Cumhurbaşkanı ve Başbakan'a... Lince uğrayan bir kadının öyküsü...
Yakından tanıdığım bir dostumdu...
Zaman zaman, öğlenleri buluşur, birbirine tanjant geçen mesleklerimizdeki ortak noktalardan koyu bir sohbete dalardık...
Güzel, bakımlı hoş bir kadındı...
Bakmak zorunda olduğu bir kızı, beraber olduğu bir erkek arkadaşı, iyi ve kaliteli bir kariyeri vardı...
İhtirasları sınırsız olan açgözlü insanlardan değildi...
Hırslarının ve arzularının gerçekleşmesi uğruna, başkalarına işkence eden, başka hayatları zindan etmeye gayret eden duygusuz, sevgisiz, psikopat tiplerden değildi...
Profesyonel bir yöneticiydi...
İşini iyi yapmaya çalışıyor, para kazanmaya uğraşıyordu...
***
Aralıklarla görüşürdük kendisiyle...
Sohbet etmek ve bir şeyler paylaşmaya ihtiyaç duyduğumuz anlarda...
Uzun bir aradan sonra bir gün telefonlaştık, öğlen yemeği için randevulaştık...
Dostum her zamanki gibi şık ve bakımlı geldi...
İçinde yaşadığı fırtınaları ilk bakışta çevreye yansıtmamasını öğrenmişti...
Önceleri anlamadım...
Bir süre sonra; son bir ay içinde, sosyal medyada hakkında yürütülen korkunç linç kampanyasının ortasında kalmış olduğunu fark ettim...
Hiç haberim olmamıştı...
Oysa karşımdaki kadının hayatı mahvolmuştu...
***
İşinin profesyonel gereklerini yerine getirmek isterken, akla hayale gelmeyecek korkunç bir lincin ortasında bırakılıvermişti...
Sosyal medyadaki siyasi cenahlardan herhangi birinin psikolojik harekat trolleri, genç kadını en ağır travmalara gark edecek bir katliama girişmiş, hunharca yok etmeye çalışmıştı...
Ona planlı ve taammüden suikast yapılırken, aynı trollerin "iyi polisi oynayan gediklileri" genç kadına yardım eli uzatmak için sıraya girmişti...
Plan açıktı...
-"Bu küfürlerden ve sosyal linçten kurtulmak istiyorsan bizim dediğimizi yapacak, bizimle birlikte hareket edeceksin... O zaman seni kurtarırız..."
***
Bana alttan alta ne yapması gerektiğini sorduğunu fark ettim...
Katil trollerin "iyi polisleri"yle anlaşmak istemiyor;
Beri taraftan da ne yapacağını da bilmiyordu...
Yapılan taammüden cinayetti...
Linçti...
Suikastti...
En şerefsiz ve onursuzca işlenmiş suçlardan birisiydi...
Anonim olarak ve "insanın içinde varolan kötülüğün habis bir tezahürü" olarak işleniyordu...
***
Tayyip Erdoğan ve Ahmed Davutoğlu önceki gün arka arkaya "sosyal medya linç ve suikast suçlarını projeksiyon altına alan ve doktorun elindeki neşterle, katilin elindeki bıçağın arasındaki farkı" anlatan açıklamalar yaptılar...
Dün onlara açık ve kısa bir mektup yazdım...
Sosyal medyada açıktan cinayet anlamına gelecek kadar fütursuzlaşan suikastler ve linçler, kullanıcıların bazen kendi isimleri üzerinden bazen da aldıkları sahte isimler üzerinden yapılıyor...
***
Bazı suikastçiler; Cumhurbaşkanı'na ya da Başbakan'a "yakın görünen isimler olarak kendilerini lanse ediyor" ve "açık suç"u, "Nasıl olsa bana kimse bir şey yapmaz... Derin güçler beni korur..." mantığıyla sürdürüyorlar...
Karşıtlar aynı cinayet teşebbüslerini aynı yöntemlerle "muhalefet hakkı" kutsalına sığınarak yapmaktan geri durmuyorlar...
Muhalif veya yandaş, kullanılan yöntem toplumsal bir lincin, kalleş bir suikastin, açık suç oluşturan pusu kültürüdür...
***
Sokakta giderken birileri koro halinde size küfür etse;
Ana avrat düz gitse...
En galiz küfürleri iftira atarak savursa...
Soyunuza sopunuza ağır küfürlerle hakaret etse...
"Ölün geberin köpekler..." diye naralar atsa... Bunları herkesin ortasında herkesin duyacağı şekilde yapsa ve yayınlasa...
Şöyle mi denecek?..
- "Önemi yok eleştiriye saygı duymalıyız... Çok sinirleniyorsak, bakmayız söylenenleri dinlemeyiz olur biter..."
***
Bir insanın eğer;
Aklı...
İzanı...
Mantığı...
Kalbi...
İnsanlığı...
Haysiyeti...
Şerefi...
İnsan onuru...
İnsana duyduğu saygısı...
Kalbinde bir parça sevgisi varsa...
Bu insanlık lincine...
Bu katle...
Bu suikast bilincine...
Taammüden işlenen bu cinayetlere...
Bilerek, istenerek, planlanarak yapılan sosyal medya katliamına...
Açık ve taammüden yapılan bu kıyıma dur der...
Yeni Türkiye adına da yapılıyor bunlar...
Laik ve modernizmi savunan
Türkiye adına da...
***
Bir ufak not;
Bu cinayetlere; 'fikir özgürlüğü' kulbunu takanlara dikkat!..
Hepsinin teker teker fıtratına dikkatlice göz atarsak...
"Fikir özgürlüğü"nden ne anladıklarını daha iyi anlayıveririz...
Dikkat!..
*****
İLAHİ ADALETİN TECELLİSİ...
"İnsanın tenini öğrendim...
Sonra tenin altında bir ruh olduğunu...
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim..."
Hz. Mevlana
***
"ABD'deki Harvard Tıp Fakültesi'nden bilim adamları 2011 yılında bir maymunun beyin dalgalarını kullanarak, uyutulmuş başka bir maymunun vücudunu kontrol etmeyi başardılar...
İşte bu olayın sırrı enformasyon rezonans fenomeninde saklıdır...
***
Rezonans bir sistemin doğal frekanslarının...
Dışarıdan aynı frekansta gelen bir etken tarafından uyarıldığında... Meydana gelen şiddetli frekans sonucunda...
Ortaya çıkan mekanik veya biyolojik oluşumlarla meydana gelen bilgi transferidir...
***
İlahi Adaletin tecellisi de bir rezonans fenomenidir...
İlahi Adalet, birine ya da bir şeye karşı yapılan kötülüğün, haksızlığın bir gün o kişiye geri gelmesi anlamını taşır..."
(Özer Çiller'in Yaşam düşüncedir kitabından...)