AB kaygı duyarsa ne olur acaba?
.
ABD karşıtlığında Avrupa birincisi çıkmışız.. Üstelik ABD merkezli bir Alman fonunun yaptığı araştırmanın sonucuna göre Türkler ne ABD’ye, ne AB’ye, ne de NATO’ya güveniyormuş.. Bu gidişle “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” sözü doğru çıkacak zaten, kısacası böyle düşünmekte hiç de haksız değiliz..
AB onlarca yıldır bizi üyelik için oyalayıp durdu, Türkiye’yi oyalar ve kusur üstüne kusur bulurken aday olan her ülkeyi almakta sakınca görmedi, Türkiye’nin zararına olacak, hatta ifade özgürlüğünü ve yargı bağımsızlığını ortadan kaldıracak her gelişmeye göz yumdu ve hatta “referandumda yaptığı gibi” destekledi.. Türkiye’de onlarca yıldır süren terör eylemlerini görmezden gelirken neredeyse terör örgütüne destek verdi..
PKK TERÖRÜNDE PARMAĞI VAR
ABD deseniz kendi BOP’u uğruna, Orta Doğu ülkelerine istediği şekli vererek daha kolay kontrol edilecek hale getirmek uğruna ve tabii aklınca Türkiye’nin laik-demokratik rejimini onlara örnek “ılımlı İslam rejimi” haline dönüştürerek İslami terör korkusundan kurtulmak uğruna Türkiye ile istediği gibi oynadı.. PKK’ya ve Barzani’ye el altından destek verir, Kuzey Irak’ta onları güçlendirirken bir yandan da Türkiye’yle “teröre karşı işbirliği” yapıyor göründü.
CİRİT ATAN MÜLTECİLER, AJANLAR
Büyük oyunlarının sonuncusunu Suriye iç savaşında Türkiye’yi piyon yapmaya çalışarak oynadı. Kendisi kenara çekildi, “Siz bu işi daha iyi yaparsınız” diye Türkiye’yi öne sürdü.. Kendi gazeteleri, kendi tarihçileri bile “Türkiye bu tuzağa düşmemeli” diye uyardı ama dinlemedik.
NATO deseniz, kime ne yararı dokunmuş ki bize dokunacak? Ve bu durumda biz hala Suriye’den, Afganistan’dan, Irak’tan, İran’dan mülteci almaya, bu on binlerce sığınmacıyı Hatay’dan başkentimizin göbeğine kadar yığmaya, isteyenin “kaçak olarak” bu ülkede cirit atmasına, isteyenin Suriye’ye gidip savaşarak geri dönmesine izin veriyoruz.. ABD ve diğer ülkelerin ajanları deseniz onlar için cennet bir başıboş ülke burası..
Peki bu durumda başka bir toplum olsa kime güvenirdi ki biz güvenelim? Ama artık şöyle de bir durum mevcut; güvensek ne olacak, güvenmesek ne olacak, atı alan Üsküdar’ı geçiyor zaten..
HANGİ ÖZGÜRLÜK PARDON?
Dün Avrupa Birliği Komisyonu’nun gelecek ay açıklayacağı “Türkiye İlerleme Raporu”nda yer alan “basın özgürlüğünün teminat altına alınması en önemli koşullardan biri. Bu konuda Türkiye’deki durumdan duyduğumuz kaygı artıyor” vurgusunu görünce gülmekten kendimi alamadım.. Sanki bu konuda Türkiye’de ne sıkıntılar yaşandığını bilmiyormuş gibi, sanki raporlarını yıllardır uzaydan yazıyorlarmış gibi aynı sözleri tekrarlayıp duruyorlar.
Kaygıları daha hangi noktaya kadar artabilir acaba? Son noktaya artarsa örneğin, ne yapmayı düşünüyorlar? Referandum öncesinde kendi ülkelerinin hiç birinde izin vermedikleri “HSYK’nın ve dolayısıyla mahkemelerin tümüyle siyasi gücün kontrolüne geçmesi, başında bir bakanın olması” halini Türkiye’de teşvik eden bir AB’nin artık konuşmaya hakkı bile yoktur.
Biz kendimize güvenelim ve aklımızı kullanalım, AB ve ABD’den hayır beklemeyelim, gelmeyecek çünkü.. Bence şu garabet raporlarını da kendilerine saklasınlar artık!
Bu kadınlar evinde otursun!
Erzurum Girişimci Kadınlar Derneği Başkanı Zekiye Çomaklı “Çalışma Hayatında Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi” konulu konferansta eşitlik geliştirmiş!! Hem de nasıl.. Dinleyenlerine hayretten küçük dillerini yutturarak..
“Belli makamlara kadının oturması hatadır” buyurmuş.. “Kadın vali, kaymakam olmamalı. Yumruğunu vurdu mu ses getirmeli. Her makam kadının makamı değil” buyurmuş.. Öncelikle kendisine derhal istifa edip veya üyeler tarafından ettirilip evine dönmesini önerebiliriz.
Zira ona ve onun kafasındakilere “efendim bu ülke ne çekiyorsa yumruk vurduğunda ses getirenlerden ve onları bir şey yapıyor sanıp destekleyenlerden çekiyor. Önemli olan yumruk değil, başarılı, akıllı çalışmalar ve uygulamalardır” demenin..
“Zaten bu ülkenin en büyük sorunu şiddet, ne konuşuyorsunuz? Yumruk demeden önce kadınların, küçücük kızların başına gelenlere bakın” demenin de bir yararı yoktur.. Bu dersleri Zekiye Çomaklı ve benzerlerine kim veriyor bilmem ama söz konusu konuşma onun başında olduğu derneği de bağlıyor, bu nedenle eğer “başkanlarını” değiştiremiyorlarsa bari “isimlerini” değiştirsinler.
Utanmazlar!
Samsun’da koruyucu ailesiyle birlikte otobüse binerken 10 yaşındaki A.T’yi elle taciz eden 43 yaşında ve 3 çocuklu adam 3 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılmış. Hiç değilse ceza vermişler diye sevinmek zor, çünkü büyük ihtimalle nedenler bulunarak serbest bırakılacak ve yaşına, 3 çocuğuna bakmadan, utanmadan rezaletlerine devam etmesine izin verilecektir.
Aynen diğer çocuk taciz ve tecavüzlerinde olduğu gibi.. Aynen “aile içi tecavüz”lerin lafı bile edilmediği, 21’inci yüzyılda mağara devri ilkelliğini sürdürmemiz gibi.. Bir yanda bu olaylar, diğer yanda “maganda kurşunu”yla hayatını kaybeden çocuklar ve ceza verilmeyen magandalar “yuvarlanıp gidiyoruz” işte..
Ve öte yanda “cinsiyet eşitliği, kadın istihdamı vs vs” toplantıları yapılıyor. Bırakın Allah aşkına, kimi kandırıyoruz ki? Kadınlar “önce şiddeti çözeceğiz” demeden bu iş asla yürümez, bilelim bunu!