyormuş gibi bir hava da yaratıyor. Durum böyleyse, sözü geçmiyorsa onu sürece dahil etmenin ne yararı olacak acaba?

Ah be arkadaşlar, ne çilemiz varmış ki bu karışık ‘puzzle’ların, ülke üstündeki oyunların içinde geçti hayatımız?

*****


Kadınlara da hapis!

Teröristlerle masaya oturma ihtimalleri konuşulurken “kürtaj eylemi yapan” 27 kadın hakkında 6 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldığı haberi de ortada.. Kadın Bakanlığı önünde eylem yapan kadınlar gözaltına alınmış.. Demek ki bu “özgür ve de demokrat” olduğu hala iddia edilen ülkede kadınlara, çocuklara tecavüz eden ve öldürenlere “iyi hal” indirimleri yapılıp hafif cezalarla kurtarılırken “kürtaj kararı kadına aittir” demek için Bakanlık önüne gelen kadın vatandaşlar tutuklanacak.

Valla “helal olsun size” demekten başka söz yok arkadaşlar. Baş ağrım başladı yine, midem de bulanıyor devam edemeyeceğim, yuh be!

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Kadınlara yasaklar nereye varıyor!
  2. Dershane konusu pek garip!
  3. Diyanet, kadınlar ve hadisler!
  4. Yeni Bavul ve 28 Şubat!
  5. Devlet ‘mezhep’ soramaz!
  6. Buldan ve katiller!
  7. Kadına şiddette ‘medya’nın suçu!
  8. ‘Geri zekalılar bile anlar’ demiştim!
  9. Devlet Güneydoğu’ya girebiliyor mu?
  10. Haşim Kılıç parti sözcüsü gibi!

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.