Şampiy10
Magazin
Gündem

AB’ye neden girecektik biz?

.

ABONE OL
Vatan Haber

Bugünlerde “AB projesi çöktü mü” tartışmaları yapılıyor, anketler yapılarak “yüzde kaç AB’yi istiyor” sorusuyla isteyen sayısındaki düşüş aranıyor vs, vs.. AB Bakanı Egemen Bağış “bu oranın yüzde 17’ye düştüğünü gösteren” anketin doğru olamayacağını söylerken düşüşteki nedenleri de “AB’yi sorumlu tutarak” anlatmış. Kıbrıs’ta Türk toplumunun dışlanıp Rumların AB’ye alınması, “terörle mücadelede işbirliği için adım atmamaları” gibi..

AB ne zaman kendi ülkeleri ve “kendi çıkarları” dışında bir ülkenin sorunlarına çare oldu ki şimdi Türkiye için olacak?. Türkiye’de kendi istediklerinin gerçekleşmesi yönünde arka arkaya açıklamalar yaparken, direktifler verirken“Anayasa Mahkemesi”ne hakaret bile ettiler, referandumda AB ülkelerinde kaldırıldığı ve yargı bağımsızlığı sağlandığı halde “Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu”nun başında Adalet Bakanı ve müsteşarın olmasını desteklediler. Referandum sonunda yargı bağımsızlığının tümüyle kalkacağı açık olduğu halde bunun aksini söylediler. Sonra da raporlarına “Türkiye adil yargılamaya dikkat etmeli, yargı bağımsız olmalı” gibi eleştiriler yazdılar.

ÜÇ MAYMUNLAR

Biz “PKK terörü”ne sivil-asker kurbanlar verirken onlar Diyarbakır’a gönderdikleri heyetlerle neredeyse “terör sahiplerine” cesaret verdiler. Şu Suriye meselesinde bile ABD Türkiye’yi ateşin içine iterken onlar bir kenarda 3 maymunları oynadılar, gıkları çıkmadı, uluslararası politika uzmanları (ABD’li tarihçi kadar bile) bir uyarı yapmadı.. Kuzey Suriye’nin PKK kontrolüne geçmesi de, Türkiye’de PKK’nın son haftalarda işlediği cinayetler de onları ilgilendirmedi.

Ama Mehmet Altan’ın Türkiye’nin gidişatı ile ilgili “maalesef endişeli Kemalistler AB konusunda haklı çıkıyor” sözündeki “endişeli Kemalistler” vurgusuna katılmıyorum. Olup bitenler gelecek hakkında fikir verir ve ülkedeki gidiş de, demokrasinin-ifade özgürlüğünün- en doğal insan haklarının adım adım kısıtlanması da bugün olacakları gösteriyordu, AB’nin samimi olmadığı ise Türkiye konusundaki açıklamalarından, faaliyetlerinden, çelişkilerinden belliydi.. Bunları “Kemalist olmayan” ama “yeterince akıllı ve birikimli” olan, “laikliğin önemini ve Türkiye’nin tek ‘demokratik Müslüman çoğunluklu ülke’ olmasındaki rolünü” bilen herkesin görmesi, AB ümidi sürdürülürken öte yanda yürütülen dönüşümü de fark etmesi gerekirdi.

ARAPLAR DAHA ÖNCE ANLADI

Din devleti baskıları altında yaşayan Arap ülkelerinin gazetecileri bile bu rolü yazdılar ve “bizde de Türkiye gibi laiklik olsaydı bunları yaşamazdık” dediler. Yoksa acaba “endişeli Kemalist” dedikleri laik rejimin korunmasını ve bu nedenle laiklik kurallarının da korunmasını isteyen kesim “Kemal gibi” geleceği daha iyi mi okuyordu? Bilemem.. Ben Kemalist filan anlamam çünkü, bana göre dünyanın gelmiş geçmiş en zeki liderlerinden biri olan “Atatürk’ün çizdiği yol” vardır, başkasını bilmem.

YÜZÜMÜZ BATI’YA DÖNSÜN DİYE..

Ayrıca.. Biz AB’yi neden istiyorduk? Ülkenin yüzü Batı’ya dönsün, çağdaş değerlere sahip olsun, düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, eğitim ve adalet sistemi ve de tüm diğer sistemleri evrensel ölçülere uygun olsun diye değil mi?

Bunların hepsi hayal olunca, Ortadoğu’nun ve Doğu’nun baskılarla yönetilen ve mezhep çatışmalarına düşmüş ülkelerine benzeyince AB olmuş olmamış ne fark eder artık? AB neyi değiştirebilir ki?

Evet, AB projesi çökmüştür ama inanın bana yıllar öncesinden belliydi çökeceği!

*****


Cenaze marşı

Turizm Bakanı Günay’ın Antalya’daki şehit cenazesinde “Her yerde cenaze marşı olur mu? Halk tekbir getirecek kesin” diyerek askeri bandonun çaldığı marşları susturması dün en çok konuşulan konuların başında geliyordu. Ailelerinin ve halkın cenaze kalkarken şehitleri tekbirle uğurlamak istemesi gayet doğaldır ama şehit olmuş bir askerin askeri bando eşliğinde uğurlanması, askeri törenle “onurlandırılması”nın da bir bakan tarafından bu şekilde bağırarak, bir suç havasına sokularak, tepki yaratacak şekilde önlenmesi yanlıştır.

Bunu sıradan bir vatandaş veya acılı ailesi yapsa anlaşılabilir ama aynen “şehit cenazesinde ağlamak” gibi bakanlar yapınca olmuyor.

Ve ayrıca.. Tabii ki “her yerde cenaze marşı” olmamalı.. Ama bunu sağlaması, askerlerimizin şehit olmaması için “doğru adımları” atması, yıllar öncesinden “gerekeni” yapması gereken de hükümetlerdir. Sayın Günay’ın içinde olduğu hükümet on yıldır iktidarda, eğer terör ve şehitlerin sayısı eksilmek yerine kat kat arttıysa bağırmak yerine “hiç değilse susmak” lazımdır değil mi?

****


‘Çapsız’ hakaret sayılmaz!

Cüneyt Ülsever görüşlerine saygı duyduğum, yorumlarını ilgiyle okuduğum, demokrasiyi gerçekten kusursuz şekilde özümsemiş, değerli bir meslektaştır benim için.. Basın özgürlüğü sınırlarını da çok iyi bilecek kadar deneyimli bir gazetecidir..

7 Ağustos’taki yazısında (o günlerde başkaları tarafından sık sık kullanılan “en çarpıcı-en çapsız” tanımlarından yola çıkarak) kendisine “gelmiş geçmiş en çapsız Genelkurmay başkanı kim” sorusunu sorduğunu söylemiş ve altına “Uludere” olayından başlayıp Suriye’de düşürülen uçağa, Suriye’de PKK’nın kontrolü aldığı kentlere, Şemdinli’yi de “kurtarılmış bölge” haline getirme çabasına kadar tüm olayları dizmiş.

Yazdığı olaylarda bir eksik, fazla, yanlış, iftira filan yok.. Olanları yazmış ve Orgeneral Özel’in aleyhine bir sonuç çıkmış. Şimdi herhangi birinin kendi alanında “gerekeni yapacak kadar” veya “görevini kusursuz yapacak kadar çapı; yani yeteneği, zekası, bilgisi olduğu” sonucu çıkmıyorsa “o kadar çapı yok” demektir ki herkes ve tabii öncelikle “basın” kendi görüşünde serbesttir. (Yani öyle olmalıdır, eskiden öyleydi, hukuken de öyle sayılırdı demek istiyorum.)

Genelkurmay Başkanı’nın bu yazı nedeniyle neden “suç duyurusunda” bulunduğu anlaşılır gibi değil.. Mesele “imajın zarar görmesi” ise ya gazeteciler (bu güne kadar öyle hakaretler dinlediler ki “çapsız” yanında iltifat kalır) ne yapsın?. Nedeni bile bilinmeden içeri tıkılmış askerler ve Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, diğer generaller ne yapsın?

Orgeneral Özel bunları düşünmeli ve kendisi de “baskı” sayılacak bir girişimde bulunmamalıydı bence.. Tarih ilerde her baskıyı hatırlatabilir!

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Kadınlara yasaklar nereye varıyor!
  2. Dershane konusu pek garip!
  3. Diyanet, kadınlar ve hadisler!
  4. Yeni Bavul ve 28 Şubat!
  5. Devlet ‘mezhep’ soramaz!
  6. Buldan ve katiller!
  7. Kadına şiddette ‘medya’nın suçu!
  8. ‘Geri zekalılar bile anlar’ demiştim!
  9. Devlet Güneydoğu’ya girebiliyor mu?
  10. Haşim Kılıç parti sözcüsü gibi!

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.