‘Aile içi tecavüz’ suçluları kaçamayacak!
.
Vatan Haber
Diyarbakır’da bir oto tamircisinde çalışan 12 yaşındaki çocuğa aynı yerde çalışan 24 yaşında bir sapık tecavüz etmiş ve çocuk şikayetçi olmuş. Derhal, hiç vakit kaybetmeden o suçlunun “en az 20 yıl hapisle” cezalandırılarak toplumda diğer çocukların da korunması sağlanmalı değil mi? Ama somut bir suçu-eylemi görülmemiş insanlara “müebbet hapis” veren yargı (özel yetkili’lere yargı bile denmez ama karar veriyorlar) sapıklara, katillere her tür indirimi uyguluyor ve onları “canlı bomba gibi” topluma salıveriyor. Yıllarca papağan gibi bunları tekrarladık durduk.
Uzun yıllar sonra Hükümet’in TCK’da “kadın ve çocuk tecavüzü-tacizi” ile ilgili cezaları artırmak üzere hazırladığı kanun tasarısı tamamlanmış. Eğer Meclis elini çabuk tutar ve zaman kaybetmeden tasarı geçerse bu ağır suçun faillerini serbest bırakan veya hafif cezalar veren mahkemeler artık umarız bunu yapamayacak.
Basit taciz (tacizin basiti nasıl oluyorsa) suçluları 3 aydan 2 yıla kadar ceza alıyorken bu 4.5 aydan 3 yıla çıkarılıyor.
Cinsel saldırı; 2 ile 7 yıla arasında ceza alırken bu 4 yıldan 10 yıla, nitelikli cinsel saldırı (tecavüz kesin ise) 10 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası alacak. Çocuk cinsel saldırısı 3-8 yıl arası ceza alıyorken bundan sonra 6-10 yıl arası alacak. Çocuklara nitelikli cinsel saldırı 8-15 yıl arası iken bundan sonra 12-20 yıl olacak. Tabii ortada çocuk tecavüzü varsa, neye göre 12 veya 20’ye karar veriliyor ben hala anlamış değilim. Bas 20 yıl cezayı sapıktan kurtar memleketi!
TBMM önünde zincirlendik!
Yıllardır çırpınıp durduğumuz, bıkıp usanmadan yazdığımız, hatta TBMM önünde kadın örgütleriyle kendimizi zincirleyip (hayatı yanan çocukları temsilen) bebekler yaktığımız konular.. Değişen yasa ile bundan sonra; cinsel saldırıya uğrayan mağdurun ve hele çocukların “ruh sağlığının bozulup bozulmadığına ilişkin rapor” istenmeyecek.
Çocuğunu zorla evlendirene “1-3 yıl arası hapis cezası” geliyor. Ceza infaz oranlarında da değişiklik var. Cinsel saldırı ve tacizde fail cezanın “4’te 3’ünü” yatacak. Ve en önemlisi “ensest” yani “aile içi tecavüz” suçunun TCK’ya gireceğini bildirilmesi.
Ensest saklanıyor!
Medyaya yansıyan (ve yansımayıp gizlenen) sayısız olay varken bugüne kadar “aile mahremiyetine karışmak” gibi anlamsız ve çağ dışı nedenler öne sürülerek aile içi tecavüz hiç konuşulmuyor, bu sapık saldırılarla karşılaşan çocuklar çaresizliğe terk ediliyor, sapık aile fertleri ise korkusuzca eylemlerini sürdürüyordu.
Kadın sivil toplum kuruluşlarının ülke çapında yaptıkları araştırmalar bu korkunç gerçeği gözler önüne seriyor. Yasa acilen çıkarılmalı, ‘ensest’e en ağır hapis cezaları verilmeli ve aynı zamanda Kadın Bakanlığı’nda kurulacak iletişim birimleri, TV’lerde-sinemalarda yapılan tanıtımlarla “saldırıya uğrayan çocukların kolayca ulaşabileceği” hale getirilmeli ve çocuklar gerekiyorsa derhal devlet korumasına ve psikolojik tedaviye alınmalıdır.
Kadın örgütlerinin mücadelesi
TCK’da yapılacak değişiklikte (sizler hepsini duymasanız da) kadın örgütlerinin yıllardır verdiği mücadelenin büyük rolü var. Bununla birlikte Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan Fatma Şahin’in bu konulara ciddi olarak eğilmesi de elbette fark yarattı. Eğer bu değişiklik hemen yapılır ve hakimlerin cezaları doğru şekilde vermesi izlenirse onlara teşekkür borçluyuz.
AİHM’ye giden dava..
Biliyorsunuz “çocuk tecavüzlerinde çocuğun rızası var mı ona bakılsın” ve “kadınlara toplu tecavüzlerde tecavüzcülerden biri mağdurla evlenmeyi kabul ederse tecavüzcüler serbest kalsın” benzeri maddeleri TCK’ya koymak isteyen iki hukuk profesörü konusundaki yazılarıma o günlerde bu prof’lar tarafından 150 milyon TL tutarında davalar açılmıştı. Beni gönüllü olarak savunan ve çoğu STK başkanı olan başarılı avukatlar sayesinde bu davaların hepsi kazanıldı, biri hariç. (Bu olayların yandığı yıllar ekranda da büyük tartışmalar oldu ve sonunda o maddeler TCK’ya giremedi.)
Her neyse, sanıyorum “ordinaryus profesör ile dava dosyasına ‘Adalet Bakanlığı Müşaviri’ yazan profesör” nedeniyle, onlara ayıp olmasın (!) diye, birinde para cezası aldım. “Bunları ancak ruh hastaları düşünebilir, söyleyebilir” dediğim yazı nedeniyle.. Temyizde de aynı haksızlık devam etti. Hem çok önemli olan hem de meslek hayatım boyunca kaybettiğim tek davayı Avukat Müjdat Gültekin’in ekibiyle AİHM’ye taşıdım.
Kadınlar için!
“Türkiye’nin kadın ve çocuklarına ‘adalet’ diyerek bu adaletsizliğin yapılması önlenecekse, bu yolda mağlup bile galip sayılır” diyerek yıllarca bekledim. Ve sonunda kazandım, AİHM yazdıklarımın “basın özgürlüğü sınırları içinde olduğuna” hükmetti. Yine aylar geçti ve önceki gün “kendi devletim” kesilen cezayı ödedi.
Şimdi bu parayı söz verdiğim gibi “TCK’nın değişmesi için çalışan, kadın ve çocuklara emek veren” bazı kadın örgütlerine bağışlayacağım. Çorbada biraz daha tuzum olsun diye!
Dayak için de ağır ceza..
Geçtiğimiz günlerde bir adamın, medyada “sevgilisi” olarak tanımlanan ve belki de sadece “arkadaşlığını reddeden” bir genç kadını döverek öldürdükten sonra hastaneye götürdüğünü ve “araba çarptı” dediğini duyduk. Meclis “kadın ve çocuklara karşı dayak şiddeti”ne de ağır cezalar getirilmeyi unutmamalıdır.