Şampiy10
Magazin
Gündem

Aytaç Yalman ‘Biz biliriz’ demişti!

.

ABONE OL
Vatan Haber

Balyoz ismiyle anılan ve Hilmi Özkök’ün Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde yapılmış olan bir seminerin aslında “darbeye teşebbüs provası” olduğu iddiasıyla açılmış olan davada karar çıktı; generallere 20 yıla varan hapis cezaları..

Dava sürecinde tutuklu sanıkların “bilirkişi raporlarının göz ardı edildiği, dikkate alınmadığı, kendilerinin ve avukatlarının yeterince konuşturulmadığı” yönündeki şikayetleri, protestoları bilindiği için bu kararın ne kadar “tarafsız bir karar” olduğu yönünde hukuk açısından yeterince soru işareti olduğunu kabul etmek gerekir. Sonuçta henüz dava süreci devam ediyor, Yargıtay’ın vereceği karar çok daha önemli ama orada da “ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” gibi bir karar çıkar mı bilinmez..

NEDEN İFADEYE ÇAĞRILMADILAR?

Ortada çok büyük başka soru işaretleri de var, mesela dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın “Eğer bir darbe hazırlığından söz ediliyorsa bunu en iyi bir biliriz, konuşması gereken biziz. Ve ben de Askeri Savcılığın araştırması bitince konuşacağım, onu bekliyorum” dedikten sonra konuşmaması.. Kendisi sözünü tutmadığı gibi “tutuklu silah arkadaşları”nın defalarca “Aytaç Yalman ve Hilmi Özkök ifade vermeli” demesine rağmen, açıkça çağrıda bulunmalarına rağmen de ifadeye çağrılmamaları..

Eğer bir dönemde, sık sık yapılan seminerlerden birinde, çok sayıda generalle astları olan askerlerin (ki bazıları o tarihte Türkiye dışında veya öğrenci olduklarını bile söylediler) katılmış olduğu iddia edilen büyük çapta bir “darbe hazırlığı” varsa böylesi bir çalışma dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı ile Genelkurmay Başkanı’nın bilgisi dışında, onlar hiç mi hiç fark etmeden nasıl yapılabilir? Onlar bu yoğun faaliyeti hiç fark etmeyecek kadar neyle meşgul olabilirler?

TOPLUM VİCDANI RAHAT ETMEZ!

Hilmi Özkök kendisine “nasıl fark etmediği” savcı tarafından sorulduğunda da tatmin edici cevap verememişti, neden bunun üstüne gidilmedi ve Yalman da sustu? Bu soruların cevabı halen verilmiş değil.. İnsanlar bu şekilde suçlanıp, olaylar tamamen açığa çıkarılmadan mahkum edilirse fazla sorgulamadan “demek ki ortada bir şeyler var ki böyle bir karar çıktı” diyenler de olabilir ama mantığını çalıştıran, sorgulamayı bilenlerin vicdanı kesinlikle rahat etmez.

DARBECİLER SERBESTKEN..

Özellikle de “darbelerin, muhtıraların hesabının sorulacağı” söylenerek yapılan referandumdan sonra bile 12 Eylül darbesini yapan, 27 Nisan muhtırasını yazan isimlere dokunulmayıp, hatta her fırsatta konuşmalarda “muhtıra” olarak kullanılan 27 Nisan’ı ortadan tamamen silip “bir teşebbüs olduğu iddia edilen, gerçekleşmemiş bir eylem” için 18-20 yıl hapis cezaları kesilirse böylesi bir çelişki, haksızlık karşısında hiç etmez.

Şimdi bakıyorsunuz “gerçek darbeleri alkışlamış, muhtıraları ağzına hiç almayan” kişiler TV’de “Balyoz da Balyoz” diye suçlamalar yapıyorlar. Ben Türkiye’de yapılmış tüm darbelerin mağduriyetini yaşamış, kaç kez “hakkıyla kazandığı görevi elinden alınmış” bir siyasetçinin kızı olarak, darbe ve muhtıralardan nefret eden biri olarak bile bu tabloda haksızlık olduğunu görüyor ve söylüyorum.

Umarım (üyeleri değiştirilmiş olmasına rağmen) Yargıtay da görecektir!

Sorun benim değil, TRT ile programın!

Efendim TRT Okul’da yayınlanan bir programın üniversitelerde yaptığı anket sonucunu bildirerek beni araması ve benim de programa katılmam yazıldı, çizildi. Bana ilk gönderilen mesajda “TRT İstanbul’dan aradıkları, Genel Müdür İbrahim Şahin’in saygı ve selamlarıyla beni bilgilendirmek istedikleri” yazıyordu. Altında da “TRT yapım koordinatörü”nün ismi..

Daha sonra arayarak konuştuk, TRT’den arattık, “dış yapım” program olduğunu da öğrendik. Ama ne fark eder, sonuçta bir TRT programı ve eğer bir anket yapıyorsa bunun (1989 yılından beri, 23 yıldır TV programı yapan bir gazeteci olarak söylüyorum) artık “iç yapım, dış yapım” olmasının bir farkı yoktur. Yani sonucuna inanmanız için bir anketin mutlaka “devletin kurumu tarafından resmi şekilde” yapılması gerekmez.

SİYASİ ANKETLERE NE DEMELİ?

Eğer bu anlayışla hareket edeceksek bütün o özel firmalar ve dahi “çoğu siyasi partilere pek yakın” firmalar tarafından yapılan siyasi anketler neden gazete manşetlerinden halka yutturulmaktadır sorusu çıkar ortaya.. Neden onlara anında inanmamız gerekiyormuş gibi devamlı önümüze sürülüyor ve belli yüzdeler beyinlere kazınıyor?

Bırakalım bunları.. TRT’nin bu konuda bir açıklama yayınlaması birçok kişi için şaşırtıcıdır ama benim için değil. Tam aksine, ben zaten duyduğum anda “bir TRT programında bu sonuç çıksa bile aranmış olmamı” yadırgamış, onlarca kez soru yağmuruna tutmuştum, onlar da defalarca yaptıkları anketi, çizdikleri ve bize yolladıkları grafiği anlattılar, çıkıp açıklasın yapım ekibi.. Eğer konuklarınızı anketle öğrencilere seçtiriyorsanız arada anketsiz çıkardığınız konuklar da olabilir ama bana bu anketler gönderildi ve nasıl yapıldığı da açıklandı.

SONUÇ DOĞAL ZATEN!

Öte yanda TRT programının yaptığı anketin sonucu, benim “üniversite öğrencilerinin en beğendiği ve ekranda görmek istediği kadın gazeteci” çıkmam uzak bir ihtimal olmadığına, sıkıştırdıkları için söylüyorum; yaptığım TV programı yayınlandığı sürece zirvede yer aldığına, baskı sonucu yayından kaldırılmasının üzerinden iki yıl geçmesine rağmen hala büyük bir kitle tarafından beklendiği bilindiğine göre kurum neden bu kadar zahmete giriyor aksini göstermek için asıl şaşırtıcı olan budur..

Ben nedeni tahmin ediyorum ama burada yazmayacağım. Halkın tercihi zaten yıllar boyu ortaya konmuştur, bana ve çalışmalarıma gösterilen sevgi ve ilginin, reytinglerle tescilli olması dışında “en önemli sivil toplum kuruluşları”ndan aldığım ödüllerin sayısını ben bile bilmiyorum çok şükür. Eğer bulunduğum noktada olmasam küçük bir şüphe veya rahatsızlık duyardım ama kusura bakılmasın “o noktaları çoktan aşmış” olduğumu iyi biliyorum.

Kendime ve izleyiciye, okuyucuya olan güvenim tamdır. Bir şüphe varsa çözümü kolay; hemen TRT kanallarından birinde program yapmaya hazırım, tek bir programla sadece üniversitelerin değil, tüm toplumun tercihi ortaya çıkar.

Sonuç olarak arkadaşlar, bu konu “TRT ile kendi programı” arasındaki sorundur, beni hiç ilgilendirmiyor. Yapmam gerektiği için yaptım bu açıklamayı, bu da bilinsin!

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Kadınlara yasaklar nereye varıyor!
  2. Dershane konusu pek garip!
  3. Diyanet, kadınlar ve hadisler!
  4. Yeni Bavul ve 28 Şubat!
  5. Devlet ‘mezhep’ soramaz!
  6. Buldan ve katiller!
  7. Kadına şiddette ‘medya’nın suçu!
  8. ‘Geri zekalılar bile anlar’ demiştim!
  9. Devlet Güneydoğu’ya girebiliyor mu?
  10. Haşim Kılıç parti sözcüsü gibi!

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.