Atatürk için ağlayan Kral!
.
Cumhurbaşkanı Gül’ün davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Ürdün Kralı Abdullah ve zarif eşi Rania Anıtkabir’i de ziyaret ettiler. Önce ‘ne kadar şık’ olduklarını söylemeden geçemeyeceğim, Rania’nın her zaman giyimiyle-güzelliğiyle dünya modacılarını bile etkilediği biliniyor ama bu kez Kral’ın şıklığı da dikkat çekiciydi.. Cumhurbaşkanı Gül de ondan geri kalmamıştı ve benzer bir şıklık içindeydi..
Anıtkabir’i ziyaretlerine ise Kral Abdullah’ın saygı duruşu sırasında yanaklarından süzülen gözyaşlarıydı. Bu gözyaşlarına “tarihten gelen duygular”ın neden olabileceğini” yazan meslektaşlarımız oldu, hiç şüphesiz kendine göre her tür yorumu yapanlar da çıkacaktır oysa yoruma gerek var mı acaba?
Ondan ilham alıyor!
Bu kadar duygulanmasının nedenini kendisi anlatmış zaten.. Anıtkabir Özel Defteri’ne “Büyük devlet adamı, Türk halkının kalkınmasının sembolü, Türkiye’nin birliği, bağımsızlığı ve genç nesillere iyi bir gelecek bırakmak için çalışmış olan, modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü kabrinin önünde yad ediyorum” yazmış..
Daha önce Atatürk için “Ondan ilham alıyorum. Dünyanın gördüğü en büyük liderlerden biri” dediği de biliniyor.. Bir insan “kral olsa bile” eğer dürüst ise, duygularını-takdirini göstermekten çekinmeyecek kadar da samimi, içten ise bu kadar hayranlık duyduğu, ilham kaynağı olan, dünyayı etkilemiş büyük bir devlet adamının kabrinde duygulanır, ağlayabilir..
Bizim takdir edemediğimizi
O gözyaşlarına da asla “ağlayan bir erkek, hatta bir kral” gözüyle bakılmaz, tam aksine bu içtenlik “Kral’ın kendisine hayranlık” yaratır ki bence kesinlikle öyle oldu.. Ürdün Kralı’nın gözyaşları Türkiye’yle ilgili trajik bir durumu da daha çok görünür kıldı.
Kendi ülkesinde “Atatürk” adını bile kullanmaktan kaçınanlar, bu ülkenin kurucusuna kusur bulmaya çalışanlar, hatta halkının gözünden düşürmek için her fırsattan yararlananlar varken Kral Abdullah O’nun adını tam olarak söylediği gibi “krallara ilham kaynağı bir büyük lider olduğunu” da bir kez daha vurgulamış oldu..
Helal olsun Kral’a!
Rol model Türkiye!
Dünyanın prestijli araştırma kuruluşlarından biriymiş “Zogby”.. 20 Müslüman ülkede anket yapmış ve bu ankette Yemen dışındaki ülkelerin vatandaşları “Türkiye’nin kendileri için rol model olduğunu” belirtmişler. Çoğu Türkiye’nin “Arap dünyasına istikrar ve barış gelmesine katkıda bulunduğunu” söylemiş.
Beğenmedikleri laiklik!
Şimdi bir araştırma da “Türkiye’nin laik-demokratik rejime sahip olmasının bu sonuçtaki rolü” için yapılsa o rolün ne kadar büyük olduğu da ortaya çıkar. Zira bugüne kadar pek çok kez Arap ülkeleri vatandaşları tarafından vurgulandığı gibi “Türkiye’nin rol model olmasını” öncelikle (din ve devlet işlerini ayıran, her dine eşit haklar sağlayan) laiklik sayesinde din, mezhep savaşlarına-kavgalarına-bölünmelerine düşmemiş olması, kendi içinde istikrarı korumayı başarması sağlamıştır.
Kendisi de aynı duruma gelmiş olsaydı, diğerlerine katkı sağlayacak hali kalmazdı. Burada “geleceği öngörebilen ve tüm önlemleri önceden alan büyük lider” Atatürk’ü bir kez daha anmak gerekiyor. Ona şükran borçluyuz.. İnanmayan Kral Abdullah’a sorsun!
Hiç değilse diğer Müslüman çoğunluklu ülkelerin haline bakıp laiklikle uğraşmaktan vazgeçer miyiz acaba?
Şiddet azalmadı!
Başbakan Erdoğan Türk Metal İş Sendikası 18’inci Kadın Kurultayı’nda konuşurken “Şiddet gerek yasal düzenlemeler sayesinde, gerek duyarlılık sayesinde azalmaya başladı” demiş. Kadın ve çocuklara karşı şiddet bugüne kadar hiç görülmemiş şekilde katlanarak artarken, şiddet sözcüğü tam anlamıyla “vahşet”e dönüşürken bu sonuca nasıl ulaştı anlaşılır gibi değil.
Aile içi şiddet, boşanan kadınların en vahşi cinayetlere kurban gitmesi, ülke genelinde “aile içi tecavüze uğrayan çocuk sayısının” hızla artması ama gizlenmesi açıkça ortada.. Kadın ve çocuklar aileden başlayarak her ortamda tehlike altında.. Yasalar gerekli cezaları vermediği gibi hakimler mevcut yasaları bile uygulamıyor.
Bence keşke konuşmadan önce “kadın sivil toplum kuruluşları”ndan bilgi alsalar. Zira bu şekilde hem halk yanlış bilgilendirilmiş, hem de Hükümet kendi kendini “doğru olmayan bir duruma” inandırmış oluyor. Oysa tam aksine tabloyu iyi bilip acil düzenleme yapmaları gerekiyor!